29 Mayıs 2008 Perşembe

DEVEYE SORMUŞLAR


Turgut Koçak


Deveye sormuşlar “neren eğri?”

Deve yanıtlamış;

“Nerem doğru ki?..”


Daha önce sayısız kez yazdık. AKP’nin önde gelenlerinin zengin olmak için her yolu kendilerine hak gördüklerine yönelik ağır eleştiriler getirdik. Bizim bu eleştirilerimizin AKP ve yöneticileri üzerinde tüy kadar bir etkisinin olduğunu asla sanmıyoruz. Vurgun vuranların yanına kâr kaldığı ülkemizde bizim eleştirilerimizin ne hükmü olabilirdi ki? Bu tür eleştirilere koskoca maliye bakanı eğilecek değildi ya güler geçer olur biterdi. O da öyle yapıyordu. Gülüp geçmekle kalmıyor hatta pişkin pişkin bir güzel de sırıtıyordu. Sonra mı? sonrası belliydi. Başta kendi oğlu olmak üzere diğer bakan beylerin çocukları kazandıkça kazanıyor, her geçen gün dünyalıklarının üstüne yeni dünyalıklar koyuyorlardı. Bu beylere kazanç öyle tatlı gelmiş öyle tatlı gelmişti ki? Abdullah Gül’ün oğlu bile kendisini Ticaret ve Sanayi Odası’na yazdırarak gelecekte ne olacağını şimdiden belli ediyordu.

Vurgun öyle gizli kapaklı da yapılmıyordu artık. AKP hükümeti işbaşına geldiği günden bu yana ihaleler deve yapılıp yandaşlara dağıtılıyor, birilerinin “yürü ya kulum” yürüyüşüne yardım üstüne yardım ediliyordu. Salt bu yüzden, bu hükümet tarafından sayısız kez değiştirilen ihale yasası bile bunun en açık örneğiydi. Türkiye’de kanıksadığımız yolsuzlukların haddi hesabı belirsizdi. Bunların kitabına uydurulmuş olmasının da hiç mi hiç önemi yoktu. Çünkü ortada dönen akıl almaz dolaplar söz konusuydu. AKP işbaşına geldiği günden bu yana el konulan şirketlerin özellikle de medya alanındaki şirketlerin nasıl deve edildiğine dağdaki çoban bile tanıktı. En son ATV ve Sabah Grubu’nun yandaşlara hangi hilelerle lokma yapılıp sunulduğunu gözlerimizle görmüştük. Bunlara bankaların verdiği kredilerin usulsüzlüğü ise ayrı bir konuydu. Herhangi bir yurttaşın küçük bir meblağ için kredi istemini kılı kırk yararak araştıran bankaların, iş; AKP’li yandaş ve akrabalara gelince değişiyor, ipoteğe bile gerek görülmeksizin işler bitiriliyordu. Yani burada birilerinin sözü (ne ifade ediyorsa) ipotek yerine geçiyor, ilgili alıcılar kendilerinin olmayan paralarla gazeteler, televizyonlar satın alıyorlardı. Öyle ki son Sabah –ATV Grubu’nun satışı bu nedenle dillere düşmüştü. Hatta işe bizzat karıştığı söylenen Recep Tayyip Erdoğan, ihaleye katılacak olan bir iş adamıyla görüşerek ihaleden çekilmesi için istekte bile bulunuyordu.

Dedik ya bunların yaptıklarını sayıya vurmanın olanağı bile kalmamış durumda. Say say bitirilemeyecek denli böylesi örnekleri uzatmak olası. Bunlar; takiyye yapmayı iyi bildikleri için bizim aklımıza gelmeyecek yolları bir bir bulup uyguluyorlar. Diyelim kendi yandaşlarından birine bir devlet ihalesi verecekler, ama bu yandaşın koşulları bu ihaleyi alacak durumda değil, o zaman da bir yolunu bularak bu yandaşı bu nimetten mahrum etmiyorlar. Yani durumu uygun bir şirkete ortak olmasını sağlayıp veriveriyorlar ihaleyi. Durup dururken hangi şirket böyle birini ortağı yapar demeyin, yapar hem de bal gibi yapar. Çünkü başka türlü iş alma olanağı olmayan bir şirket işsiz kalmaktansa böyle bir duruma razı olabilir. Daha da önemlisi bu isteğe evet demese asla ihale alamayacağını hemen her şirket bu AKP’lilerin sayesinde iyi öğrenmiş durumdalar.
Olaylar salt ekonomi alanında yaşanıyor sanmayın. Yaşamın her alanı AKP sayesinde böyle işliyor artık. Hukuk mu dediniz, herkese göre başka işlemeli, başka sonuçları olmalıdır. Başkaları için yaptırımlar getiriyorsa onlara göre; “şeriatın” kestiği parmak acımaz. Ama hukuk AKP ve yandaşları için bir şeyler söylemek gereği duyuyorsa işte o zaman kıyametler kopuyor. Demediklerini bırakmamanın yanında işi kurnazca egemenlik haklarının engellenmesi olarak niteleyip işin içinden çıkıyorlar. İlgili kişileri öylesine topa tutup hedef gösteriyorlar ki, sonuçlarını kestirmek bile olanaksız. Hedef gösterilen kişilerin yaşamını açıktan açığa tehlike altına giriyor. Yani AKP; son günlerde durmadan çoğunluktan söz eder oldu. Onlar sanıyorlar ki, çoğunluk oylarını biz aldığımıza göre her şeyi yapabiliriz. İşin püf noktası da burada. Azınlık olarak görülenlere her şeyin yapılacağını sananlara işin özünde anlatılacak çok şey var bize göre. Ancak dış güçlerin işbirlikçilerine bunları anlatmanın ne bir olanağı var ne de bu olası.

Skandal olacak şeyleri çok olağanmış gibi gerçekleştirenlerden ne umulabilir ki? Anayasa mahkemesi Başkan Yardımcısı’nın izlenmesini hepimiz okuduk, dinledik sonuç tıs yok. Hukuksuzluğa hukuktan bir ses mi yükseldi hemen AKP’den yanıtı hazır. “Dam üstünde saksağan”. Geriye ne kalıyor peki? Onu da biz tamamlayalım:

‘Vur beline kazmayı’

Nasıl beğendiniz mi?

AKP’nin ekenomiyi batırışını, hukuksuzluğun bayrağını göndere çekişini, zam üstüne zam bindirerek geniş emekçi yığınlara yaşamı dar edişini, ülkeyi yabancılara pazarlayışını, dinci gericiliği yaşam tarzına dönüştürme çabalarını sesizce izleyen ve kılını kıpırdatmayan çoğunluk; sahi siz kimin çoğunluğusunuz AKP’nin mi? Öyleyse çoğunluk moğunluk değil, mutlu azınlıksınız hem de dik alasından...

Son söz: AKP’ye soruyoruz: Nereniz eğri... Yanıtını da onlar versin artık değil mi?...

Hiç yorum yok: