29 Kasım 2010 Pazartesi

CHP VE SEÇİM İTTİFAKLARI-2


Mustafa Elveren (Em. Öğrt.)
mustafaelveren@gmail.com

Bana göre ittifak; devletlerin, toplumların, halkların, kişilerin veya kurumların siyasi, etnik ve inanç gibi temel farklılıklarını korumak kaydıyla, karşıtlarına karşı ortak paydalarda bir araya gelerek güç birliğini yapmaktır. İnsanları cephelere bölmek değil, tam tersine karşılıklı birleştirmektir. Bu ittifaklar kimi zaman ilkesel ve kimi zaman da taktiksel olarak yapılabilir.

Gerek yer altı-üstü gibi ekonomik zenginliklerin paylaşımında, gerekse siyasi ve ideolojik çatışmalarda bu tür ittifakların yapıldığı çokça görülmüştür. Başta ABD ve AB olmak üzere, Ortadoğu’da ve Dünya’nın bir çok ülkesinde bu tür taktiksel ittifaklar yapılmıştır ve hala da yapılmaktadır. Dolayısıyla, Dünya’da oluşan ekonomik, sosyal ve siyasal dengelerin Türkiye iç siyasetine yansıması olarak değerlendirebiliriz.

Başta Kemalist CHP’liler olmak üzere, bir çok solcu hatta kendilerine devrimci ve sosyalist diyen bazı kişiler ve gruplar AKParti iktidarına karşı geçmişte İran’da yaşanan hep TUDEH örneğini verirler. İran’da Humeyni iktidarı ele geçirdikten sonra komünistleri ve solcuları nasıl yok ettiklerini anlatır dururlar.

Öyle ise, CHP neden sol partilerle ve kürt muhalefetiyle ittifak yapmaktan kaçınıyor? Eğer BDP ve diğer kürt siyaset kurumları tarafından “Sen benimle diyalog ve ittifak içine girmezsen, ben de başkalarıyla diyaloga ve ittifaklara girerim. Hatta gerekirse Şeytanla bile seçim sabahına kadar taktiksel olarak ittifaklar yapabilirim.” Derlerse ve sen de bu gerçeği görmezden gelirsen, artık bir daha İran örneğini veremezsin.

CHP’ye genel başkan olduktan bu güne kadar Alevi ve Kürt sözcüklerini ağzına almaktan çekindiği için fıtık olmasına rağmen yine de CHP’nin bu gün yakaladığı Kılıçdaroğlu avantajını kullanarak kürt muhalefeti ve diğer soldaki siyasi örgütlerle bu seçimde ittifak yapabilme olanağı vardır. Geçenlerde bu makaledeki gibi “CHP VE SEÇİM İTTİFAKLARI” başlığıyla bir makale daha yazmıştım. Başta AKPartililer olmak üzere, hem CHP’lilerden, hem solculardan, hem Kürtlerden ve hem de bazı arkadaşlarımdan çok sayıda tepki aldım.

Halbuki, ben o makaleyi yazdıktan birkaç gün sonra CHP içinde bir Ö.Sav operasyonu yapıldı ve akabinde BDP Eş Başkanı Sayın Selahattin Demirtaş’ın da benim görüşlerimin paralelinde bir açıklaması oldu. Bu çevreler aynı tepkiyi Sayın Demirtaş’a da gösterdiler.

Şimdi denebilir ki; “Yahu CHP zaten devlet partisi olup, kendisi de bir diktatörlüktür, bunlarla nasıl ittifak yapılır ki?” Soruda bir haklılık payı olmakla birlikte, bu tür ittifakların ilkesel değil, taktiksel olduğu bilinmelidir.

Belli ki, bazı güç odakları tarafından önümüzdeki milletvekili seçimlerinde bir CHP–MHP koalisyonu oluşturmaya çalışıyor. Halbuki bunun yerine CHP ve BDP ile diğer sol gruplarla bir koalisyon olsa Türkiye için daha sağlıklı olmaz mı? Böylesi bir öneriye bu kadar çok tepki gösterilmesini hala anlamış değilim.

Benim yaptığım biraz şu Bektaşi fıkrasına benziyor. Aklımda kaldığı kadarıyla fıkra şöyleydi;
Bektaşi ile arkadaşı Ramazan Ay’ında yemek yerken Osmanlı zaptiyeleri tarafindan yakalanır ve ikisi de kadıya götürülürler. Kadı Bektaşi’nin arkadaşına sorar:
-Bu mübarek ramazan gününde alenen yemek yemeye utanmıyor musun? Cezası yüz sopadır. Ceza uygulansın…
Adam boynu bükük bir şekilde kadıya yalvarması-yakarması sonuç vermez. Kadı bu defa Bektaşi’ye döner:
-Ya sen? Bre zındıklar! Bu mübarek günde günah işlemeye nasıl cesaret edersiniz?
Bektaşi:
-Kadı Efendi, ben hırıstiyanım, benim dinimde ramazan orucu tutma zorunluluğu yok. Bektaşi’nin bu cevabı karşısında,

Kadı:
-Bre zındık! Gel Müslüman ol, Hak yolunu seç.

Bektaşi:
- Ben sizin dininizi çok beğendim, Müslüman olmak istiyorum ama bir şartım var. Müslüman olursam bu arkadaşımı serbest bırakır mısınız?
Bir Hıristiyan’ı Müslüman yapmanın sevabını kazandığını düşünen kadı, Bektaşi’nin bu teklifini kabul eder.

-Mademki Müslüman olmayı seçtin o zaman hemen kelime-i şahadet getir.

Bektaşi kelime-i şahadet getirir ve arkadaşını karakoldan alır, kadının yanından ayrılırlar.

Mahkemeden dışarıya çıkarken arkadaşı Bektaşi’ye şöyle bir sitemde bulnur:
-"yahu ben hristiyanim demeye dilin nasıl vardı? Niye yalan söyledin. Cehennem’de cayır cayır yanarsın"

Bektaşi:
-“Sesini çıkarma! Hıristiyan oldum kendimi kurtardım, Müslüman oldum seni kurtardım. Daha ne istiyorsun?”

Hem İsa’ya-Musa’ya ve hem de Ali’ye-Muhammed’e yaranmak çok zordur. Nedense ben hep zoru seçiyorum. Önemli olan zoru başarmak değil midir? Ben de öyle yapıyorum zaten. Gelen eleştirilerin hakaret ve tehdit içermemesi kaydıyla, hepsinin başımın üzerinde yeri vardır.

NOT: Tunceli C. Savcılığı “TUNCELİ C. SAVCILIĞI’NIN HAKKIMDA AÇTIĞI SORUŞTURMALAR” başlıklı makalemden dolayı yeni bir soruşturma daha başlattı. İlgili karakola çağrılarak ifadem alındı.
-------------
Web adresleri: http://www.gomanweb.com/

Hiç yorum yok: