14 Ekim 2009 Çarşamba

Kemal Burkay'ın iddiaları...

“Ve sömürge bir ulus adına yüksek bir mücadele yürüttüğünü söyleyen Burkay’ın, Türk zindanlarında şu anda herhangi bir arkadaşının olup olmadığını düşündüm… Böyle biri varsa ismini merak ettim…”

Hasan Bildirici
bildiricihasan@hotmail.com

PSK eski Genel Başkanı Kemal Burkay, dün ve bugün yapılan CNN TÜRK’deki yayında PKK’yi MİT’in kurduğunu, Öcalan ve üst düzey PKK’lilerin de MİT görevlisi olduğunu söyledi.

Stalin de, genel sekreterliğini yaptığı Sovyetler Birliği Komünist Partisinin merkez komitesinin yüzde doksanını emperyalizmin ajanı diye imha etmişti. İmha ettiklerinden birinin karısına verilen gömleğinin cebinden şöyle bir not çıkmıştı:

“Stalin, sonsuza dek dalgalanacak olan proletaryanın kızıl bayrağında kara bir leke olarak kalacak!”

Şimdi Rusya’da hiç kimse, bir zamanlar Komünist parti görevlileri arasında birbirlerine yaptıkları ajanlık ve hainlik suçlamalarını konuşmuyor, tartışmıyor ve anmak istemiyor. Sovyetler Birliğine bağlı olan diğer ülke halkları da bunlardan ürktü ve savruldu.

Kuruluşundan bu yana PKK de bir çok kişi ajan ilan edilip öldürüldü. Bunlardan bir kısmının PKK tarafından itibarları iade edildi. Bir kısmının ne olduğu meçhul olarak kaldı. Sonuçta PKK de, Soğuk Savaş Dönemi üslubuyla kurulmuş bir parti idi. İlişkileri, siyasete bakışı, örgütlenmedeki sertliği diğer sosyalist ve komünist partileriyle benzerlik arz ediyordu…

Silahlı bir direnişe bulaşmamış olan PSK’nin Soğuk Savaş Döneminden kalma, suçlayıcı, aşağılayıcı, Kürtler arası ilişkilerde güvensizlik yaratan, düşmanlığı ve gerilimi artıran bir üslubu öyle görünüyor ki, bir süre daha Burkay aracılığıyla ile devam edecek… Bu siyasal anlayışa silah giydirirseniz, diğer komünist partilerinden farklı bir sonuç elde edemezsiniz. Zaten PSK’yi küçülten, gelişmesini engelleyen de bu anlayıştı.

Burada bir parantez açıp, yazıma devam etmek istiyorum. Bir Müslüman’ın inandığı değerlerine, dinine, imanına, Kuran ve peygamberine hakaret ederek işe başlarsanız, o kişinin kendisine ve inancına siyasal şiddet uygulamış olur ve onu inançları konusunda daha katı, daha öfkeli, daha nefret dolu ve daha şiddete yatkın hale getirirsiniz… Bu yöntem, fikri özgürlüğüne değil, siyasal şiddete denk düşer… PKK’ye yönelik bu tür suçlama ve saldırılar, PKK’yi güçlendirmekten başka bir işe yaramadı. Militan yapısı daha da kemikleşti, orta kademe çalışanları daha katı ve hoşgörüsüz bir kişiliğe büründü.

Kemal Burkay, PKK’yi MİT’in kurduğu bir örgüt, PKK yöneticilerini de MİT ajanı ilan etmekle, çok şikayetçi olduğu PKK tarzından daha ağır bir tarzı yöntem olarak seçiyor ve PKK’ye siyasal şiddet uyguluyor…

PKK ve yöneticilerini bu şekilde suçladığınız zaman, bu yolda canını vermiş 20 bin gerillayı, onların ailelerini, öldürülmüş 17 bin beşyüz civarındaki PKK taraftarı sivil kişileri, onların ailelerini, DTP’ye o veren iki milyon yetişkin insanı, PKK’ye yakın olan gazetecileri, yazarları, aydınları; beş-on-yirmi sene PKK’de kaldıktan sonra ayrılıp kendi yolunu çizenleri, Mazlum Doğan, Hayri Durmuş, Kemal Pir ve Mahsun Korkmaz’ın hepsini MİT ajanı ilan etmiş olursunuz… Suçlamalarınızda bunları MİT ajanlığı dışında tutuyorum diyemezsiniz. Bir insan, niteliğini bilmiyor olsa dahi bir örgüte girmiş ve onun amaçları doğrultusunda çalışmışsa, o kişi o örgütün üyesidir. Ceza hukuku da böyle söyler… Ayrılmış olsalar dahi Türk devleti ele geçirdiğinde Osman Öcalan ve Nizamettin Taş’ı PKK yöneticiliğinden yargılar.

PKK’yi MİT kurmuşsa, PKK yöneticileri MİT görevlisiyse, bir dönem PKK’ye bağlı gazete, parlamento ve diğer kurumlarda görev alip daha sonra ayrılanlar da MİT’e çalışıyordu. Bu, MİT elamanlığına denk düşen bir hizmettir. Kemal Burkay suçlarken, milyonlarca insanı MİT elamanlığıyla suçladığının farkında mıdır? Sovyetler Birliği’nde Stalin döneminde 5 ila 7 milyon arası insan bu tür suçlamalarla öldürülmedi mi?

MİT elemanlığı bir yaşam ve davranış biçimdir. MİT’in kullandığı kişiler genellikle çabuk düşerler. Ayrılıklar, yamukluklar ve ihanet eğilimleri çabuk patlak verir. Hele dar ve zor koşullarda bu türden kişilikleri iki günde deşifre etmek çocuk oyuncağıdır. Yemek yiyişindeki ve paylaşımdaki tarz bile kişiyi ele verir. Hapishane yatmış olanlar bu konuda uzmandırlar. Hapishanede içimize katıştırılmak istenen böyle kişilikleri iki günde deşifre edip dışımıza atıyorduk…

MİT, PKK yöneticilerine ne vaat etmiş ki, bunlar 30 yıldır kurşun ve bombalar altında mağaralarda, sığınaklarda ve kaya altlarında yatıyorlar? Kara, kışa ve bombaya gövdelerinden parça veriyorlar?

Bu soru çok önemli olmayabilir… İsteyen önemli saysın… Bir başka soru şöyle sorulabilir. Türk ordusunun birliklerini bırakıp kaçtığı Zap operasyonunda, Türk devletini, kendi dağ adamları karşısında bozguna uğratmaya iten manyaklığın altında yatan neydi?

MİT ajanlığı tartışmalarından bir şey çıkmayacağını biliyorum. Bakalım Türk devleti kendi kurduğu PKK ile nasıl baş edecek? 30 yılın ortaya çıkardığı Kürt gençliğini nasıl oyalayacak? Kürt şehir ve kasabalarında yitirdiği otorite, güven ve korkuya dayalı saygınlığını bir daha nasıl inşa edecek? Hiç hesapta yok iken ayağa kalkan bir milyon Suriye’deki Kürt nereye oturtulacak? PKK’nin imha edilmesi koşuluyla kısmi olarak tanıdığı Güney Kürdistan’ın bağımsızlığa gidişini nasıl engelleyecek?

Bilmiyoruz, gözlüyoruz işte…

Duran Kalkan, Özgür Politika’da, “Maaşlı Yazarlar” diye bir yazı yazmış, ismim geçmediği halde ilk karşılık veren de ben olmuştum… O zaman PKK’liler sorumuştu bana:

“Duran Kalkan’ın yazısında senin ismin yok. Niye karşılık veriyorsun.”

Ben o zaman demiştim, Duran Kalkan Kürt aydınları için böyle bir yazı yazamaz, böyle konuşamaz, buna hakkı yok…

Burkay da, PKK karşısındaki siyasal ve önderlik başarısızlıklarını PKK’yi suçlayarak ört bas edemez. Hazmedemediği gelişmelerin mücadelesini bu tarz sürdüremez.

Kemal Burkay’ın CNN TÜRK’teki konuşmasını dinlerken bir an için geçmişe gittim. Amed zindanındaki PKK direnişçilerinin anılarıyla gözlerim doldu… Mezarsız binlerce ölünün vurulmadan bir dakika önceki son hayallerine erişmek istedim… Batman, Diyarbakır, Silvan ve başka Kürt şehirlerinde öldürülen binlerce sivilin ölürken akıttığı tek damla göz yaşının düştüğü yeri öğrenmek istedim… Sayıları yüzbinleri geçen yetim Kürt çocuklarını düşündüm… Tank ve panzeler üzerine yürüyen serhildan kalabalıklarını… Sonra Türk asker ve polisine taş atmaktan dolayı cezaevine tıkılan çocuklar geldi aklıma…

Ve sömürge bir ulus adına yüksek bir mücadele yürüttüğünü söyleyen Burkay’ın, Türk zindanlarında şu anda herhangi bir arkadaşının olup olmadığını düşündüm… Böyle biri varsa ismini merak ettim…

Geleneksel Kürt halk hayatında vefa vardır, ama siyasetinde vefa yoktur… Kimse boşuna aramasın bu vefayı… Kürt nesilleri, aynı zamanda bir siyasal vefasızlık örneği olan Kürt siyasal tarikatlarının da kurbanlarıdırlar…

Kendi yanlışlarıyla hiçbir zaman yüzleşmeyen, kendi başarısızlıklarını sürekli başkalarının üzerine atarak yol aldığını sanan yerinde durmuş yanlış anlayışların tartışmacılarıyız bizler… Ne yazsan boştur. Aşırı suçlamak ve suçlanmakla iskeleti kireçlenmiş ölü zamanların tartışmasını üç-beş yıl sonra hiç kimse sürdürmek istemeyecektir… Başka ulusların yaptığını bizim ulusumuz da yapacak… “Alçaklık, hainlik, namussuzluk, MİT ajanlığı, Ergenekonculuk” suçlamalarıyla başı dönmemiş yeni nesil, eskilerin üzerine kalın bir örtü çekip yoluna devam edecek… Bunu yapacak…

-----------

Kürdistan-Post
http://www.kurdistan-post.com/

Hiç yorum yok: