29 Eylül 2008 Pazartesi

LİBERALİZMİN HEGEL DÜŞMANLIĞI





Yener ORKUNOĞLU

Son bir yıldır Alman Klasik felsefesi üzerinde çalışıyorum. Kant (1724-1804) ve Hegel (1770-1831) gibi Alman filozoflarını anlamaya çalışıyorum. Lenin, ‘Hegel anlaşılmadan Marx anlaşılamaz’ diyordu. Bu nedenle daha uzun zaman Hegel üzerinde çalışacağım. İncelemelerimin sırasında liberal düşünürlerin Hegel’e olan düşmanlığı gözüme çarptı. Son dönemlerde sol-liberalizm ve liberalizmin eleştirisine yönelik yazılar yazdığımdan bu konuda burjuva toplumuna içerden eleştiri yönelten Hegel’in düşüncesini paylaşmak istedim.

Büyük Alman filozofu Hegel uzun dönem büyük suçlamalara maruz kaldı. Kimi düşünürler (Rudolf Haym) 1857 yılında yayınlanan ‘Hegel ve Yaşadığı Çağ’ adlı eserinde onu ‘Prusya gericiliğinin teorisyeni’ olarak suçladı. Kimileri (Wilhelm Dilthey) ise ‘Hegel’in Gençlik Tarihi’ (1907) adlı eserinde Hegel’in gençlik yıllarındaki yazılarına dayanarak ‘Hegel’in teolojiyi savunduğunu ve Aydınlanmaya ve Fransız Devrimine karşı tavır’ aldığı yalanını dünyaya yaydı. Kimileri (Hans-Georg Gadamer) ise Hegel’i, aydınlanma ve muhafazakarlığın sentezini yapan bir düşünür olarak göstermeye çalıştı. Kimileri (Karl Popper) Hegel felsefesinin devleti kutsadığını, bireyi küçümsediğini ve totaliterizme götürdüğünü ileri sürdü.

Ne var ki, 1920 yılından sonra yapılan araştırmalarda Hegel’in hakkı verilmektedir. Bu araştırmaların hepsine değinecek değilim. Franz Rosenzweig’in Hegel ve Devlet (1920) adlı eseri çığır açan bir kitap olur. Rosenzweig bu eserinde, ‘Hegel Prusya gericiliğinin teorisyeni’ olarak gösteren yorumlara ve suçlamalara karşı durur. Georg Lukacs’in ‘Genç Hegel’ adlı eseri de Hegel’i gerici göstermeye çalışan yorumlara karşı önemli bir çalışmadır. Son dönemlerde Hegel’in felsefesi konusunda araştırmalar daha da artmıştır. Hegel’in Hukuk-Felsefesinin esas olarak burjuva toplumunu analiz eden, sosyal ve politik bir felsefe olduğunu görüşü giderek yaygınlaşmaktadır.

Hegel’in felsefesi incelenirse, liberal düşünürlerin Hegel’e olan düşmanlığı daha iyi anlaşılmaktadır. Hegel’e olan düşmanlık yalnızca onun Marx tarafından tersine çevrilmiş Diyalektik anlayışından kaynaklanmaz. Hegel’e düşmanlığın başka nedenleri de var. Bir nedeni şu: Hegel burjuva toplumunu analiz ederek, burjuva toplumunun kendini aşacak eğilimler içerdiğini vurgular. Kapitalizmi ebedi ve sonsuz göstermeye çalışan liberal düşünürlerin Hegel’e düşmanlığı anlaşılır bir nedendir.



Hegel’in burjuva toplumu konusunda değerlendirilmesi kısaca şöyle özetlenebilir:

1.Alman filozofu Kant’tan farklı olarak Hegel, toplum ve devleti birbirinden ayırır. Kant’ta devlet-toplum ayrımı yoktur

2.Hegel’e göre geçmiş toplumlardan farklı olarak burjuva düzeni iki alana ayrılmıştır: Ekonomik ve siyasal alan. Burada ekonomik alan, burjuva toplumu ile aynı anlama gelirken, siyasal alan ile kastedilen ise devlettir. Bir başka deyişle burjuva toplumu ve devlet ayrımına dikkat çekiyor. Nedense bu ayrım, Türkçe’ye sivil-toplum ve devlet ayrımı şeklinde çevrilmiştir. Hegel burjuva toplumundan özel mülkiyetin egemen olduğu bir toplum anlıyor. Türkçe’ye sivil-toplum olarak çevrilmiş sözcükler, Hegel’in gerçek düşüncesini yansıtmamaktadır.

3.Hegel’e göre ekonomik alan (burjuva toplumu) ve siyasal alan (devlet) amaçları açısından birbirine zıt bir eğilim içindedir. Ekonomik alanda, herkes birbiriyle yarış içindedir, ekonomik alanda bencillik ve bireycilik egemendir. Siyasal alan ise, kamusal genel çıkarları gözetir. Hegel’in bu iki alanın amaçları arasındaki zıtlığa vurgu yapması, çok ilginç bir düşüncedir.

4.Hegel’e göre burjuva toplumu ve devlet arasındaki çelişkinin yanında bir de burjuva toplumunun (ekonomik alanın) kendi içinde de bir çelişki içermektedir. Çünkü özel mülkiyete dayanan burjuva toplumunda zenginliğin ve yoksulluğun bir arada gittiğine dikkat çekmiştir.

Hegel felsefesinin ilginç bir özelliği, ‘bütünlüğe’ dikkat çekmesidir. Hegel, ‘bütün olan şey doğrudur’, der. Burjuva düşünürleri, genellikle burjuva toplumuna tek yanlı yaklaşmışlardır. Ezilenleri, kendi felsefelerinden dışlamışlardır. Hegel’in ‘bütünlük’ kavramı toplumdan dışlananları felsefenin gündemine taşımaktadır. Evet Hegel felsefesinin sınırları vardır. Hegel burjuva toplumun sorunlarına gerçek çözüm üretememiştir. Ama bu sorunları ortaya koyarak Marx’a (Kapitalizmin krizlerini en mükemmel bir şekilde analiz eden ve Kapitalizmin sorunların gerçek sorunlar üreten insana) zemin hazırlayan bir düşünürdür.

Hiç yorum yok: