PROF. DR. M. ŞEHMUS GÜZEL
Bir Mayıs 2008’de İstanbul’da polisin akıl almaz saldırıları sadece Türkiye’yi değil bütün dünyayı bir kez daha fena halde şaşırttı ve çok büyük ölçüde üzdü. Dünyanın bütün kent ve kasabalarındaki Bir Mayıs gösterileri birer şenlik havasında ekranlara yansıtılırken İstanbul’dan gösterilenler yine polis tekmeleri ve polislerin saldırgan suratlarıydı, suratları görülebilenlerde...Ve ağlayan gençler, çocuklar, kadınlar ve erkekler: Polis dayağının ağrılarından, yaralarından çok utançtan ağlıyordu insanlarımız ve çocuklarımız : Evet dünyaya bir kez daha rezil olmaktan... « Ulan bir kez bile olsa bu ülkede şöyle ağız tadıyla bir gösteri ve yürüyüş yapamayaçak mıyız ? » sorusu elbette ağızlarda yinelendi aralıksız…
Bir Mayıs 2008’de İstanbul’da polisin akıl almaz saldırıları sadece Türkiye’yi değil bütün dünyayı bir kez daha fena halde şaşırttı ve çok büyük ölçüde üzdü. Dünyanın bütün kent ve kasabalarındaki Bir Mayıs gösterileri birer şenlik havasında ekranlara yansıtılırken İstanbul’dan gösterilenler yine polis tekmeleri ve polislerin saldırgan suratlarıydı, suratları görülebilenlerde...Ve ağlayan gençler, çocuklar, kadınlar ve erkekler: Polis dayağının ağrılarından, yaralarından çok utançtan ağlıyordu insanlarımız ve çocuklarımız : Evet dünyaya bir kez daha rezil olmaktan... « Ulan bir kez bile olsa bu ülkede şöyle ağız tadıyla bir gösteri ve yürüyüş yapamayaçak mıyız ? » sorusu elbette ağızlarda yinelendi aralıksız…
Hani AB’ye üye olmak için « demokratikleştiği » iddia edilen devletin polisi nasıl olur da yurttaşlarına hele geleceğinin garantisi olduğunu ileri sürdüğü gençlerine karşı bu kadar vahşice saldırabilir, bunca barbarca davranabilir... Nasıl olur da milyonlarca insanın yaşadığı ve bir anlamda can ve mal güvenliğinin teslim edildiği İstanbul valisi ve emniyet müdürü bu kadar umarsamaz bir biçimde saldırı emri verebilirler...
Bir Mayıs’ların bu tür sahnelerle utancından yüzü kızarmasın diye İŞÇİLERİN VE EMEKÇİLERİN BAYRAMINI bizzat işçiler, emekçiler ve onların sendikaları,dernekleri ve siyasi partilerinin kamuoyuna mal etmesi gerekiyor.Bunun için neler yapılması konusunda, bu dramatik ve yüz kızartıcı olaylar sonrasında, aklıma gelenleri şöyle sıralamak istiyorum:
Bir:Bizde genel olarak Bir Mayıs merkezi bir biçimde, İstanbul’da büyük bir gösteri ve yürüyüşle, kutlanıyor. Son yıllarda kimi taşra kent ve kasabalarında da gösteri ve yürüyüşler ve anma toplantıları yapılıyor. Bunlar son derece önemli ve kalıcı sonuçlar doğurmaya adaylar.
Kanımca merkezi büyük gösteri ve yürüyüş yanında taşra kent ve kasabalarındaki gösteri ve yürüyüşlerle anma toplantılarının sayısının arttırılması VE MÜMKÜNSE HER YERDE VEYA YAPILABİLECEK HER MEKANDA DÜZENLENMESİ, KUTLANMASI gerekiyor.
Böylece Bir Mayıs olabildiğince tanıtılmış olacak ve gerçek nitelikleriyle en geniş bir biçimde kamuoyuna mal edilmiş olacaktır.
İKİ:BİR MAYIS 2008’DE YİNE POLİS TAKIMININ EN AKIL ALMAZ ŞİDDET GÖSTERİLERİNE TANIK OLDUK. Günlük gazetelerin en tutucusu bile « polis devleti »nden söz etti. Ama olayların hemen ertesinde gündem başka konulura kaydırıldı. Oysa dramatik ve dramatik olduğu kadar da yüz kızartıcı bu olayların unutulmaması gerekiyor. EVET BUNLARIN UNUTULMAMASI ŞART. VE YİNELENMEMESİ İÇİN TEŞHİR EDİLMELERİ DE GEREKİYOR.
Bu nedenle polisin saldırdığı herkesin tanıklık yapması lazım. Herkesin başından geçenleri anlatması şart.Polis saldırısının büyüğü küçüğü olmaz. Polisler ne yaptılarsa anlatılmalı.
POLİSİN YURTTAŞA BİR FİSKE VURMAYA BİLE HAKKI YOKTUR. BUNUN KAMUOYUNA MAL EDİLMESİ ŞARTIR.Bunların toplanıp bir KARA KİTAP içinde kamuoyuna aktarılması da şarttır.
VÜCUDUMUZ BİZE AİTTİR türünden bir sloganla insanların kendi fiziki varlıklarına, kendi kimliklerine sahip çıktıklarının duyurulması gerekiyor.Polisin her Bir Mayısta veya her gösteri ve yürüyüşte sokakta karşılaştığı insanları / yurttaşları, yasa dışı bir eylem yapıyor olsalar bile, dövmek hakkı yoktur. Polisin görevi eğer yasadışı bir eylem yaptığından şüphelendiği bir yurttaş varsa onu gözaltına almaktır, yargı makamlarına teslim etmektir. POLİSİN GÖREVİ TARTAKLAMAK VE DÖVMEK DEĞİLDİR. DÖVMEK, YARALAMAK, SAKAT BIRAKMAK POLİSLERİN GÖREVİ OLAMAZ. Bunun mutlaka beyinlere yazılması lazım: Silinmez kalemlerle.
Bir Mayıs 2008’de İstanbul’da ve başka mekanlarda polisin sokakta rastladığı kadın, erkek, çoluk çocuk genç yaşlı herkese saldırmasının canlı tanıkları olayları bizzat ve yaşadıkları biçimiyle anlatmalılar.Ve bunlar birer tanıklık olarak T büyük harfle Tarihe, TOPLUMSAL MÜCADELELER TARİHİNE MAL EDİLMELİDİR:
BİR MAYIS 2008, İSTANBUL: KARA KİTAP ile.
ÜÇ:Kamuoyunu gelecek Bir Mayıs’lara hazırlamak lazım.Ve bu işe bugünden, evet bir yıl öncesinden, başlamak lazım. İşte yukarıda sözünü ettiğim KARA KİTAP ta bu konuda bir adım olacaktır.
Osmanlı İmparatorluğu’ndan günümüze bugün Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde bulunan kentlerin ve kasabaların birçoğunda Bir Mayıs kutlandı:Bunların tek tek veya dönem dönem anlatılması lazım. Yüzlerce sayfalık kitaplar biçiminde değil. Küçük kitaplar veya risaleler / kitapçıklar biçiminde. Ve o günlerin gazete ve dergilerinde yazılanların aktarılmasıyla. Yani bilineni yinelemek yerine bilinmeyenleri ortaya çıkarmak ve yeni şeyler söylemek için kitapçıklar yayınlamak ve mümkünse sendikaların yardımıyla bastırmak ve ücretsiz dağıtmak.Böylece daha çok sayıda insan Bir Mayıs’ın tarihi önemini ve gerçek niteliklerini öğrenecektir: Bir Mayıs’ın amacının “anarşi yaratmak” olmadığı, Bir Mayıs’ın emekçilerin o anki isteklerini dile getirdikleri ortak gösteri ve yürüyüş olduğu, emekçiler arasındaki dayanışmayı simgelediği ve emekçilerin bayramı olduğu en geniş biçimde ve en çok sayıda insana akarılmış olacaktır. Böylece kamuoyu meseleyi yetkili agızlardan ve yetkili ellerden bütün yönleriyle öğrenecektir.
Aynı amaçla kitapçıkların, broşürlerin tanıtımı için imza günleri, konferanslar da düzenlenebilir. Düzenlenmelidirler.
VE BÜTÜN BUNLARI BİR MAYIS KUTLAMALARINA ÇEYREK KALA DEĞİL BİR YIL ÖNCEDEN YAPMAYA BAŞLAMAK LAZIMDIR VE ETKİNLİKLERE BİR YIL BOYUNCA DEVAM ETMEK ŞARTTIR.
DÖRT: NİHAYET GÜNÜMÜZÜN GÖR VE İŞİT VE SEYRET DÜNYASINDA GÖRSEL MALZEMENİN ÖNEMİNİ GÖZ ARDI EDEMEYİZ. O NEDENLE BİR MAYISLARI ANLATAN BELGESEL FİLMLER YAPILMALI. ÇOK UZUN OLMAYAN. ÖZ VE ORİJİNAL ESERLER YARATILMALI VE KAMUOYUNA MAL EDİLMELİ. YANİ BU FİLMLER SADECE SENDİKALARIN BÜNYESİNDE KALMAMALI. SENDİKA DUVARLARINI AŞMALI VE EN GENİŞ SAYIDA YURTTAŞA ULAŞMALI / ULAŞTIRILMALI. ELBETTE POLİSİN SALDIRĞANLIĞINI GÖSTEREN ANLAR İHMAL EDİLMEMELİ ANCAK BUNLARIN ÜZERİNDE ÇOK ISRARLA VE ÇOK UZUN SÜREYLE DURULMAMALI. ÇÜNKÜ POLİSİN NE KADAR YASADIŞI DAVRANDIĞINI POLİSE İŞİ DÜŞEN HER YURTTAŞ BİLİYOR. TERECİYE TERE SATMADAN BİR MAYISIN GERÇEK VE TARİHİ ÖNEMİ KISA VE ÖZ BELGESEL FİLMLERLE AKTARILMALI. ANLATILMALI. KAMUOYUNA MAL EDİLMELİ.
Böylece gelecek Bir Mayıs’larda polis copları değil emekçiler konuşma olanağı bulacaktır.
Burada siyasi iktidarı ve onun emekçilere karşı davranış ve tutumlarını göz ardı ettiğim ortada. Çünkü önceliği emekçiler açısından olaylara bakışa ve değerlendirmeye veriyorum.
(Bu makaleyi ülkemizin en iyi yazarlarından sevimli insan Leyla Erbil’in bir emaili üzerine kaleme aldığımı da hemen eklemem lazım.MŞG)
Türkiye’de AKP hükümeti gündemi değiştirmek ve kendi « baş ağrılarını » unutturmak için her çareye başvuruyor. Ve bu amaçla Bir Mayıs’ın Taksim’de kutlanmasını bile engellemeye çabaladı. Belli ölçüde engelledi. Polisin kasıtlı saldırılarında insanlar ölse neredeyse « kına yakacak » bir yaklaşım sergileyen bu iktidar ve İstanbul’daki temsilcileri yüz kızartıyor. Bu koşulları yaratan İstanbul valisinin ve emniyet müdürünün ve onların sırtını sıvazlayan İçişleri Bakanı’nın bir saat bile görevde kalmamaları demokrasi gereğidir. Yurttaşlarına sokak ortasında işkence yapan bu tür « yetkililere » demokratik olduğunu iddia eden hiçbir devlette yer ve makam yoktur.
Bu bağlamda Fransa’da Bir Mayıs, üçü Paris’te olmak üzere, 301, yazıyla evet üçyüzbir, toplantı, gösteri ve yürüyüşle kutlandı.
Paris’te sabah saatlerinde FO (Force Ouvriere :İşçi Gücü) tek başına kendi gösteri ve yürüyüşünü düzenledi : Sloganlar ve bandrollarla Sarkozy hükümetinin emeklilik yaşının uzatılmasına yönelik yeni yasa düzenlemesi eleştirildi. Ücretlerin artırılması istendi…
Yine sabah saatlerinde CFTC (Hıristiyan Emekçiler Fransız Konfederasyonu) ayrı bir gösteri ve yürüyüşle Bir Mayıs’ı son derece mütevazi bir katılımla kutladı…Sabun köpüğü gibi bir şey…
Sendikal birlik ulusal düzeyde yüzdeyüz sağlanamadı. Ama yukarıda adını andığım iki konfederasyonun dışındakiler Paris’te kısmi bile olsa sendikal birliği inşa ettiklerini gözler önüne serdiler :
Paris’teki en önemli ve en muhteşem gösteri ve yürüyüş işte bu kısmi sendikal birliğin yaratıcıları tarafından düzenlendi :
CGT (Genel İş Konfederasyonu), CFDT (Demokrat Emekçiler Fransız Konfederasyonu), FSU (Sendikal Birlik Federasyonu), UNSA (Özerk Sendikalar Ulusal Birliği) ve SUD (Dayanışma, Birlik, Savunma) tarafından ortak düzenlenen gösteri ve yürüyüş geçmiş yıllara oranla daha muhteşem oldu. Elbette Paris’teki birçok « yabancı » ve « göçmen » derneklerinin, örgütlerinin de katılımı ile…
Ve daha da ilginçi bu yıl en başta binden fazla « kağıtsız »ın da bulunmasıydı : Böylece, yeni hükümetin kağıtsızlara karşı düzenlediği ve birçok kez ölümlere neden olan polis baskınları ve sıkı denetimleri de hem eleşitriliyor, hem de Fransa işçi sınıfının yabancı emekçilerle dayanışması sergileniyordu.
Herkes kendi bandrol, slogan ve bayraklarıyla katıldı : Paris, Cumhuriyet Meydanı’ndan Ulus Meydanı’na sesler ve renklerle dolduruldu.
Öte yandan sendikal birlik tümüyle belki başkentte sergilenemedi ama taşra kent ve kasabalarından tümünde veya çoğunda sağlandı…
Dahası hem Paris’teki hem de taşradaki gösteri ve yürüyüşlere ortaokul, lise ve üniversite öğrencilerinin geçmiş yıllarla kıyaslanamayacak ölçüde katılımı, haftalar önce başlayan liselilerin eylemlerinin soluğunun kesilmediğini gösterdi. Önümüzdeki haftadan itibaren ortaöğrenim ve yükseköğrenim öğrencilerinin yeni eylemleri bekleniyor…Öğrenciler 18 Mayısta ulusal düzeyde gösteri ve yürüyüşler düzenlenmesi için çağrı yaptılar…
Öte yandan birkaç gün önceden bu yana bütün sendikaların 15 ve 22 Mayısta « ulusal eylem » yapacaklarını duyurmaları MAYIS AYININ ÇOK SICAK GEÇECEĞİNİN İŞARETLERİ. Sarkozy’inin cumhurbaşkanlığına gelmesinin birinci yılı ona « layık bikr biçimde kutlanacak ».
Evet bu yılki Bir mayıs hem çok genç hem de çok kararlı ve mücadeleci özellikleriyle tarihe geçti.
Hükümetin ortaokul ve liselerdeki öğretmen sayısını azaltma planı ve okullardaki ders programlarına müdahale arzusu bütün çocukların isyanına neden oldu.
Bu yılın Mayıs 68’in kırkıncı yıldönümüne rastlaması ve hemen hemen her gün bir, bazen iki televizyon kanalında Mayıs 68’e ilişkin belgesellerin, özel programların, tartışma programlarının ve kurgusal sinema ve televizyon filmlerinin yayınlanması da ORTAK HAFIZANIN canlanmasına yol açıyor.
Ve canlanan bu ortak hafızada en çok seslendirilen sözcük : REVOLUTİON. Yani ihtilal.
Bütün gençliklerin, bütün gençlerin, bütün gösteri ve yürüyüşlerin ve gelecek ihtilallerin ikonu CHE’nin her gösteri ve yürüyüşte yerini alması ve kendi sloganları ve bayrağı ile aramızda bulunması da günümüz gençliğinin, gençlik ütopyalarımıza ve bilhassa Che’nin ütopyasına sahip çıktığının göstergeleri.
Evet her gösteride kendi sloganlarını atan ve her yürüyüşte kendi bayrağını taşıyan Che, ütopyasını gerçekleştirene kadar yanımızdan ayrılmayacak. Bu çok açık. Ve umut veriyor bize ve gençlerimize ve çocuklarımıza.
Bu yılki Bir Mayıs’larda ise sanki Che bir değil onbinler olmuştu. Evet mutlaka her gösteri ve yürüyüşte Che aramızda. Ama bu yılki kutlamalarda çoğalmıştı Che’ler…Tam da O’nun arzuladığı gibi…Bir değil, iki değil, üç değil….binlerce Che…
Che, evet geleceğimizin ütopyasını dillendiren ve kimi yerde hayata geçiren lider olarak dalgalanıyor. Kendisi ve düşüncesi ve yaptıkları ortak hafızalarda yerini alıyor. Bir daha ayrılmamak üzere. Çünkü onlar kuşaktan kuşağa geçiyor . Kuşaklar geliyorlar, birbirlerini izliyorlar, kimi bazen « kendi ihtilalini » bile yapıyor ( Bakınız : Mayıs 68 « ihtilali »ne), ve geçiyorlar ama Che ve düşüncesi ve eserleri kalıyor.
Che aynı zamanda inançlarda kararlılık ve siyasi atılımlarda bütünlük ve kendini inançlarına adama anlamlarına da geliyor : Ve Che bütün bürokrasilere karşı isyan bayrağıdır da.. .
O nedenle işte çocukları, ana okulundaki ilk günlerinden üniversitedeki son günlerine kadar yeniden dangalak, içi geçmiş, anlatılanları asla sorgulamayan ders programlarına mahkum etmeyi kurgulayan, ve kör ve aptal disiplin altına sokmak isteyen ondokuzuncu yüzyıl mirası yöntemler getirmek niyetindeki hükümete ve Milli Eğitim Bakanlığı’na isyan bayrağı yeniden açılıyor. Açıldı…
Paris’teki gösteri ve yürüyüş sırasında Che’yle her göz göze geldiğimde işte aklıma takılanlar, düşündüklerim bunlar oldu.
Çocuklarımız da heyecanlı ve çoşkulu : Evet Mayıs ayı sıcak geçecek Fransa’larda…Hem de çok sıcak.
Akdeniz uygarlıklarının yoğrulduğu pırlanta kent, şu bizim Marsilya’daki gösteriye bakar mısınız lütfen : İşçiler yanında işsizler de var. « Kağıtsız »lar da. Emekliler de. Kadınlı erkekli geçiyor göstericiler : Ağızlarında sloganları, ellerinde ve/veya yakalarında birer demet müge : Baharı muştuluyor müge ve aynı zamanda aşkı : İnançlarına sıkı sıkıya bağlı olmaktan kaynaklanan aşkı. Daha küçük küçümençik olanlar ana ve babalarının, abla ve ağabeylerinin omuzlarında : Başları gökyüzüne değdi değecek. Marsilya bu : Burada çünkü gökyüzü hem çok yakındır hem de pırıl pırıl. Hava güneşli. Liseliler de katılıyor çok sayıda. Öğrenciler de… Ne kadar büyük bir ciddiyetle : Şaşarsınız : Kararlılık bu olmalı : Ciddiyet ve inanmışlığın tayin ediciliği. Ece Ayhan aklıma geliyor : « Haklılığımdan kaynaklanıyor inadım » diyordu büyük şairimiz.
Nancy’de yürüyenler arasında « Yaşasın Bir Mayıs » dev pankartının altında BİZİMKİLER VAR : YUMRUKLAR SIKILI : İstanbul’a, başıbozuk İstanbul’a ve öksüz bırakılmak istenen Anadolu’ya selam gönderiyorlar : Biraz buruk…
Bordeaux’da, Grenoble’da, Le Havre’da, Rouen’da, Evreux’de dört-beş bin kişi yürüyor. Lyon’da, Nantes’da da o kadar veya biraz daha fazla…. Strasbourg’da da öyle…Bourges gibi daha küçük bir kentte yedi yüz kişi yürüyor. Dieppe’de iki yüz kişi, Elbeuf’te iki yüz kişi : Önemli olan sadece katılanların sayısı değil, kalitesi ve günün öneminin ayrımında olup olmadıkları. Kimi yerde salonlarda toplantılar yapılıyor. Bizim Ergani’de yapıldığı gibi…
Fransa’da Bir Mayıs ateşi dolaştırıldı bütün ülkede : İrili ufaklı kent ve kasabalarda ve alkışlanıyor yürüyenler geçtikleri sokak, cadde, bulvar ve meydanlarda…Kimi evlerin balkonlarından müge fırlatanlar, tililitilili çekenler…Kimi balkonlardan ise Bir Mayıs bandrolları sarkıtılmış…
Gösterici ve yürüyüşcülerin istekleri iş güvencesinin sağlanması, satınalma gücünün arttırılması, emeklilik yaşının uzatılmaması, ücretlerin fiyat artışlarına göre yeniden ayarlanması…
Evet hemen hemen her kentte ve her kasabada öğrenciler de katıldılar gösteri ve yürüyüşlere ve önümüzdeki hafta liselerde yeni eylemler için çağrı yaptılar…
Fransa’da bu yıl Bir Mayıs böyle kutlandı.
Uzun zamandan beri Bir Mayıs’ı « zehirleyen » ırkçı Le Pen’in kendi adamlarıyla sabah saatlerinde düzenlediği « Jean d’Arc Bayramı » gösteri ve yürüyüşü ise bu yıl tam bir fiyasko oldu : Bunu da burada yazmadan geçersem ayıp olacak : Bu ırkçının kandırdığı geri zekalı, bazen onbin kadar ve bazen sırt çantalarında silah taşıyan katilleriyle (bizzat tanığı olduğum için yazıyorum) her yıl düzenlediği bu güya « bayrama » bu yıl iki binden az geri zekalı katıldı : Bu fiyasko, son seçimlerdeki oy kayıpları ve bu oy kayıbı sonucu ortaya çıkan mali sarsıntı (partisinin 9 milyon öro borcu olduğu ve bu nedenle genel merkez binasını satmak zorunda kaldığı biliniyor) Le Pen’in ve ırkçı partisinin sonunun geldiğinin yeni işaretleri olarak yorumlandı. Ve hem de, burada dikkatinizi rica ediyorum, yıllardan beri utanmadan bu ırkçıyı ve partisini arsızca destekleyen TF1 (Büyük inşaat şirketi Bouygues’un malı olan Fransa’daki 1. TV kanalı) tarafından…Dahası mı ?: Parti içinde ırkçının kızıyla sağ kolu arasındaki « liderlik çatışmasının » (Çünkü herbiri de artık seksen yaşını dolduran ırkçının yakında öleceği üzerinden kendi özel kariyer hesaplarını yapıyor) artık saklanamaz olması ve bunun da yakında yeni bir ayrışmaya yol açabileceği ve bunun sonucunda bu partinin de diğer ırkçı partiler gibi tarihin çöplüğündeki yerini alacağını muştuladığını yazmalıyım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder