3 Temmuz 2011 Pazar

12’LER ÜZERİNE...

Bülent Tekinbulenttekin47@gmail.com


12 Haziran seçimlerini AKP kazanacak, çünkü demokrat tavırlarının yokluğunu gösteren bir muhalefet(i) yoktu.(Bu yazımı yazdığımda 12 Haziran Seçimleri yapılmamıştı.) Ve Kürtler kendi aralarında birliği kısmen sağlamalarına karşın Türk solu ve İslami bir kesimle oluşturduğu Blok’la seçime girebildi. Karşısında YSK, Yargıtay, AKP hattı vardı. Buna derin devlet, korucular, polis, jandarma işbirliğini de eklersek (Yeşil Ergenekon) epeyce engelleri ortaya çıkar. Ancak ne istediğini formüle edemeyen bir BDP’nin de olduğunu söylemezsek haksızlık etmiş oluruz. Uzman ve iyi eğitim görmüş adaylar bulabilirdi ama o belirli bir grubun dışına çıkmadı. İçlerine iyi sosyolojik tahliller yapabilen kadroları alabilirlerdi ama onlar-anlaşılan!-sosyal tahlilleri İmralı’ya yüklemişler. İmralılının da canına tak etmiş!

Milyon dolarla yapılan seçim çalışmalarında ülkemizin siyasi partilerince çağdışı, popülist sözler söylendi. Başbakan bu seçim arifesinde mahkûmiyeti kesinleşmiş Öcalan’ın “idam”ı için ne kadar istekli olduğunu söyledi. Bahçeli’nin idam ip’ini çok gerilerde bıraktı. İnsanlar politika için her kılığa girebiliyorlarmış: Kılıçdaroğlu Tunceli’de “Dersim” dedi! Diyarbakır ve Batman’da yerel özerklikten bahsetti! Bahçeli Diyarbakır’da İmralı canisi, asalım, keselim, demedi; hatta oy bile istemedi. Başbakan Diyarbakır’da BDP’ye “terörist”, Hopa’da halka “eşkıya” dedi. “27 Nisan 2007 Muhtırası”na “27 Nisan muhtıra değildir!” dedi. BDP’nin “Demokratik Özerklik”inden (Türk kamu görevlileri yerine) bir grup tarafından buraların yönetilmesini anladım. Kendinden olmayanlar-tıpkı şimdiki gibi!-o yönetimin içinde olmayacak. Demokrasi sihri de fanteziden bir sözcük sadece. Başbakan mitinglerinde Ankara’da polis tarafından kalçası kırılan Dilşat Aktaş için “Kız mıdır, kadın mıdır?” ifadesini kullandı. Ben bu sözcükte “kadın düşmanlığı”nı sezdim. Bunu dedikten sonra da “Sözle uslanmayanın hakkı kötektir!” söyleyince polis’in şiddet uygulamasını savunur oldu. Leyla Zana, seçim çalışmalarında, “Kürtçe okuma yazma bilmeyeni muhtar bile yapmayacağız!” dedi. Bu demektir ki-ben Kürtçe okuyup yazamadığımdan!-Demokratik Özerklik’te “ümmi” sayılacağım. BDP, Osmanlı ve Cumhuriyet’le birlikte ağalara, beylere, şeyhlere, seyitlere ve (muhbirlik, işbirlikçilik gibi)uyanıklık yapan Kürtlere dağıtılan-en yoksuluna(!) 200 dönüm!-en verimli arazilerin reforma tabi tutulacağından hiç bahsedemedi! Toprak ağalarının, korucuların, Kürt burjuvazisinin partisi olduğunu ve yönetimi onlarla paylaşacağını anlatmaya çalıştı.

Ama biraz daha fazla haksızlık etmeyelim Türkiye’ye. Bizi umutlandıran (heyecanlandıran) olaylar(ı) da yaşadık. Askeri vesayet’in kırılmasında kısmi bir yol alındı. Ergenekon, Balyoz davaları açıldı. General Evren’in bile “12 soru”lu ifadesi alındı. Savcı Bey’in 12 Eylül’ü 12 soruya nasıl sığdırabildiğine akıl erdiremedim! Aklım uçtu(!) İnsanlık suçu işlemiş Kenan Evren için “12 soru” dilerim yaşlı bir adama olan hürmetten kaynaklanmıştır. O, çocukları yaşlarını büyülterek astırdı. General Evren’i-AKP ve yargı-kaç yaşına gelirse gelsin affetmemelidir. Başka ülkelerde bu tip cezalara verilen müebbet hapis cezaları muhtemelen bu zata da uygun gelmelidir. İşte bu noktada yargıyı ve AKP’yi test edeceğiz. Bakacağız: HSYK, Danıştay, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi’nde AKP (buralarda) Adalet Bakanlığı vasıtasıyla çoğunluğu sağladı. Darbecilerin yargılanmasında, 12 Eylül yargılanmasında yargıçları test edeceğiz. Yoksa, salt Hatip Dicle’ye karşı kullanılma imasından dahi rahatsızlık duymayacaklar mı? YSK’nın yapamadığını Bülent Arınç’ın arkadaşları Yargıtay’la bunu yapmış görünüyorlar ve bu görüntüye itirazları olmayacaksa bizi bekleyen cumhuriyetin “demokratik” olmayacağı kesindir!

AKP büyük olasılıkla-Diyarbakır’ın dünyaca öneminden dolayı-Diyarbakır’da 6-5 kaybedeceği seçimi, Hatip Dicle vurgunuyla 6-5 ve hatta 7-4 kazanmak istiyor. Bunun (böylesi) bir operasyon olma olasılığı Türkiye’deki rejimin otoriter bir rejime doğru götürüleceği emarelerini taşı(yo)r. Eski bir Susurlukçu, katil, özel harekâtçı polis Ayhan Çarkın (nüfus müdürü) Mecit Baskın, (avukat) Faik Candan, (avukat) Yusuf Ekinci ve (müfettiş) Namık Erdoğan cinayetlerini itiraf etti. Katilleri (tetikçileri) açıkladı. Katiller (Ankara’da) devletin resmi polisleriydi. Bu dört Kürt özel bir tim tarafından (aralarında paramiliter güçler de vardı) katledilmişlerdi. Ayhan Çarkın, öldürme talimatlarını emirleri MGK’dan aldıklarını söyledi. Tansu Çiller, Doğan Güreş, Mehmet Ağar, İbrahim Şahin ve Korkut Eken’in cinayetlerden sorumlu olduklarını anlattı. Uzi denen silahlarla öldürülmüşlerdi. Ve hatta Çarkın’a. “Al (Uzi’yi uzatarak), sen de milli ol!” demişlerdi. Bakalım göreceğiz, AKP bu cinayetlerle birlikte 17 bin faili meçhul(!) cinayetleri JİTEM Davası adı altında sorgulayabilecek mi? Bugüne kadar Ergenekon ve Jitem davalarını Hizbulkontra, itirafçı, korucu, TSK ve polis teşkilatıyla sorgulamayan yargı bu karanlık örtüyü bu anlayışla kaldıramaz. Dokuz yıldır ülkeyi yöneten AKP sadece kendini devirmeye kalkışanları sorgulamaya çalıştı. 17 bin faili belli cinayetler için kılını kıpırdatmadı.

Her şeye karşın yine de seçimlerden sonra umutlanmak istiyoruz: Şemdinli Davası sanıkları itirafçı Veysel Ateş, astsubaylar (İyi Çocuk) Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile ilgili Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi tutuklama kararı verdi, tutuklandılar. Dilerim Yaşar Büyükanıt ve İlker Başbuğ ile ilgili iddiaları-Başbakan’a rağmen!-mahkemeler gündeme alırlar. Yargı’nın AKP’nin emrine giren bir kuvvet(!) olmamasını dilerim. TSK ile anlaşıp Ergenekon’u Yeşil Ergenekon’a dönüştüren Erdoğan ve AKP’nin 50-100 senelik iktidar hayalleri için(de) ülkede “cumhuriyet” ve “demokrasi” maskeleriyle Hafız Esad Hanedanlığına ve Baas Partisi’ne öykünmemelerini diliyorum. AKP’nin-Baas Partisi’nin yaptığı gibi-sembolik muhalefet partileri karşısında sürekli seçim kazanan demokrasi isimli (AB ve ABD patentli de olsa!) bir otoriter rejiminde yaşamak istemiyorum. Türkler ve Kürtler birbirini sevmelidirler. Ülkemizde AB standartlarında yeni bir anayasa ve demokrasi inşa edilmelidir. Bunları umut etmek istiyorum.

Hiç yorum yok: