26 Şubat 2011 Cumartesi

Görülmüştür ama çözülmemiştir(*)




SELMA AKKAYA / PARİS

Türkiye cezaevlerinde kalan tutsakların mektup ve resimleri ‘Görülmüştür’ adıyla Paris Kürdistan Sanat ve Kültür Akademisi’nde sergileniyor.

Renklerin, seslerin, görüşmenin, yazmanın yasak olduğu yasaklar silsilesini, üçlü protokolleri, gardiyanları, cezaevi müdürlerini ve daha burada sıralayamayacağımız onlarca rütbeliyi aşarak, ‘Görülmüştür’ damgasıyla 100 mahpus mektupları ve çizimleriyle Paris Kürdistan Sanat ve Kültür Akademisi’nin (KSKA) sergi salonuna konuk oldular. Mahpusların şairi Nazım Hikmet’in ve daha nicesinin dizeleriyle, umutla, aşkla, yakınmasız, geleceğe güvenle, dostluk ve yoldaşlıkla örülü mektuplar…

‘Görülmüştür’ sergisini görmek istiyenler Cumartesi günü KSKA sergi salonunu doldurdu. Birçoğu eski mahpus ya da mahpus olmaktansa Avrupa’da firari olmayı seçmiş izleyiciler, sergi salonunun açılmasıyla içeri giriyorlar. Gözler etrafı izlerken bir yanı mahçupluk kaplamış; geride bırakılanlara bakıyor. Mehmet Ülker, KSKA adına açılış konuşmasını yapıyor: ‘’Umutları umudumuzdur’’ diyerek… Mersin İnsan Hakları Cezaevi Komisyonu Başkanı Adil Okay’ın bu çalışmasının tutsakların sesini duyurması bakımından önemine vurgu yaparak, Türkiye ve Kürdistan’da cezaevlerinde bulunan tutukluların yanlarında olduklarını vurguluyor.

‘Balon adaleti gevşetir’

Ardından serginin öncüsü Adil Okay söz alıyor. Adil Okay serginin ilk oluşum sürecini anlatıyor. Ardından tutsakların yaşadığı onlarca problemden bazı başlıkları sıralıyor;
” Kızım Öykü cezaevlerinde tutsaklara balonlar gönderdi. Bazı cezaevlerinde balonlar içeri alınırken bazılarında alınmayarak iade edildi. Bakanlığa yaptığımız başvuru ve Akın Birdal’ın Meclis’te gündemleştirmesinin ardından Adalet Bakanlığı tarafından bize şöyle bir yanıt verildi: ‘Balon adaleti gevşetir.’

Türk adaleti balonla gevşiyordu. Bunun üzerine cezaevinde tutuklu ve hükümlü bulunan arkadaşlar kızıma ve şahsıma sayısız mektup, desen ve çizim gönderdi. Ben de cezaevleri sorununu gündemleştirmek için bunları bir sergiye dönüştürdüm. Bugün buraya kadar taşıdık. Türkiye’de cezaevinde 120 bin tutuklu ve hükümlü bulunuyor. Bunların sağlık, hijyen, ekonomik, tecrit sorunları var. Örneğin 120 bin tutsağın 50 bini hala tutuklu. Ergenekon davasında yargılananların 5 ay tutuklu olması gündem oluyor. Oysaki 5 yıldır, 10 yıldır davası sonuçlanmayan siyasi tutuklular mevcut. Nuri Akalın adlı tutsak 11 yıldır yargılaması sürdüğü için AİHM’e açtığı tazminat davasını kazandı. Bu durumda olan binlerce tutuklu var. Örneğin Mersin gibi sıcak bir yerin cezaevinde banyo için haftada bir saat sıcak su veriliyor. Hükümlü olanların hücre kapıları günde bir saat açık oluyor. Eğer bir ceza almışsa 40 hafta boyunca görüş yasağı uygulanıyor. Üçlü protokol gereği hasta tutsaklar doktor yanına yalnız çıkamıyor. Jandarma eşliğinde götürülüyorlar. Bunu tutuklular ret ediyor… ”

Tutsaklara ait mektup ve çizimler…

Adil Okay’ın çarpıcı başlıklarla ifade ettiği cezaevi sorunları istatistiklerle ifade edilemeyecek insanlık dışı uygulamaları resmediyor. Ardından sergiye katılan konuklar salonu dolaşıyorlar. Kimisi tanıdık bir isim arama telaşında, kimisi ilk defa duyduğu sorunlar karşısında şaşkın. Duvarlarda Deniz Tepeli, Nuri Özen, Sedat Ok, Nuray Epli, Barış Açıkel… ve daha burada sıralayamayacağımız tutsağa ait mektup ve çizimler insanın umudunun asla teslim alınamayacağını gösteriyor.

Bir tutsak çıktığında ilk işinin doyasıya göğün mavisini izlemek olduğundan bahsederken, diğeri denize koşuyor, bir diğeri dağları özlüyor; bir diğeri avaz avaz yıllardır biriktirdiği sesiyle bağırmak istediğini, bir diğeri zaferi görmek istediğini belirtiyor. ‘’Onurlu güzel geleceklerin biziz habercileri. Bir halk bağrında inci gibi zaferi büyüterek gelişiyor’’ diyen Hüseyin Uzunay, Tekirdağ F tipi cezaevinden yazmış; umutları ve özlemleri böyle ifade etmiş.

Tutsakların adresleri bir sepetin içerisinde sergi salonunda sergiyi izlemeye gelenlere açılmış. Kimileri tanıdık isimler bulma telaşıyla sepette bulunan adres pusulasını karıştırırken, kimileri ise ilk defa mektup yazacakları için heyecan içerisinde kura çeker gibi adres çekiyor. Ziyaretçi defterine tutsaklar için cümleler yazılıyor. Aynı anda yan salonda ARJIN Öğrenci Gençlik Derneği kuruluşlarının ikinci yılını kutluyorlar. Sinevizyon ekranında gözaltına alınan Kürt gençlerinin ve kolu kırılan çocukların görüntüleri geçiyor. Kürtçe ezgiler mektuplara, mektuplardaki umut ve geleceğe inanç; gençlerin salondaki konuşmasına karışıyor. KSKA binasında ‘Görülmüştür’ damgası yiyen tutsak mektupları ve resimleri sergisi tüm bu tabloyla bir kez daha şunu hatırlatıyor: Görülmüştür ama çözülmemiştir!


Hiç yorum yok: