30 Nisan 2012 Pazartesi
BİZ (N)ASIL İNSANLARIZ?
Bülent Tekin
bulenttekin47@gmail.com
Bizler daima kulak kesiliriz, onlar daima yalan kıvırırlar. Yalanın bini bir para onlar için! Ama biz anlamayız, ne çok idealist insanlar deriz. Birimiz, “Bakın ne yalan kıvırıyorlar!” demeye görsün keskin bir öfkeyle yanıtını alırız birisinden. O birileri, “Atın ölümü arpadan gelsin!” idealistvari laflar ederler. Boşunadır onlara laf yetiştirmemiz. İçimize bir kurt düşer ama boşunadır. Malın gözü adamlarla aşık atamayız, bu zaten besbellidir. Bizi görünce de şapur şupur öpüşmeleri sağlam. Her zaman bizden çok demokrat ve insan haklarıcı sözler etme âdetleri vardır. Ya bu tür manzaralara İslamcı (burada asla İslam’ı kastetmiyorum!) politikacılarda çok rastlarız. Bunlar antisiyonist olduklarını, Müslümanları çok sevdiklerine de yemin billâh ederler. Fakat bakarsınız ki İsrail’le birlikte Konya’da manevra yaparlarken Siyonist İsrail devleti Gazze’de katliam yapmıştır. Sessiz kalırlar tıpkı tüm dünya gibi. Ama gün gelir, en kral kabadayılıklarını yalandan da olsa gösterirler. Bu kez Filistin, Gazze filan derler. Asla Kürtlere yapılanlar yoktur kafalarında, diğer(ler)ine zaten terörist filan demişiz zaten. Biz bunu da yutarız, çünkü işimiz budur!
Biz Filistin’de (Gazze’de) Hamas’ı, Lübnan’da Hizbullah’ı ve hatta Afganistan’da El Kaide’yi onaylamayız, değil mi? Bazen vücutlarını paramparça eden intihar girişimlerini de insanlık dışı , “terörizm” filan sayarız ya? İnsanları sinekler gibi öldürmeye bahane arayan İsrail faşizmine veya başka bir işgalci güce gerekçe yarattığı için de akıllıca saymayız, değil mi ha? Fakat nedense bizdeki bazı İslamcı politikacıların çalıp çırpma yolundaki gayretlerini takdir ederiz(!) Çünkü onlar teröristleri iyi tanırlar. Aslında bulunmaz insanlarız biz! Nereden bizimki gibisini bulup getirebilirler? Bizimkiler yüzü gözü zifoslar içinde kalmış hırsızlık ustalarını en demokrat, en akıllı ve zeki gösterme derdinde. Ve hatta Avrupacı görünürler, antimilitarist filan da geçinirler, darbe karşıtı oldukları da söylenir. Çünkü karşısındaki muhalefet ırkçı, orducu ve İttihatçı’dır. Ne kadar çok din, ,iman diyorlarsa o kadar çok ziftlenmenin olduğunu saklayabiliyorlar ya, helal olsun dememek elde değil! Her kılığa girmeleri çok kolaydır.
Bizimkiler böyle biat eden, sorgulamayan, onlara kulluk eden candan insanlar isterler. Zaten biz öyleyizdir. Tümen tümen bulurlar bizler gibisinden. Onlar da ne muhterem insanlardır ama! Bu dünya bizimkilere cennet olmalı, öbür dünya da yurttaşlara (yoksullara), değil mi ya? Feleğin çemberinden geçmiş bu adamlar artık her türlü yalanları kıvırıyor. Biraz kendinden utanan biri dinlerse hangi deliğe gireceğini bilemez durumuna düşer. Ama biz kimden söz ediyoruz, malın gözü adamlardan, değil mi? Bu adamlar yedi dile destan abrakadabra yalanlarıyla (burunları uzamadan!) yalanlarına devam edebiliyorlar ya! Yoksa bu ülkenin üzerinden kötülük kasırgası mı geçti de tüm iyilik nüvelerini mi yok etti? En malın gözü düzenbazlara taş çıkartırcasına iş çeviren bu tip insanların Allah bilir nasıl düşünceleri vardır? Onların bizler hakkındaki iyilik(!) planlarından korunmak için defalarca ve fırsat buldukça Allah’a dua etmeliyiz.
Bu tip anasının gözü insanların zenginleştiği ülkede Kürtlere uygulanan asimilasyon ve yok etme anlayışı; fakirlik, fukaralık, yokluk, eziklik gerçekleri bir demokratik Türkiye palavrası içinde kamufle ediliyor.
23 Nisan bayramı bu ülkede kutlanırken TSK’nın katlettiği 19 Roboskili çocuğu da içine kattı mı? [Uludere’de (Roboski’de) TSK uçakları 34 Kürt’ü bombaladı ve bu konuda bir suskunluk var!] Pozantı Cezaevi’nde ırzına geçilen Kürt çocukları bu bayram içinde sayıldı mı acaba? Ama ülkenin televizyonları ve gazetelerinin çoğu, bu bozuk sistemden çöplenmek dışında bir şey yapmıyorlar. Devlet ve medyanın halkı uyutup afyonlaması salt ırkçı (Türkçü) ve dinci (asla İslam’ı kastetmiyorum!) politikacılara yaramaktadır. Medyanın bir kısmı korku adına gerçekleri söylemiyor, dünyanın gördüğü haberleri görmezden geliyor. Medyanın korkusu, yazarların, aydınların susması adaletli ve özgür günleri işaret etmiyor. Bu suskunlukların demokratik hukuk devletinin AB standartlarında inşa edilmesinde ya da demokratik bir yaşamın oluşmasında yararı olamaz.
Oysa biz sevinç yaşamak istiyoruz. Mutlu insanlara öykünerek biz de çevremizde mutluluk yaratalım isteriz. Masallarda anlatılan toprakları altından, suları gümüşten köylerde yaşamaktan bahsetmiyoruz. Böylesi bir dünya belki hayallerin ötesindedir ama bu ülkede Türklerin ve Kürtlerin aynı haklara sahip olmalarını-eğer istersek!-sağlayabiliriz. Dindar Müslümanların gönüllerince giyinmelerini ve özgürce ibadetlerini isteyebiliriz. Başka dinlere veya mezheplere inanların ve hatta ateistlerin din, vicdan ve düşünce özgürlüklerini savunabiliriz. Yoksulluğun ve zulmün olmadığı bir yaşam isteyebiliriz en azından. Ve en azından insana yakışır bir gelecek düşleyebiliriz.
-----------
Özgür Haber:
http://www.ozgurhabergazetesi.com/makale.asp?makaleno=815
29 Nisan 2012 Pazar
Musa Ağacık’a Yanıt Ve Sisteme Dair-2-
Mustafa Elveren (Em. Öğrt.)
elverenmustafa@hotmail.com
12 Nisan 2012 günü birçok internet sitesinde yayınlanan; “Musa Ağacık’ın Eleştirisine Yanıt Ve Sisteme Dair” başlıklı makalemden dolayı Sayın Ağacık’ın yeni sorularıyla karşılaştım.
Sayın Musa Ağacık’ın ikinci kez gönderdiği mesajı şöyle; ”…80 yıllık Cumhuriyet tarihinde GERİ dönüşü simgeleyen pekçok dönem var. Kimi tarihçiler, sosyal bilimciler; İNÖNÜ'nün 40'lı yılları içeren tekli iktidarından başlatıyor, kimi, BAYAR - MENDERES'le somutlaşan DP iktidarıyla 'GERİ DÖNÜŞÜ' başlangıç sayıyor.. 61 Anayasasının kısmen yeşerttiği özgürlük ortamının ardından gelen Demirel iktidarı, 12 Mart muhtırası, Ecevit'in güçsüz koalisyonu, MC, 12 Eylül darbesi, Özal, Demirel, Tayyip.. Tüm bu dönemlerin özde Cumhuriyet'in idealist ruhuyla bağdaşmadığı bilindiği halde, buna rağmen tüm negatifliği Cumhuriyet'e fatura etmek hangi ETİKLE bağdaşıyor?”
Anladığım kadarıyla, Sayın Ağacık şunu demek istiyor; Her iktidarın dönemine göre Cumhuriyet değerlendirilmelidir. 40’lı yıllardan başlayıp günümüze kadar olan dönemleri ayrı ayrı ele alınmalıdır. Toptancı bir mantıkla Cumhuriyet’i eleştirmek ve olumsuzlukları ona fatura etmek etik mi? Diye soruyor.
Sayın Ağacık,
Mevcut Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu güne kadar hangi dönem doğru dürüst demokratik özellikleri içinde barındırmıştır? 1923 / 30-40-50-60-70-80-90-2000 ve bu gün…
Şimdi bu dönemleri tek tek ele almak bir makaleye sığmaz, ancak bir kitap konusu olabilir. O nedenle dönemlere girmeden kendi düz mantığımla sizin deyiminizle toptan bir anlayışla açıklamak daha doğru ve yerinde olacağı kanısındayım.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu güne kadar taşıdığı militarist özelliklerini aynen koruduğunu, bu günkü AKParti iktidarının yaptığı gibi geçmişte de bazı iktidarlar tarafından Atatürk’ün mavi olan gözlerini günün koşullarına göre başka renge boyatıp yeniymiş gibi halklara yutturmuşlardır. Bunu sadece ben söylemiyorum, bir çok aydın yazar ve akademisyenler de yazmaktadırlar.
Diğer taraftan, sembolik olarak bir sistemin adı cumhuriyet olması yeterli değildir. Bence o sistemin nitelikleri önemlidir. İslam Cumhuriyeti, Laik Cumhuriyet, Demokratik cumhuriyet, sosyalist cumhuriyet… İsterseniz bir de muz cumhuriyetini ekleyelim!
Esas Konumuz “laik” olduğu ileri sürülen Türkiye Cumhuriyetidir. Ben Sayın Ağacık’ın önceki eleştirilerini de göz önüne alarak, daha çok sistemin eğitim politikasını irdelemeye çalışacağım.
“Türkiye’de devlet 24 Temmuz 1923’te Lozan’da kuruldu, rejim ise 29 Ekim 1923’te Ankara’da”(1)
“Devlet 1920’lerde Mustafa Suphiler şahsında solu, 1924 anayasasıyla birlikte Kürtleri, daha sonra da Mehmet Akif ve Said-i Nursi şahsında da İslamcıları tasfiye etti” (2)
1923 tarihinden bu güne kadar imam hatip mektepleri ile din ve diyanet konusunda fazla bir şey değişmediğini görüyoruz. Osmanlı’da var olan ve Cumhuriyetin kuruluşundan kısa bir süre sonra tekrar kurulan İmam hatip okullarını biri açıyor öbürü kapatıyor. Aç-kapa modeli günümüzde de devam etmektedir.
Bu sistemde; Atatürk’ün hayatını ve Gençliğe Hitabet’i, İstiklal Marşı ile Andımızı öğrencilere papağan gibi ezberleten öğretmen en iyi öğretmendir.
Şimdiye kadar din derslerinde bazı dualarla sınırlı olan ayetler yerine bundan sonra Kuran’ı Kerim’in tüm mealini, Muhammed’in binlerce hadislerini de bu kategoriye ekleyebiliriz.
Dolayısıyla sorgulayan, düşünen ve kendini bağımsız ifade etmek isteyen bir öğrenci tipini bu sistemde yetiştirmek mümkün değildir.
Bu sistemin tornasında demokrat nitelikli öğretmen de çıkmaz. Geçmişte Köy enstitülerinden birkaç tane nitelikli öğretmenin yetişmesi kaideyi bozmaz.
Bu sistemde Yetişen;
Atatürk, vatan-millet-Sakarya, din-iman adına Ermenilere, Rumlara ve PKK üzerinden dolaylı olarak Kürtlere küfreden öğretmenleri,
Malum gecede “Ben Kürtçe bir klip yapacağım…” dediği için ırkçı güruh tarafından Cumhuriyetin Onuncu Yılı Marşı’ eşliğinde linç edilmek istenen Sevgili Ahmet Kaya’nın kasetlerini ayaklarıyla çiğneyen sözde solcu Kemalist öğretmenleri,
Eline kocaman bir sopayla derse giren ve Atatürk ile ilgili sorulara yanıt veremediği için korkudan altına kaçıran birinci sınıf öğrencilerini ceza olarak tuvalete göndermeyen öğretmenleri,
Ramazan’da oruç tutmuş gibi yapan, inanmadığı halde cumadan cumaya Camiye giden Alevi, solcu ve sosyalist olduğunu söyleyen öğretmenleri,
Tanıdım.
Bu durum dün de böyleydi, bu gün de aynısıdır. Yukarıda da belirttiğim gibi ufak-tefek değişimler kaideyi bozmaz.
Bu sistemde iktidar gücünü elinde tutanlar Türkler dışındaki halkların dilini, kültürünü diri diri mezara koyup, üstüne betonu yıktılar. Birileri de geldi bu sisteme kafa tuttu kültürlerin üzerindeki betonu kırdı. Halen de kırmaya devam ediyorlar.
Hal böyleyken;
Hakları gasp edilmiş kürdün yanında yer almak ille de Kürt olmak gerekmez.
Gerek Osmanlı gerekse Cumhuriyet döneminde baskı altında tutulan ve yıllardır uğradığı haksızlığa karşı mücadele veren Alevilerin yanında olmak için Alevi olmak gerekmez.
Ezilen emekçilerin yanında yer almak için sosyalist ya da komünist olmak da gerekmez.
Mustafa Kemal’in büstüne dışkı süren birisine karşı çıkmak için Atatürkçü olmak gerekmez.
Bu listeyi daha da uzatabiliriz. Öyle ise, bence önce insan olmak gerekir.
Önce insanım, sonra sosyalistim, Kızılbaşım, Kürdüm.....
Sayın Ağacık,
Tüm bu olumsuzluklara ve zorluklara rağmen bir araya gelip güç birliği yaparak, Türkiye Cumhuriyeti’ni evrensel insan hakları ve hukuku (benim söylemimle Evrensel Demokrasi) çerçevesinde demokratikleştirip, halkları ortak paydalarda buluşturabiliriz.
Hepimiz kendimizden biraz fedakarlık yapmalıyız. Gelin bu konuda hep birlikte ortak vatan için kafa yorup, daha gerçekçi çözümleri üretelim.
Artık kan, göz yaşı ve kaos görmek istemiyorsak, var olan krizi daha da derinleştirmeden ortak çözüm için hemen kolları sıvamalıyız. Aksi halde yarın çok geç olabilir.
29.04.2012
NOTLAR:
1. Baskın Oran-15.04.2012 / Gomanweb
2. A.Öcalan-Nisan/2010-Görüşme Notlarından
28 Nisan 2012 Cumartesi
ZİNDANDA AÇAN ÇİÇEKLER: İÇERİDEKİ DELİ DALGALAR
Adil Okay
okayadil@hotmail.com
Edebiyat deyince aklımıza önce roman, öykü ve şiir gelir. Sonra da akımlar.
Klasik, modern, realist, sürrealist, dadacı v.d… Ve bu akımların ülkemiz
edebiyatına yansımaları olan 1. Ve 2. Yeni, Garip akımı, Toplumsal gerçekçilik,
İmgeci gerçekçilik v.b. Bir de alt başlıklar olarak: Politik edebiyattan, Hapishane
Edebiyatından, 12 Mart romanından, 12 Eylül edebiyatından söz edebiliriz. Hangi
akımdan yazarsa yazsın yazar –şair, yaşadığı dönemin tanığı ve vicdanıdır
deriz. Ya da öyle olmasını umarız. Bu saptama neo-liberalizm döneminde türeyen
eklektik bir akım olan post-modernizme kadar bir gerçeklikti. Ancak 12 Eylül
faşist darbesinden sonra yaratılan korku ikliminde ve aynı süreçte gelişen post-modern
zamanlarda “edebiyat” önemli ölçüde kamunun vicdanı olmaktan çıktı.
Neo-liberalizmin sanatı ve sanatçıyı “piyasa” yapmasından etkilenen yazarlar,
eserlerinden gerçekliği ve insanı çıkardılar. Bu duruma direnen ve toplumcu
çizgiyle -estetiği de ihmal etmeden- üretmeye devam eden yazar ve şairlerimiz
halen var. İyi ki de var. Ancak fincancı katırlarını ürküten, ‘kral çıplak’
diyen çocukları sevmeyen zebaniler, onları zindanlara doldurmaya devam ediyor.
Onlar da o zor koşullarda, F tiplerinde bile düşmana inat üretmeye ve bize ışık
vermeye devam ediyorlar.
İşte bu gün elime geçen öykü kitabı onlardan biri: “Kıyıya Vuran Dalgalar.” 9
Öyküden oluşan kitabın yazarları (biri hariç o da yeni çıkmış) halen içeride. Öncelikle “Dışarıda
Deli Dalgalar” grubuna teşekkür
ediyorum, bu kitabı hazırladıkları için. Dışarıda Deli Dalgalar da ne ki… diye
soranlara bir not düşeyim. Bu grup 5 yıl kadar önce ülkemiz hapishanelerindeki
siyasi tutulularla dayanışmak amacıyla kurulmuş bir vatandaş inisiyatifi. Daha
birkaç ay önce çılgınca bir işe giriştiler ve zindanlara 10 bin kitap yollama
hedefini önlerine koydular. Kapı kapı gezip kitap topladılar ve mapuslara
ulaştırdılar. Ve yıllardır bitmeyen mektuplaşmalar, dayanışmalar… grubun en son
üretimi bu öykü kitabı olmuş. Hepsi 90'lı yıllardan beri hapishanede olan 11
öykünün yazarlarının isimleri şöyle: Dilek Öz, Sami Özbil, Murat Saat,
Edip Yalçınkaya, Naif Bal,
Diyadin Turhan, Nibel Genç,
Mustafa Ağcakaya ve kendisi aynı kuşaktan olsa da şu an
"dışarıda" olan Sibel Öz.
Öyküleri okuduğumuzda Sibel Öz’e hak veriyoruz. Elbette içeride üretilenler
bir kitaba sığmaz. Daha geçen ay sonlanan 2. Yılmaz Güney Kültür ve Sanat
festivali şiir seçkisinde jüride yer almış, içeriden mapusların yolladığı yüzlerce
şiiri beğenerek okumuştum. İçlerinden ödül alanlar da oldu. Öykü yarışmasında
da beğeni toplayan, ödül alan öyküler vardı. Yine halen zindanda olan Uluslar
arası jüriler tarafından ödüllendirilmiş karikatüristler de var.
Örneğin ben 1980 öncesi zindanı tanıyan, F tiplerini yaşamayan eski bir
mahpusum. İçerideki yazarlardan Mircan Karaali’nin, ‘Gorki’nin Gitarı’ ile Sami
Özbil’in ‘Soluk Soluğa’ adlı romanlarındaki
F tipleri betimlemelerinden çok şey öğrendim. F tipleriyle ilgili yazdığım bir
yazıda: “F tipi denilen hücreleri, ölüm odalarına” benzetmiştim de bana
yazıştığım mahpus arkadaşlar karşı çıkmışlardı. “Biz demişlerdi F tiplerinde de
düşmana inat yaşıyor ve üretiyoruz.” Ben de bu söylemimi düzeltmiştim.
Kapitalizm belki maske değiştirdi ama onun insanlığa ve
doğaya saldırısı ve tahribatı hala sürüyor. Savaşlar, işgaller, sömürü, daha
çok kâr için doğanın katledilmesi sürüyor. Umut ve ütopya sorunu başladı.
İnsanlarda “başka bir dünya mümkün” diyecek umut ve ütopya kalmadı. Bu umudu ve
ütopyayı besleyenler de azınlığa düştü. Ve onların da birçoğu zindanda. O
nedenle şimdilerde, “hâlâ mı toplumcu edebiyat” diye burun kıvıran
“eleştirmenler” çoğaldı. “Sanat, politika dışı - tarafsız olmalıdır”, diye vaaz
verenler çoğaldı. Oysa bizzat onlar politika yapıyor. Kapitalizmi, var olan
sistemi savunarak politika yapıyorlar. Her baskı döneminde egemenlerin
kalemşorları olan yazar ve sanatçılar olmuştur. Bu dönem biraz çoğalmış
görünüyorlar hepsi o kadar. Ama dışarıdan olduğu gibi içeriden de itiraz sesleri geliyor. “Biz
varız ve yaşıyoruz” diye haykıran insanların sesleri. İşte o seslerden bazıları
“Kıyıya Vuran Dalgalar’da toplanmış: O sesler, “Eksik Bir Şey”, “Kanaat, Tevekkül ve Karıncalar”, “Kar Yangını”, “Elhamdüllilah
Çok Şükür”, “Herkes Gitmişti”, “Ben
Annem ve Komşu Kadın”, “Herkes Gibi”, "Leylak Sokak", "Meryem'in
Oyuncakları", "Bir Dilim
Güneş", "Kırmızı Şapkalı Kadın" adlı öyküler aracılığıyla
içeriden dışarıya dalga dalga taşıyor… Zindanların, F tipi hücrelerin
demirlerini, duvarlarını yarıyor ve bize ulaşıyor.
Sahi biz artık doğum günlerinde veya misafirliğe giderken kitap armağan
etmeyi unutmaya başladık değil mi? İşte size fırsat, davetlere icap ederken
eliniz boş gidemezsiniz ya. İki adet “Kıyıya Vuran Dalgalar” alın. Biri sizin
için, diğeri hediye edilmek üzere. Tamam “imkanı olmayan” bir tane alsın.
Okusun sonra armağan etsin.
Burcu Ballıktaş’tan bir alıntıyla bitiriyorum: “Sizin de özgürlüğü elinden alınanlar adına
bir itirazınız varsa alın bu kitabı, okuyun derim... Ve hatta daha da güzeli
okuduktan sonra siz de bir delilik yapıp içeriye postalarsınız, fena mı olur?”
Nisan 2012
Künye: Kıyıya
Vuran Dalgalar. F tipi Öyküler. NotaBene yayınları. Nisan 2012. Ankara.
Ajansı / 25 Nisan 2012 Çarşamba
okayadil@hotmail.com
Kitabı hazırlayan Sibel Öz, öyküler ve yazarları hakkında şunları yazıyor: “İçeriden" hayata bakış, belki her
zaman merak konusu. Ancak öyküler, hayatın kıyısından değil, tam içinden
yazılmış. Yazarları ununu eleyip eleğini asmış olmadıklarından öyküler de hala
hayatla hesaplaşmakta ve bu nedenle gerçek anlamda yaşayan figürlerle örülmüş.”[i]
“Kitabın ilk öyküsü, Sami Özbil'in
‘Eksik Bir Şey’ adlı öyküsü. "Eksik Bir Şey, aslında siyasi tutsakların bu
kitapta ve bu kitapla söylemek istediklerini de özetliyor. ‘Hayatta biz
eksiğiz’ diyor doksan kuşağı. Seksen sonrası baskı ortamında toplumun en ufak
demokratik kıpırdanışına izin vermemek adına katledilen, işkencelerden
geçirilen, kaybedilen doksan kuşağından hayatta kalan ve eli kalem tutanlar,
hayata borçlu oldukları hikayeleri anlatmışlar kitapta.”[ii]
Ajansı / 25 Nisan 2012 Çarşamba
[1]
A.G.Y.
21 Nisan 2012 Cumartesi
ÇOCUKLUK İŞGAL ALTINDADIR!
Faiz Cebiroğlu
Türkiye’de çocuk olmak, zordur. Türkiye’de Kürt çocuğu olmak, daha da zordur. Zorluk, ikidir: Birincisi, var olan otoriter eğitimden kaynaklanan zorluk. İkincisi, hem otoriter eğitimin, hem de ”Kürt” olmanın verdiği zorluk. Bu, çifte zorluk oluyor. Çifte zorluk, birleşiyor, tekleşiyor. Tekleşen bu zorluk, çocuklar için zulüm oluyor. Tekleşen bu zorluk, çocuklar için işkence, hapis ve ölüm oluyor. Tekleşen bu zorluk, Adana / Pozantı oluyor. Tekleşen bu zorluk, Adana / Pozantı Cezaevi’inde taciz ve tecavüz oluyor.
Bu zulümdür; bir yandan otoriter eğitimin verdiği zulüm, diğer yandan Kürt olmanın yarattığı zulüm: Çocuk olmak yasak. Anadil yasak. Kimlik yasak. Kürt olmak yasak. Diline, kimliğine sahip çıkan Kürt çocuğu olmak yasak...Burada, Türkiye’de, herşey yasak. Burada, Türkiye’de, herşey işgal altındadır. Burada çocuklar, hem fiziki, hem de psikolojik olarak işgal altındadır.
Burada çocukluk, işgal altındadır.
Burada duygular, işgal altındadır.
Burada kimlik, işgal altındadır.
İşte böylesi bir sistem ve ortamda, daha 7 – 10 yaşlarındaki “işgalin çocukları”, polis panzerleri altında eziliyor. Diline, kimliğine, duygu ve öz-değerlerine sahip çıkmaya çalışan “işgalinin çocuklarına” gaz bombaları atılıyor, kafalarına, öldürülesiye, dipçiklerle vuruluyor.
İşte böylesi bir sistem ve ortamda, çocukların boyunlarına ip geçiriliyor; böylesi bir sistemde çocuklara cinsel taciz ve tecavüz yapılıyor.
Zulüm mü, budur. Türkiye’de çocuk olmak, hele hele Kürt çocuğu olmak, zulümdür. Zulüm, budur.
Türkiye’de çocuklara yapılan budur. Türkiye’deki “tek resmi dil, tek resmi ideolojinin” eğitimi ve bu eğitimin yarattığı ”terbiye”, budur. Zulümdür.
Zulümdur, zira burada, otoriter eğitim altında, çocuk sevgisi olmaz. Yoktur. Zulümdür.
Burada hem otoriter eğitimden, hem de varlığı inkâr edilen bir halkın, Kürt halkının çocuğu olmak, zordur. Zulümdür.
Zaten, genelde, otoriter eğitim ve bunun yarattığı “terbiye", çocuğu daha baştan ”sosyal olmayan” bir varlık olarak kabûl ediyor. Bu şu demek oluyor: ”Sosyal” olmayan çocuk, sosyal olması için, ”otorite” sahibi olan kişilerin sözlerini dinlemesi gerekiyor. Bu norma karşı çıkmak ta zulüm oluyor: Ailede, anne / baba dayağı, ilkokullarda başlayan öğretmen dayağı, karakollarda polis dayağı, Cezaevleri’nde cinsel taciz ve tecavüz, jandarma dayağı, evde, sokakta, tarlada açık infaz, linç, demek oluyor.
Otoriter ülkelerde ve bu ülkelerin ”otoriter eğitiminde” çocuk olmak, ne yazık ki, budur: Zulümdür.
Türkiye’de, Türkiye otoriter eğitim sisteminde çocuk olmak, hele hele Kürt çocuğu olmak, ne yazık ki, budur: Zulümdür.
İşte böylesi bir sistemde Kürt, Türk, Arap, Laz, Ermeni ve diğer Anadolulu çocuklar, işkence görüyor. Böylesi bir eğitim sisteminde onlara hapis cezaları veriliyor. Böylesi bir sistemde çocuklara tecavüz ediliyor, öldürülüyor…
Otoriter eğitimin bakış açısı, budur. Zulümdür!
Zulüm, zulümdür, ama Türkiye’de zulüm ikidir. Bir, var olan otoriter eğitimden kaynaklanan zulüm. İki, hem otoriter eğitimin, hem de ”Kürt” olmanın verdiği zulüm.
Türkiye’de, otoriter eğitimin bakış açısı, ne yazık ki, budur. Zulümdür!
Ne yazık ki, bu zulüm, bu otoriter bakış açısıyla, çocuklarımız cinsel tacize uğruyor, tecavüz ediliyor; bu bakış açısıyla çoçuklarımız dövülüyor, işkence görüyor, öldürülüyor; bu bakış açısıyla çocuklarımıza onlarca yıl hapis cezaları veriliyor...
Bir düşunün, böylesi bir bakış açısını desteklemek için Türkiye’de, atasözleri dahi icat edilmiş / ediliyor: “Ağaç yaşken eğilir.”, ”Çocuğunu dövmeğen, dizini döver” gibi.
Açıktır; böylesi otoriter eğitim sisteminden, Türkiye’de, çoğu zaman, "işkenceciler" yetişiyor. Bu çocuk bakış açısından, zalim ve acımasız ”insanlar” çıkıyor.
Bu otoriter eğitim sisteminden, Kenan Evren gibi faşistler çıkıyor: ”Bu çocukları asmayıp, besleyecek miyiz?” diyen, 17 yaşında çocuk Erdal Eren’i idam eden, Kenan Evren tipi faşist ve çocuk katilleri çıkıyor.
Böylesi eğitim sisteminden, “çocukta olsa, icabına bakarız” diyen ve şu an Başbakan olan Receb Tayyip gibi insanlar çıkıyor. Böylesi eğitim sisteminden, Cizre’de 10 yaşındaki Şükrü Bağan’ın kafasına gaz bombası atan; 16 yaşındaki Yahya Menekşe’yi panzerle ezen; 14 yaşındaki Seyfi Turan’ı acımasızca dibçikle vuracak kadar “vahşileşen insan” tipleri çıkıyor...
Bu tesadüfi değildir. Bu, ne yazık ki, “tek resmi dil, tek ideolojiyle” beslenen Türk otoriter eğitim sisteminin bir sonucudur. Ve ne yazık ki, bu sistem ve gelenek devam ediyor. İşte, dünden bugünlere uzanan bu gelenekle, Türkiye’de, çocukluk devresi işgal altında tutuluyor. Bu gelenekle, duygular ve insan kimliği işgal altında tutuluyor. Buradan hareketle çocuklara fiziki ve psikolojik cezalar veriliyor.
Peki böylesi bir otoriter eğitimle yetişenlerin, insanlara - hele hele çocuklara - ”hoşgörü” ile bakmaları beklenir mi?
Böylesi bir otoriter eğitimle yetişenlerin, Kürt çocuklarına sevgiyle yaklaşmaları beklenir mi?
Elbette hayır!
Açıktır, Türkiye’de çocuklara uygulanan zulüm, buradan kaynaklanmaktadır.
Türkiye’de, Kürt çocuklarına uygulanan bu çifte zulüm, buradan kaynaklanmaktadır.
Tüm bunlar Türkiye’de var olan yanlış eğitimin ve sistemin sonucudur…
Artık, yaşadığımız bu çağda, çocukluk için, insanlık için son derece utanc verici olan bu işgalci eğitime son verilmelidir.
Zamanı gelmiştir; artık, Kürt, Arap, Ermeni, Laz ve tüm Anadolu halkları, anadillerinde duygularını ifade etmeli; eğitim / öğretimini yapabilmeli ve özgürce kimliğini yükseltmelidir, diyoruz.
Bu yazının “ilk sonuçları” oluyor. İlk sonuç, gelecek için ilk adım demektir.
Artık, gecikmeden ve korkmadan böylesi ilk adımları atmak, hem insana saygı duymanın, hem de insan olamanın ilk tanımı oluyor…
Yetti artık! Türkiye’de çocuk olmak, zor olmamalıdır.
Yetti artık! Türkiye’de, Kürdistan’da Kürt çocuğu olmak, zulüm ve ölüm olmamalıdır.
18 Nisan 2012 Çarşamba
Musa Ağacık'ın Eleştirisine Yanıt Ve Sisteme Dair
Mustafa Elveren (Em. Öğrt.)
elverenmustafa@hotmail.com
Deneyimli gazeteci-yazar Sayın Musa Ağacık’ın iki ayrı mesajından alıntı yaparak özetlediğim aşağıdaki eleştirisine bir göz atalım.
“..Kemalist' eğitim sistemini ayaklar altına alan açıklamalar yapıyor, yazılar yazıyorsunuz… Mustafa Necati, Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç'un kimliğinde şekillenen bir ''Cumhuriyet Eğitim Anlayışı'na yönelik… Düşüncelerinizi doğrusu merak ediyorum.”
Sayın Ağacık her ne kadar eleştirinin devamında; “Kuşkusuz Atatürk'ün de eleştirilecek pek çok yanlış uygulaması var” dese de, birkaç siyasetçi ve bürokratın yaptığı devlet hizmetlerini temel alarak o sistemin demokrat ve laik olduğunu ima etmesi bana pek mantıklı gelmiyor. Tek tek şahısları örnek vererek bir sistemin iyi veya kötü olduğunu söylemek zaten doğru bir yöntem de olmaz.
Dönemin Milli Eğitim bakanlarından Mustafa Necati, Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç eğitimle ilgili olarak kaliteli hizmetler vermiş olabilirler. O tarihlerde bu şahıslar tarafından teşebbüs edilen veya yapılan yenilikler elbette olumludur. Ancak, onların bu olumlu yanlarına bakıp, o rejimin baskıcı olmadığını söyleyemeyiz.
Hocaların hocası Sayın Fikret Başkaya’nın dediği gibi; “Elbette eğitilmiş olanlar arasından az da olsa içinden çıktıkları sınıfa ihanet etmeyenler de çıkabiliyor. İyi ki de çıkıyor, aksi halde durum daha da vahim olurdu...”(1) Değerli Hoca’nın bu tespitine katılmamak mümkün mü? Fikret Hoca’nın bu tespiti aynı zamanda Sayın Ağacık’ın eleştirilerine yanıt niteliğinde olduğunu düşünüyorum.
Eğitilmiş olanlar arasından çıkanlardan biri de Yargıtay eski başkanı Sayın Sami Selçuk olduğunu düşünüyorum. Sayın Selçuk’un şu tespiti her şeyi daha net açıklıyor. “Türkiye'de tarih kitapları 'Şeriye ve Evkaf Vekaleti'ni kaldırarak laikliğe adım attı' diye yazılıyor. Hayır, kaldırılmadı. Adları değiştirildi. Şeriye Vekaleti'nin yerine Diyanet İşleri Başkanlığı geldi, Evkaf Vekaleti'nin yerine de Vakıflar Genel Müdürlüğü geldi. Dikkat ederseniz, bunların her ikisi de bir bakana, siyasetçiye bağlandı. Bu da tıpkı Özel Mahkemeler gibi bir ad, etiket değiştirme; bir aldatmaca! Türkiye devlet örgütlenmesi açısından teokratik bir ülkedir. Hem Şeriye Vekaleti hem de Efkaf Vekaleti var. Osmanlı'dan hiç bir farkı yok!” (2)
Sayın Selçuk’un bu tespiti “Türkiye laiktir laik kalacak” diyenlerin yüzüne şamar gibi çarpıyor.
Bence Kemalist sistem ile AKParti (Sayın Ağacık’ın deyimiyle AKPOKRATÖR) sistemi birbirine zıt değildir. Tam tersine birbirine daha çok yakındırlar. Benzerlikleri de çoktur.
Bu sistemin en önemli özelliklerinden biri; kendinden olmayanı ötekileştirmek, muhaliflerini yok etmek, iktidarını baskı ve öldürmeyle sürdürmektir.
Bu gün hala bu özelliğini korumaktadır. Sadece renk değiştirmektedir. Kemalizm’in mavi olan gözlerini yeşile boyatıp yeniymiş gibi piyasaya sürüyorlar. Bunu daha önce de çeşitli renklere boyayıp piyasaya sürmüşlerdi. Örneğin; Bayar-Menderes, Gürsel-İnönü, 12 Mart yönetimi, Ecevit-Erbakan, Demirel-Türkeş-Erbakan, 12 Eylül yönetimi, Çiller-Erbakan-Demirel, Ecevit-Yılmaz-Bahçeli, şimdi de Erdoğan…
İşte sistem bu gün aynı şekilde devam ediyor. Geçmişte olduğu gibi bu gün de bazen koltuk ve çıkar paylaşımı nedeniyle kendi aralarında kavga edebilirler. Bu kavgalar sonucunda bazı makyajların yapılması gerçeği değiştirmiyor.
Geçmişte olduğu gibi bu gün de;
-Müslüman ile dinsiz ya da Müslim ile gayrimüslimin veya Alevi ile İslam’ın eşit olduğunu söyleyebilir miyiz?
-Bu sistemde Kadın-erkek eşitliğinden söz edilebilir mi?
-Bu resmi ideoloji (Diyanet) tarafından halkların sosyal yaşamında referans olarak gösterilen İslam Peygamberi Muhammed eşitlikçi miydi? (Hiç kimse Muhammed’in deveden inip, köleyi bindirmesi masalına sarılmasın)
-Emek-sermaye çelişkisi var mı?
-Sosyal yaşamla ilgili birçok alanda Diyanet İşleri Başkanlığı Kurumu üzerinden Şeyhülislam Recep fetva veriyor mu?
-Türk ile Türk olmayan eşit midir?
Bu soruları daha da çoğaltmak mümkündür.
AKParti kongrelerinde Atatürk ile Başbakan Erdoğan’ın portreleri büyük bez afişte yan yana asıldığını herhalde fark etmişinizdir. Bence birbirine çok yakışıyorlar. Hatta ikisinin arasına Muhammed’in portresini de koyarlarsa Kemalizm’i daha iyi ifade eder.
Bunların yok birbirlerinden farkı. Biri İslam bankası diğeri de Türk bankasıdır. Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren sermayelerini birleştirip TÜRK-İSLAM bankası adını almışlar. Sonuçta her ikisi de bankadır ve sermayenin yanındadırlar. Bunlardan herhangi birisinin emekten yana olduğunu söylemek en hafif deyimle saflık olur. (Atatürk’ün zorunlu olarak kurduğu bazı devlet işletmelerini kimse bize devletçilik diye yutturmasın)
-Dün İstiklal Mahkemesi kararıyla Pirim Seyit Rıza’yı asanlar,
-Mustafa Suphi’yi Karadeniz’de boğduran, Sabahattin Ali’yi öldürenler,
-Diyarbakır Zindanı’nda Mazlum Doğan’ı yakanlar,
-Sivas’ta, Maraş’ta, Çorum’da… Alevileri katledenler,
-Din derslerini anayasal zorunluluk haline getirenler,
-Oruç tutmadığı için insanlarımızı katledenler,
-Yazarlarımızı ve bilim adamlarımızı katledenler,
-Bu gün de binlerce gazeteci ve siyasetçiyi zindanlara koyanlar,
bu sistemin bizzat kendisidir.
Sadece aktörleri değişmiştir. Gerici yobazlar maşadır, araçtır.
İstiklal Mahkemeleri, Sıkıyönetim Mahkemeleri, Özel Yetkili Mahkemeler arasında fark var mı? “Al birini vur ötekisine”
Çünkü bu sistem sahte dinci, sahte ülkücü, sahte sağcı, sahte solcu bizzat kendisi üretti ve katliamlarda kullandı. Çünkü bu mirası Osmanlı’dan devraldılar. Bu ülkede vatan-millet-Sakarya deyip, her şey devletin bekası için yapılmıyor mu?
Bu sistem AKParti ile sadece renk değiştirmiştir. İktidardaki kardeşler sadece kayıkçı kavgasını yapıyorlar. İşte birkaç örnek;
-Kürtlerin ve Alevilerin en küçük demokratik istemlerini “bölücülük” olarak nitelendiren Atatürkçü Düşünce dernekleri şu anda neden hiç sesi-soluğu çıkmıyor?
-Maçta, düğünde, “şehit” cenazesinde, bağıranlar ve evlerine astıkları Türk Bayrağı ile mahallesini kırmızı-beyaz renge çeviren “Müslüman Türk” milletine ne oldu?
-Atatürkçülük adına parti kapatmada birbirleriyle yarışan ve Türkiye’yi bir parti mezarlığına çeviren emekli Anayasa Mahkemesi üyeleri ve Yargıtay başsavcıları bu gün neredeler?
-Sosyalistler, Kürtler, Aleviler, devrimciler katledilirken, cezalandırılırken bu Kemalist geçinenler o günlerde neler yaptılar?
-Meşhur mahkemenin meşhur savcısı ve üyeleri tarafından hukuksuz bir biçimde verdikleri kararlarla Leyla Zana, Orhan Doğan, Hatip Dicle gibi birçok DEP milletvekilleri yıllarca zindanlarda çürütülürken Kemalist geçinen “vatanseverler” bu gün iktidarda olanlarla birlikte hareket etmediler mi?
Sıra kendilerine gelince ciyak ciyak diye bağırmaya başladılar. Hani “dinsizin hakkında imansız gelir” derler ya, öyle bir şey oldu galiba.
Artık çok geç!
Hitler dönemindeki papazın durumuna düştüler. Bundan sonra kimseyi yanında bulamazlar.
Şu son günlerde demokratik sivil toplum kuruluşlarının kullandığı çok güzel bir slogan vardır. “Keser döner sap döner gün gelir hesap döner” bu slogan güncelliğini bu gün de koruyor.
İşte baskıcı Kemalizm’i gerici İslam dinciliğiyle harmanlayıp TÜRK-İSLAM adı altında bize Atatürkçülük veya “ileri demokrasi” diye yutturmaya çalışılan sisteme karşı mücadele etmek durumundayız.
En azından "Eşit yurttaşlık hakkı için laik ve demokratik bir ülke istiyoruz" diyenlerle birlikte hareket etmek gerekir.
Ancak, ben kendi payıma sosyalist demokrasinin oluşmasından yanayım. Bunun için mücadeleme kesintisiz devam edeceğim.
KAYNAKLAR:
1. http://www.gomanweb.net/yazarlar-menusu/34-fikretbaskaya/13724-fikret-bakaya-eitim-reformu-neden-ve-kimin-cin-.html
2. http://www.demokrathaber.net/guncel/su-anda-kimse-bana-yargi-bagimsiz-dedirtemez-h8121.html
Devlet ve Patron Suç Ortaklığı: İş Cinayetleri!
Adil Okay
okayadil@hotmail.com
“Öğle buğusunda gün alnacında
Gün alnacında
Irgatlar oturmuş zeytin ekmeğe
Zeytin ekmeğe…”
İş cinayetleri dur durak bilmiyor. Gün geçmiyor ki yeni bir iş cinayeti haberi duyulmasın. Kimi gazetelerin üçüncü sayfasında geçiyor ölen işçilerin adları. Kimi TV kanalları da “lütfen” duyuruyor. Neyse ki “ana akım medya” denilen, hükümet ve sermaye yanlısı basının dışında muhalif basın var. Onlardan öğreniyoruz, “çağ atlayan”, sermaye ihraç eden ülkemizdeki patron-devlet işbirliği sonucu gerçekleşen iş cinayetlerini.
Daha birkaç gün önce Aşkale’de, saatlerce kurtarılmayı bekleyen 5 TEDAŞ işçisinin, donarak suya gömülüşlerini dehşet içinde izlemiştik. Devletin helikopterlerinin yarım saatte varabileceği bir uzaklıkta, tam üç saat, donmuş gölün ortasında devleti bekledi işçiler. Ama heyhat ne helikopterler kalktı pistinden, ne devlet erkânı yerinden. Yine bu ay Adana’da 10 işçinin baraj gölünde kaybolduklarını duymuştuk. Esenyurt’ta yangında ölen 11 inşaat işçisi, Tuzla’da bir gemide yaşanan patlama sonucunda ölen iki tersane işçisi, pencere silerken 10. Kattan boşluğa düşüp ölen ev işçisi, Elazığ’ın Maden ilçesinde çıkan hortum nedeniyle ölen 6 inşaat işçisi, Adana’da çocuklarını ısıtacak odun parası bulamadığı için kendini asan anne. Ve bu gün de Maraş’tan geliyor acı haber. Kot taşlama atölyesinde dört işçi patlama sonucu hayatını kaybetmiş. dokuz işçi de yaralanmış. Bunlar son bir ayın bilançosu. Bu yazıyı hazırlarken bir iş kazası daha düşüyor ajanslara: “Bursa’da vinç devrildi. Bir işçi öldü, dört işçi aralandı.” Raporlara göre ülkemizde her 7 dakikada bir iş kazası meydana geliyor ve her 10 saatte bir işçi “kaza” sonucu hayatını kaybediyor.
İş güvencesizliği! yasalaşıyor
“(…)yasalaşan 4+4+4 düzenlemesi ile yoksul emekçi çocuklarının küçük yaşlarda “stajyer” ya da “çırak” olarak işçiliğe adım atması hükümeti kesmemiş olacak ki, TBMM’ye sunulan yeni İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı ile 16 yaşından küçük çocukların ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılmasını yasaklayan düzenleme kaldırılıyor. Tasarıda ayrıca, kadınların da tehlikeli ve ağır işlerde çalışmasının önü açılıyor. Tıpkı 19. yüzyılda olduğu gibi. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, 2011 yılında en az 619 işçinin iş cinayetinde yaşamını yitirdiğini açıkladı. 2012’nin ilk üç ayına baktığımızda bu hızla giderse 2012’de bu rakamın çok daha üzerinde işçinin iş cinayetine kurban gideceğini söyleyebiliriz. En fazla ölüm, inşaat ve yol iş kolunda yaşanıyor. 14 yaşının altında 11, 15-17 yaş Aralığında 17, 18-27 yaş Aralığında 102, 28-50 yaş aralığında 235 ve 51 yaş üstünde 66 işçi yaşamını yitirmiş.”
Devlet erkânına sesleniyorum: Beyler, hanımlar, bu dünya öküzün boynuzunda durmuyor, işçilerin-emekçilerin ellerinin üzerinde yaşıyor. Onlar sayesinde hasat; ekmek, et, yumurta, süt. Onların sayesinde yapılabiliyor uçak, tren ve otobüsler seferleri. Onların sayesinde elektrik, enerji, arabalar, oyuncaklar… Ya işçiler-memurlar, ya siz, kendi sınıflarınızdan insanların, iş arkadaşlarınızın, yoldaşlarınızın, iş cinayetlerinde katline daha ne kadar sessiz kalacaksınız. Günümüz dünyasında daha az emekle, daha çok üretme olanaklarına rağmen, insanlık hâlâ neden günde sekiz saat çalıştırılıyor? Ve neden iş güvenliği yok. Bu soruları ne zaman yüksek sesle soracaksınız?
Teknolojik gelişmeden kim nemalanıyor
Dünyada, özellikle son çeyrek asırda, birbiri peşi sıra aklın sınırlarını zorlayan teknolojik devrimler yaşandı. İnternet, cep telefonları, DNA - genlerin çözümü, canlı kopyalama vb... Balta girmemiş orman kalmadı. Dünyanın en uzak köşesindeki hammadde kaynaklarına değin ulaşıldı. Üretimdeki verimlilik alabildiğine arttı. Sermaye sınıfı kârını katladı. Sosyal sınıflar arası uçurum derinleşti. Çalışanların hakları ve gelir düzeyi ise bu gelişmelerle aynı oranda artmadı. İşçiler, memurlar, teknisyenler, bürokratlar hâlâ günde sekiz saat çalışıyor, çalıştırılıyorlar. Kimi ülkelerde (Türkiye’de bazı işkollarında) işgünü sekiz saati de geçiyor. Oysa insanlar bu gelişmelere paralel olarak, daha az -örneğin günde dört saat- çalışarak aynı ücreti almalıydı. Bu da ancak daha adil bir üretim ve bölüşüm koşullarında mümkün olabilirdi.
Bunlar kimilerine göre ütopya sayılıyor. “Artı-değer, emek sömürüsü, sermayenin, kâr daha çok kâr için insanı ve doğayı katletmekten kaçınmaması” ve diğer saptamalar, sözünü ettiğim bu “kimilerine” göre eskidi, modası geçti. “El emeğine gereksinim kalmayacak, artık insanlık ve ülkemiz çağ atladı, bilişim sektörü mutluluk getirecek, tarihin sonu, yaşasın kapitalizm, küreselleşme” diyenler, bu gün kapitalizmin dünya genelinde girdiği krizden sonra suspus oldular. Elbette sorunlar çözülmedi. İşçiler iş kazalarında, iş cinayetlerinde ölmeye devam ediyor. Emekçi çocukları savaşlarda ölmeye devam ediyor. Bizim başbakanımız savaş çığırtkanlığına devam ediyor. Ülkemizde çeyrek yüzyıldır devam eden adı konulmamış savaşı durdurmak, Kürt sorununda çözücü adımlar atmak yerine, Suriye’ye de saldıralım diye haykırıyor. Irak’a, Libya’ya ağababalarınız saldırdı da ne oldu. Hangi demokrasi, hangi istikrar, hangi refah sağlandı. Olan yine emekçiye, mülksüze, işsize ve çocuklara oldu. Savaştan kaçacak parası olmayan bir buçuk milyon sivil katledildi. Milyonlarca insan evsiz kaldı.
Katil Kim
Yıllar önce Tarsus'ta, hemzemin geçitte bir tren, işçi taşıyan bir kamyonu biçmiş, onlarca tarım işçisi hayatını kaybetmişti. Yollara ırgatların zeytin ekmekleri saçılmıştı. Bu kaza üzerine trenlerde güvenlik sistemi tartışıldı. Bariyer sorunu v.b. Ve o ölen onlarca işçi, onların geride bıraktıkları çocukları unutuldu. Bu işçiler sigortalı mıydı, tazminat ödendi mi? Sorulmadı. Hiç kimse o işçilerin kamyonla taşınmasını eleştirmedi. 'Kamyonla işçi taşımak insanlık dışı bir uygulamadır, katliama davetiye çıkarılıyor, işçilerin canının değeri yok mu', denmedi. Diyenlerin de sesi duyulmadı. Bu konu hakkında “Devlet kazası ve Katil Kim” başlıklı bir yazı yazmış ve şu soruları sormuştum: Katil trendi. Olmayan bariyerdi. İşçilerin şansı yoktu. Öyle mi? Ya o işçileri çalışmaya kamyonla götürüp getiren patronların suçu yok muydu? Ya o işçileri kamyonun arkasında görüp müdahale etmeyen trafik polislerinin yani devletin suçu yok muydu? Ya o işçileri kış soğuğunda, yazın kavurucu sıcağında kamyonların arkasında, hatta traktörlerin römorklarında görüp tepki göstermeyen bizim suçumuz yok muydu?
Evet, tekrar soruyorum katil kim? Ve bu iş cinayetleri ne zaman sona erecek?
2 Nisan 2012 Pazartesi
Dinci İle Ateist Arasındaki Fark
Mustafa Elveren (Em. Öğrt.)
elverenmustafa@hotmail.com“Türk” eğitim sistemi; bireyleri ve halkları değil, kutsal devlet anlayışını esas alan özelliklere sahiptir. Zaten başına “Türk” sözcüğünü yerleştirmekle yıllardır Türkiye halklarına ırkçılığın dayatıldığı bilinen bir gerçektir.
Geçmişten günümüze kadar ülkemizde hem ırkçı ve hem de dinci eğitim hep vardı. 1980 öncesinde seçmeli olarak okutulan din dersinde de, 12 Eylül askeri darbesinden sonra zorunlu hale getirilen Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinde de Muhammed’in hayatı ve Kuran’la ilgili çok sayıda ders konuları vardı. Bu gün de aynı şekilde devam etmektedir.
Aslında Kayseri usulü bir durum söz konusudur. Al Kemalizm’i boyatıp Ak Kemalizm olarak tekrar piyasaya sürüyorlar.
Merkeziyetçi devlet eliyle Türk-İslam formatındaki eğitim sistemi başarılı olması mümkün değildir. Türkiye farklı kültürlerden ve farklı sınıflardan yani farklılıklardan oluşmuş bir ülkedir. Dolayısıyla merkeziyetçi, tekçi, dayatmacı eğitim sistemi iflas etmiştir.
Mevcut sistemde ben Müslüman dinciyim dediği için birinin tehdit edildiğini ya da öldürüldüğünü hiç duydunuz mu? Ama, ben dinsizim dediği, 9 yaşındaki bir kız çocuğuyla evlenen peygamberi eleştirdiği için (ben de dahil) bir çok yazar ve aydın tehdit mesajları almakta ve hatta bazıları öldürülmüşlerdir. Katledilen Turan Dursun ve Bahriye Üçok ilk aklıma gelen aydınlarımızdır.
Hiç kimse Kemalizm’i ateistlik olarak bize yutturmasın. Mustafa Kemal Atatürk kendisi ateist olabilir. Ancak, ben Mustafa Kemal Atatürk’ün ateist olduğunu düşünmüyorum. Bu gün Türkiye’nin resmi ideolojisi haline gelen Türk-İslam sentezini ve devlet yönetiminin her kademesinde İslam dinini kullanmak suretiyle ülkenin başına bela eden Kemalizm sistemidir.
İster ulusalcı Kemalist, ister liberal, ister komünist olsun, inanmadıkları halde eğer dini inancı çıkar ilişkileri için kullanıyorlarsa ateist olmaları doğru değildir ve kabul edilemez. Zaten ateist olanlar genellikle bilim adamları, yazarlar-çizerler gibi aydınlardır.
AKPartili bir milletvekili cami temelinin açılış töreninde “Ateist gençlerin vatana, millete, ailesine ve kendisine faydası olmaz. Dindar insandan zarar gelmez. Ateistlerden zarar gelir...” demiş. Hangisinin vatana-millete yararlı-zararlı olduğunu bir örnekle açıklamak istiyorum.
Ateist Aziz Nesin, dinci Necmettin Erbakan ile milliyetçi mukaddesatçı Alparslan Türkeş’i gözümüzün önüne getirelim ve bir karşılaştırma yapalım.
Başbakan Tayip Erdoğan da gelecekte aynı akıbete uğrarsa hiç şaşırmam.
Alparslan Türkeş: Yıllarca halkı milliyetçilik ve mukaddesatçılık ilacıyla uyutup, ölümünden sonra çantasından çıkan milyonlarca döviz ve üzerine kayıtlı milyarlarca değerindeki mülkleri miras paylaşımında çocukları anlaşamadılar. Sanırım çocukları ve eşi mahkemelik oldular.
Aziz Nesin: Solcu, ateist olduğunu hiçbir zaman gizlemedi ve ölümüne kadar cesurca bu değerleri savundu. Yazdığı kitaplardan kazandığı parayı yoksul çocukların barınması ve eğitimi için harcadı. Fikirleri güncelliğini hala koruyor.
İşte dinci ve milliyetçiler ile ateistler arasındaki fark çok net olarak anlaşılmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının tek tip insanlardan oluşmadığını, farklı kültürlerden ve sınıflardan meydana geldiğini artık hepimiz biliyoruz.
Öyle ise, iflas etmiş olan bu eğitim sistemini devlet tekelinden çıkarıp, yerel yönetimler aracılığıyla bölgenin ihtiyaçlarına göre yeniden düzenlenmeli ve güncellenmelidir. Devlet sadece denetim görevini yapmalıdır.
En azından AB standartlarına getirmek mümkündür.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Bir Kitap: 'Eylemsel Yetke"-Faiz Cebiroğlu
Kitap
BİYOGRAFİM
Faiz CEBİROĞLU:
1959 Hatay / Antakya - Dursunlu Köyü doğumlu. Liseyi Antakya’da bitirdi. Lise yıllarında şiire ve Halk müziğine eğilim gösterdi. Halk müziği ağır bastı. Bağlama çalmayı öğrenerek, türküleri kendine özgü bir tarzla yorumlamaya başladı. İlk kasedi “ Şafağın Gülleri” oldu. Yasaklandı. 2.kasedi “Yağmur Çiseliyor” çok az kesime ulaştı.1986 da Danimarka’ya geldi. Danimarka’da müzik çalışmaları yanında, pedagojiye ilgi gösterdi. Pedagoji (çocuk eğitimcisi) bölümünü bitirdi. Halen Danimarka’da pedagog, “çocuk yetiştirme sanatçısı” olarak çalışmaktadır. Türkiye’de, Dönem Yayıncılık tarafından basılan “TOPLUMSAL KURTULUŞ NOTLARI” (İstanbul 1991) isimli bir kitabı bulunmaktadır. Türkçe, Arapça, Danimarkaca (Danca) ve İngilizce bilmektedir. Değişik site, gazete ve dergilerde her konuda yazılar yazmaktadır. Türkiye’de, Ocak 2005 te yayın hayatına başlayan, ”Sanat, Edebiyat ve Eğitim’de YOĞUNLUK dergisinin Danimarka sorumlusudur. Ayrıca bu derginin de yazarıdır.
1959 Hatay / Antakya - Dursunlu Köyü doğumlu. Liseyi Antakya’da bitirdi. Lise yıllarında şiire ve Halk müziğine eğilim gösterdi. Halk müziği ağır bastı. Bağlama çalmayı öğrenerek, türküleri kendine özgü bir tarzla yorumlamaya başladı. İlk kasedi “ Şafağın Gülleri” oldu. Yasaklandı. 2.kasedi “Yağmur Çiseliyor” çok az kesime ulaştı.1986 da Danimarka’ya geldi. Danimarka’da müzik çalışmaları yanında, pedagojiye ilgi gösterdi. Pedagoji (çocuk eğitimcisi) bölümünü bitirdi. Halen Danimarka’da pedagog, “çocuk yetiştirme sanatçısı” olarak çalışmaktadır. Türkiye’de, Dönem Yayıncılık tarafından basılan “TOPLUMSAL KURTULUŞ NOTLARI” (İstanbul 1991) isimli bir kitabı bulunmaktadır. Türkçe, Arapça, Danimarkaca (Danca) ve İngilizce bilmektedir. Değişik site, gazete ve dergilerde her konuda yazılar yazmaktadır. Türkiye’de, Ocak 2005 te yayın hayatına başlayan, ”Sanat, Edebiyat ve Eğitim’de YOĞUNLUK dergisinin Danimarka sorumlusudur. Ayrıca bu derginin de yazarıdır.
Etiketler
- Bülent tekin in yeni kitabi
- terörist - bülent tekin
- 1 mayis ütopyasi
- 1. dünya savasi - adil okay
- 12 ceset - bülent tekin
- 12 eylül 1980 - faiz cebiroglu
- 12 Eylül Cunta Anayasası - mustafa elveren
- 12 Eylül Darbesinin Edebiyatta İzdüşümü - Murat Altunöz Haberi
- 12 Eylül dershane ve yaris atlari - adil okay
- 12 haziran 2011 secimleri - faiz cebiroglu
- 12 haziran milletvekili - mustafa elveren
- 12'ler üzerine - bülent tekin
- 15 16 Haziran - adil okay
- 15 agostus - bülent tekin
- 15- 16 Haziran - M. Sehmus Güzel
- 2 ci misir devrimi - faiz cebiroglu
- 2014 - adil okay
- 21 yüzyilin baslangici ve ittihatcilarin sonu - nadir nadi celik
- 24 e 24 - bülent tekin
- 33 kursun - ahmed arif
- 33 kursun ahmet arif ve sonrasi - m sehmus güzel
- 551 vekil - bülent tekin
- ab bayrak islam -mustafa elveren
- abdüko yumusama ve baris - bülent tekin
- Abidin Dino - M. Sehmus Güzel
- acik savas tezkeresi - faiz cebiroglu
- Aciklama 2 - eylemsel yetke
- aciklama1 - eylemsel yetke
- acilim politikasi ve sivil darbe anlayisi - ismail besikci
- acilis ve kapanis - hasan bildirici
- adalet bakanina acik mektup - adil okay
- adi özgecan - adil okay
- adil okay
- adil okay dan yeni kitap
- adil okay ile soylesi
- adilos bebem - ahmed arif
- ahlakli devlet - bulent tekin
- ahlaksiz erdogan - ali emin ileri
- ahmet altan ve kürtler - hasan bildirici
- ahmet kaya anisina - mustafa elveren
- ahmet kaya ve ferhat tunc - mustafa elveren
- ahmet türk'ün istifasi - hasan bildirici
- akdeniz multeci mezarligi - adil okay
- akilsiz aklin serüvenleri - nadir nadi celik
- akilsiz aklin serüvenleri3 - nadir nadi celik
- aklinizdan cikmayanlar - bülent tekin
- akp cözüme yanasmiyor - abdullah öcalan
- akp fasizmi - hasan bildirici
- AKP Halk iradesi - yener orkunoglu
- akp halk iradesi 2 - yener orkunoglu
- akp ile chp - mustafa elveren
- akp ile chp nin irkcilik yarisi - mustafa elveren
- akp kapatilmadi - turgut kocak
- akp ordu ve abd - yener orkunoglu
- akp ve kürt sorunu - ismail besikci
- AKP’li Geçinen Sarhoşlar - mustafa elveren
- AKP'nin Degirmenine Su Tasimak - Abdulkadir Ulumaskan
- aksam olunca - adil okay
- aleviler
- alevilerde kafa karisikligi - ismail besikci
- alevilerin büyük sirri - ismail besikci
- aleviligin islamla hicbir iliskisi yoktur - ismail besikci
- Aleviligin sunni diktatörlüge karsi direnisi - hasan bildirici
- alevilik bir insan sevgisidir - serra güneyli
- alevilik dünün sosyalizmidir - serra güneyli
- alevilik müslümanlik midir - devran asmen
- aleviliki dersim ve cumhuriyet - mustafa elveren
- ali yüce - muslum kabadayi
- alin size amerikan usakligi - turgut kocak
- Alintilar ve Yorumlar - Mustafa Elveren
- allah kuran bayrak - mustafa elveren
- alt üst kimlik meselesi - mustafa elveren
- altta kalanin - adil okay
- Amik'te Bir Yaz Yolculugu ve Dostluklar - Müslüm Kabadayi
- ana tanricadan - bülent tekin
- analiz ve yorum üzerine - fadil ölmez
- anarsizm nedir - faiz cebiroglu
- anarşik sistemdir - faiz cebiroglu
- anayasa - turgut kocak
- anayasa arilar kovanlar - bülent tekin
- anma - adil okay
- anma - mihrac ural
- anneler de ölür - bülent tekin
- Anneme - Mahmud Dervis
- antakya adi degil hatay adi silinsin - demir bilgin
- antakya da 14 gözalti
- aramice dili - murat altunöz
- asik ishsani
- asimetrik asklar - bülent tekin
- asimilasyon bitti aldatmacasi - mustafa elveren
- askere gitmeyin-mustafa elveren
- Askin isterik cigliklari - bülent tekin
- avukat - bülent tekin
- ayak izlerindeki yazilar - halil ibrahim özcan
- azinligin cogunluga tahakkümü
- baglar belediyesi - bulent tekin
- bahar operasyonlari - hasan bildirici
- bahcelievler katliami
- balon erken patladi - hasan bildirici
- baris ve demokrasi - mustafa elveren
- barzani semaya bak - serra güneyli
- bas kim ayak kim - turgut kocak
- Baskin Oran'in AKP'si - Yener Orkunoglu
- basörtüsü... - fikret baskaya
- Başın öne eğilmesin – Turgut Koçak
- baykal amerikan in ve fasizmin truva ati - faiz cebiroglu
- ben dersimli kemal - mustafa elveren
- besikciye mail - abdulkadir ulumaskan
- besikciye selam - adil okay
- bir adim ileri iki adim geri - abdulkadir ulumaskan
- Bir amblem ve bir not - faiz cebiroglu
- bir erkek bir kadin - bülent tekin
- bir heykel - adil okay
- bir mayis üzerine düsünceler - m.sehmus güzel
- bir proresörün evhamlari - faiz cebiroglu
- Bir Ressam - Serpil Odabasi
- bir ressam bir kitap - adil okay
- bir sairden - adil okay
- bir tekme bir yumruk - faiz cebiroglu
- bir yazardan - adil okay
- bir yazi hirsizi - faiz cebiroglu
- Bir yorum: Reyhanlı katliamı - faiz cebiroglu
- biraz ahlak -faiz cebiroglu
- birey laik olmaz devlet laik olur - yener orkunoglu
- bireysel gelisim 1 - faiz cebiroglu
- bireysel gelisim 2 - faiz cebiroglu
- bireysel gelisim 3 - faiz cebiroglu
- birlesmis milletler ve cocuklar - faiz cebiroglu
- birlik ve beraberlik - abdulkadir ulumaskan
- bismillah diye ilk geri adim - abdulkadir ulumaskan
- biutiful - adil okay
- biyikli göbekli - serra güneyli
- biz nasil insanlariz - bülent tekin
- bombalar patlarken - bülent tekin
- bonzai - m kabadayi
- bozkurt sembolu calintidir - sevra kurtulus
- bölücülük ve yandaslik - mustafa elveren
- börü dizisi - bülent tekin
- bu basbakanla - mustafa elveren
- bu hoca beni dinsiz yapacak - mustafa elveren
- bu kalp seni unutur mu - adil okay
- bu sistemde katliamlar - mustafa elveren
- bu telas niye - turgut kocak
- bu yaziyi okumayin - bülent tekin
- bulent tekin
- bulmaca - bülent tekin
- buyuk kafalar - bulent tekin
- büyükler sokakta dans etmeye utaniyor
- Büyüklerimiz Devlette Görev Almamızı İstiyorlardı - mustafa elveren
- cagdas egitim yalani - mustafa elveren
- cagdas kawa - mustafa elveren
- cakal cukal edebiyeti - bülent tekin
- cakallarin ulumasi - emine engin
- calismak üzerine - faiz cebiroglu
- Can Yücel i anarken - bülent tekin
- cek - müslüm kabadayi
- cellatlarin ölümü - hasan bildirici
- cephede ebu nidal - faiz cebiroglu
- cetelesmenin boyutu - murat altunöz
- Che yasiyor - Faiz Cebiroglu
- chp ve secim ittifaklari - mustafa elveren
- chp ve secim ittifaklari 2 - mustafa elveren
- cinsel fasizm - hasan bildirici
- cocuk cigliklari - adil okay
- cocuk ve okuma kültürü sempozyomu - müslüm kabadayi
- cocukluk isgal altindadir - faiz cebiroglu
- cocukluk ve edebiyat -müslüm kabadayi
- cok mutluyuz - bulent tekin
- cukurova kitap fuari - müslüm kabadayi
- cumartesi anneleri / mustafa elveren
- cumhurbaskanligi - faiz cebiroglu
- cumhuriyet ve atatürk - mustafa elveren
- danimarka da ´secim - faiz ceniroglu
- Dar Sokak - Dergi
- Dar Sokak - Sayi 2
- darbeler
- Darbeler Ve Resmi İdeoloji - mustafa elveren
- degistirilmis kuran - mustafa elveren
- deli dumrul - bülent tekin
- deliler akillilar cocuklar - bülent tekin
- delirmis krallar - bülent tekin
- demokrasi - mustafa elveren
- demokrati acilim - bülent tekin
- demokratik özerklik - mustafa elveren
- deneyin isterseniz - bülent tekin
- denge - halil ibrahim özcan
- Deniz gezmis yasasaydi - Abdulkadir Ulumaskan
- deniz ve basbakan - bülent tekin
- denizden isiklanmak - muslum kabadayi
- dershaneler - bülent tekin
- dershaneler 12 eylül elstiriler ve yanitlar - adil okay
- dersim aleviligine operasyon - mustafa elveren
- dersim den antakya ya - adil okay
- dersim halkini tümden suclamak - mustafa elveren
- dersim katliami - mustafa elveren
- dersimizden caktik - bülent tekin
- dersimliler - mustafa elveren
- deveye sormuslar - turgut kocak
- devin trajedisi - bülent tekin
- devlet patron - adil okay
- devletin agalari - ismail besikci
- devletin kemal burkay acilimi - mustafa elveren
- devletin ömrü - bülent tekin
- dijle tv - bulent tekin
- dil ve aile - faiz cebiroglu
- dillerin ölümü - faiz cebiroglu
- din ahlak - mustafa elveren
- dinci ile ateist arasindaki fark - mustafa elveren
- dis mihraklar - abdulkadir ulumaskan
- diyarbakir seni sevmiyor - bülent tekin
- DKÖ lerin gücü - mustafa elveren
- dogrular gibi yalanlama - abdulkadir ulumaskan
- dokuz köyden kovuldum - bülent tekin
- dönülecek ev yok - hasan bildirici
- dönüsü olmayan yol - hasan bildirici
- dövüs kulübu ve posmodern sinema - adil okay
- dtp kapatilamaz
- dursunlulu ressam fehmi - faiz cebiroglu
- ebu cehil - faiz cebiroglu
- ece ayhan'la düsünmek - m.sehmus güzel
- egitim - adil okay
- Ekin Van - Adil okay
- el rakka dan rojava ya - adil okay
- elde var ayten - bülent tekin
- ele alinmasi geciken sorun - fadil ölmez
- elestiri kültürü - mustafa elveren
- elestiri üzerine - faiz cebiroglu
- elestiri üzerine bakis - faiz cebiroglu
- elestiriye evet - mustafa elveren
- elezig daki safii ve kizilbas - mustafa elveren
- ellerimiz kirilsaydi da - turgut Kocak
- emperyalizm - faiz cebiroglu
- emperyalizm hersey kâr icindir - faiz cebiroglu
- emperyalizm terör egemenligidir - faiz cebiroglu
- emperyalizm vandalizmdir - faiz cebiroglu
- emperyalizm ve anti emperyalizm üzerine - fikret baskaya
- emperyalizm ve dil - faiz cebiroglu
- emperyalizme karsi savas - ismail besikci
- emperyalizmin usagi arap bilrligi - turgut kocak
- en iyi patron - adil okay
- enternasyonal 120 yasinda - m.s. güzel
- erdal ölümsüzdür - faiz cebiroglu
- ergenekon cetesi - abdulkadir ulumaskan
- ergenekon dan yesil ergenekon a - bülent tekin
- ergenekon istisna degildir - prof. fikret baskaya
- ergenekon tarzi - bülent tekin
- ermeni sempozyumu - adil okay
- ermenilerden özür diliyorum - adil okay
- ermenilerle sürgünde kesisti yollarim - adil okay
- ermeniýe düsman - mustafa elveren
- esege özür - bülent tekin
- esekten utanmayanlar - bülent tekin
- esitlik
- eti senin kemigi benim - mustafa elveren
- etnik kimlik - faiz cebiroglu
- evet hayir - mustafa elveren
- Ey isa - Macid Ebu Gosh
- Eylemsel Yetke - Faiz Cebiroglu
- eylemsel yetke - hasan bildirici
- eylemsizlik karari ve sonrasi - mustafa elveren
- facebook üzerine - faiz cebiroglu
- ferhat tunc - mustafa elveren
- ferhat tunc - mustafa elveren
- ferhat tunc u - mustafa elveren
- feslegene agit - halil ibrahim özcan
- fikret baskaya - adil okay
- Filistin - adil okay
- filler - bulent tetkin
- fotograflar - bülent tekin
- gazeteciler ayakta - müslüm kabadayi
- gerekirse seytanla isbirliyi yapilabilir - mustafa elveren
- gerileme sonun baslangicidir - abdulkadir ulumaskan
- gezi direnisi - adil okay
- gomanweb sitesi - mustafa elveren
- görülmüstür ama cözülmemistir - selma akkaya
- görülmüstür sergisi - adil okay
- göstermelik demokrasi - mustafa elveren
- Grup Yorum Antakya'da - Murat Altunöz
- gunay aslan ve ben - hasan bildirici
- gurbette bile gökyüzü varmis - adil okay
- günesin sürprizleri - müslüm kabadayi
- hak arama yürüyüsü - murat altunöz
- hakki devrim e cevap - abdulkadir ulumaskan
- halic te yasayan simonlar - bülent tekin
- halis in istifasi - mustafa elveren
- halkin yarattigi simgeler - mustafa elveren
- halklarin kardesligi - adil okay
- halklarin ya da din kardesligi - mustafa elveren
- hapishane mektuplar 2 - adil okay
- hapishane mektuplari - adil okay
- hasan gülbahar dan mektup - adil okay
- hasan mantici - adil okay
- hasta tutsaklar - adil okay
- hatay sorunu - sevra kurtulus
- hayaldi gercek oldu - mustafa elveren
- haydutluk - hasan bildirici
- haziran direnisi - adil okay
- hdp ile ak parti - serra güneyli
- hdp ve linc ordusu - adil okay
- hdp ve selahattin demirtyas -bülent tekin
- her sey para icin -bülent tekin
- herkesi iceriye mi atacaksiniz - turgut kocak
- HIRSIZ VE POLİS - Bülent Tekin
- hirsiz ve yalanci - bülent tekin
- hizli siyaset teknikleri / bülent tekin
- hortlaklar - m sehmus güzel
- hukuk
- hukuksuzluk iddianame ve savunma - mustafa elveren
- hukukun olmadigi yerde - mustafa elveren
- hypatia - bülent tekin
- ic savas politikalari - bülent tekin
- icimde kuslar göcüyor - murat altunöz
- icimizdeki niyet - bülent tekin
- icisleri bakani istifa etmedilir - bülent tekin
- icraatlarda terörizm fantazileri - bülent tekin
- ifade özgürlügü ve yargi - ismail besikci
- ifade vermek - adil okay
- iki mustafa - mustafa elveren
- iktidarin kürt yazarlari - hasan bildirici
- ileri demokrasi aldatmacasi - mustafa elveren
- ilgili makama - bülent tekin
- iman gücüyle siyaset - abdulkadir ulumaskan
- inan - faiz cebiroglu
- inanarak mücadele etmek - bülent tekin
- insallah kazanirsiniz - bülent tekin
- insan birazda düsündügüdür - bülent tekin
- İnsan Nasıl İnsan Olur - ismail besikci
- insanciklar karincalar krallar - bulent tekin
- insanliga mukavemet
- internet - mustafa elveren
- intikam sözcügü - faiz cebiroglu
- ipotek krizi - fikret baskaya
- iran - nadir nadi celik
- irkci sovlar - abdulkadir ulumaskan
- irkcilik-prof.dr.m.sehmus güzel
- irklar ve inanclar - mustafa elveren
- isid nedir - faiz cebiroglu
- isid veya öso - adil okay
- isimiz gücümüz - bülent tekin
- islam
- islam kardesligi - ismail besikci
- israil yine - adil okay
- ittihat ve terakki - bülent tekin
- ittihatcilarin soykirim refleksleri - nadir nadi celik
- iyiler ve kötüler - bülent tekin
- jet fadil - hasan bildirici
- kâbemiz dünyadir - serra güneyli
- kadin eylem daha fazla eylem - fadil ölmez
- kahraman türkler ve kürtler - bülent tekin
- kalkinma bir efsanenin sonu - prof. fikret baskaya
- kandil e telgraf - faiz cebiroglu
- Kapitalizm
- kapitalizm emperyalizm barbarliktir - sevra kurtulus
- kapitalizm: önce para sonra insan - faiz cebiroglu
- kardeslik
- kardeslik ve dostluk üzerine - mustafa elveren
- karsi saldiriya karsi saldiri - canan ates
- kasabalilar - müslüm kabadayi
- kastelli canina kiydi
- katil kerpic - bülent tekin
- Kawa heykeli - bülent tekin
- kayiplar haftasi - adil okay
- kazim icin bir film
- kazim koyuncu
- keklik ve sahin - bülent tekin
- kemal burkay in iddialari - hasan bildirici
- kemal karkajier - adil okay
- kemalist ve anti-kemalistlerin uzlasmasi - abdulkadir ulumaskan
- kemalizm renk degistiriyor - mustafa elveren
- kenan evren'e mektup - ali emin ileri
- kent - m sehmus guzel
- kic devlet - adil okay
- kiniyorum - bülent tekin
- kirilgan zamanlar - murat altunöz
- kiskancligin daniskasi - bülent tekin
- kitap - eylemsel yetke
- kitap tanitimi - adil okay
- kitasal bilivarci hareket - canan ates
- kitasal bolivarci hareket in manifestosu
- kitasal bolivarci hareket kurulus kongresi
- kizilay da bir hayalet dolasiyor - sibel özbudun
- kobane rojeva - adil okay
- kolombiya da toplu mezar - canan ates
- kongreler sürecinde Egitim Sen
- Kosova bagimsizlgi - Ali Emin ileri
- kromsanin zehirli varilleri - adil okay
- kurd1 - abdulkadir ulumaskan
- kurnaz adam piyasada - bülent tekin
- Kutlu olsun - bülent tekin
- Kültür Düsmanligi - Yener Orkunoglu
- kültürel yabancilasma - faiz cebiroglu
- kürd kimligi - faiz cebiroglu
- kürd ordularinin basarisi - hasan bildirici
- kürt acilimi - turgut kocak
- kürt devleti - faiz cebiroglu
- kürt dili ve edebiyati - ismail besikci
- kürt edebiyati ve ben - hasan bildirici
- kürt edebiyeti üzerine - ismail besikci
- kürt güvenligi - hasan bildirici
- kürt sorunu degil - hasan bildirici
- kürt ve türk sorunu - yener orkunoglu
- kürtaj hakkinda - adil okay
- Kürtler Aleviler ve Raporlar- ismail besikci
- laiklik milli birlik - ismail besikci
- Laiklik elden gidiyor mu - fikret baskaya
- latife tekin'e yanitlar - bülent tekin
- Lazlar da ayni oyuncaktan istiyor - nadir celik
- lenin - yener orkunoglu
- lenin 3.bölüm
- lenin 4.bölüm
- lenin 5.bölüm
- lenin 6.bölüm
- lenin 7.bölüm - yener orkunoglu
- liberal kontrgerilla - bülent tekin
- liberal teorilerin cöküsü - yener orkunoglu
- liberalizm ve demokrasi
- liberalizmin hegel düsmanligi - yener orkunoglu
- Liberalizmin muhafazakarlik ile evliligi - yener orkunoglu
- liberalizmin yükselisi - yener orkunoglu
- linc ve baris - adil okay
- makale - faiz cebiroglu
- makale - fikret baskaya
- makale - ismail besikci
- mamak mektuplari - adil okay
- marks'i asanlar - faiz cebiroglu
- marks'in önemi - yener orkunoglu
- marksi asanlar - faiz cebiroglu
- mayis 1968 in getirdikleri I - m sehmus güzel
- mayis 1968 in getirdikleri II - m sehmus güzel
- mayis 1968 in getirdikleri III - m sehmus güzel
- mazlum dogan - mustafa elveren
- mazlum dogan i övmekten ceza almak - mustafa elveren
- mazlum dogan icin ne yaptin - mustafa elveren
- mazlum dogan in kabrine - mustafa elveren
- mazlumlarin diyari yasaklanamaz - mustafa elveren
- mecburuz - hasan bildirici
- medaya baskısı - faiz cebiroglu
- medlerin dönüsü - hasan bildirici
- mehmet metiner in 10 yil marsi - mustafa elveren
- memleketin silivri manzaralari - bülent tekin
- merhaba dostlar - sevra kurtulus
- merkel sarkozy'yi sevmiyor - m.sehmus güzel
- mert dayanir - turgut kocak
- metin can ve hasan kaya anisina - mustafa elveren
- metin can ve hasan kaya nin anisina mustafa elveren
- midesel egitim - müslüm kabadayi
- mihrac ural a ne oldu? sevra kurtulus
- mihrac ural muammasi - sevra kurtulus
- mihrac ural yanitladi - bülent tekin
- milli birlik ve kardeslik destani - bülent tekin
- milli irade - bülent tekin
- minareler süngü mü - bülent tekin
- minna - faiz cebiroglu
- mit in cinayet aciklamasi - hasan bildirici
- modern köleler - bülent tekin
- morglar yine doldu - hasan bildirici
- muhammed ataturk erdogan uclusu - mustafa elveren
- muhterem insanlar - bulent tekin
- munzur festivali - mustafa elveren
- musa agacik - mustafa elveren
- musa agacik 2 - mustafa elveren
- musluman aleviler -mustafa elveren
- mustafa balbay - adil okay
- mustafa balbay hakkinda - adil okay
- mustafa önal - müslüm kabadayi
- muzaffer tansu dan mektup - adil okay
- mücüzevi özlemler - bülent tekin
- müslüm kabadayi dan acik mektup
- narrativ - faiz cebiroglu
- Nazim Hikmet'ten Kamuran Bedirxa'na Mektup
- nefret söylemi- adil okay
- nelson mandela - adil okay
- nereden nereye - hasan bildirici
- newroz - faiz cebiroglu
- newroz kutlu olsun - faiz cebiroglu
- newroz mektubu - faiz cebiroglu
- newrozdaki mesajlarin algilanmasi - abdulkadir ulumaskan
- newrozlasan mazlum - mustafa elveren
- newrozlasan mazlum dogan - mustafa elveren
- noel yemekleri - faiz cebiroglu
- NTV de yazi isleri - bülent tekin
- nükleer cöplük olmayin - adil okay
- olümün 2. yildinömü ali yüce - müslüm kabadayi
- on kisilik imza - bülent tekin
- operasyon isleri - bülent tekin
- ortak aciklama
- osman turanli nin celiskisi - mustafa elveren
- osmanlica - adil okay
- osmanlica nedir - faiz cebiroglu
- oyunlar - bulent tekin
- ozgur gundem - hasan bildirici
- ozgur ve lorin bebek - adil okay
- ozgürlük - bülent tekin
- Oztin Akguc'un miliyetcilik tanimi - demir bilgin
- Öcalan - Türk’e saldırı tesadüf değildir
- öcalan erdogan'a cözüm cagrisi yapti
- öcalan: imrali diyarbakir cezaevi'ne dönüstü
- ögrenirken ögretenler - müslüm kabadayi
- öldürmenin itibari - bülent tekin
- ölmek ve öldürmek - mustafa elveren
- ölü bedenimiz - adil okay
- ölüm adasi - bülent tekin
- ölümün 1. yildönümünde ali yüce
- ölümün ardindan dersim de olmak - mustafa elveren
- ömrün cetelesi - adil okay
- önce insan ol - adil okay
- önce insan olmak gerekir - mustafa elveren
- özel ordu mu - bülent tekin
- özgür basin - bülent tekin
- özledigimiz erudi insandir - faiz cebiroglu
- pamuk iplikler - bülent tekin
- patlama - bülent tekin
- payanda ya da takla - bülent tekin
- pedafoli ve fasizm - adil okay
- pedagoji
- pedagojik metodlar - faiz cebiroglu
- piponya - bülent tekin
- pkk nin adalet ve hukuk anlayisi - hasan bildirici
- pkk ve bdp nin erdoga beklentisi -hasan bildirici
- polat alemdar demokrasisi - bülent tekin
- postalcilar - mustafa elveren
- postmodernizm ve osman sahin - adil okay
- postmodernizmin fikir babasi - yener orkunoglu
- Raif Dikçe'de gitti! - Faiz Cebiroglu
- rejimin niteligini tartisabilmek - fikret baskaya
- resmi ideoloji - ismail besikci
- resmi ideoloji - mustafa elveren
- roboski - adil okay
- rojawa dan sesleniyoruz - sevra kurtulus
- rolatindeyiz - hasan bildirici
- ruh halimizin tedirginligi - mustafa elveren
- Ruhi Su: Bir Komünist Ozan - Faiz Cebiroglu
- ruyalarim - bulent tekin
- saatleri bir ömür ileriye aldilar - adil okay
- sagir ölüm - halil ibrahim özcan
- sair adnan yücel - adil okay
- sair kapilari - adil okay
- saka gibi bir sey - bülent tekin
- sallanan parmaklar- bülent tekin
- salyangoz davasi - adil okay
- samimiyet testi - bülent tekin
- sanal alem - adil okay
- sanal sevgililerim - bülent tekin
- sanat - adil okay
- savas ahlakinda örselenmeler - bülent tekin
- savasta tecavuze ugrayan - adil okay
- secimler ve hainler - serra guneyli
- sehid kavrami - demir bilgin
- sempatik fasistler - bülent tekin
- seni oldugum gün- bulent tekin
- serafli sampiyonlar - bülent tekin
- serdar yesilyurt - bülent tekin
- sermaye birikimi ve özgürlükler - ismail besikci
- serpil odabasi'ndan yeni calismalar
- sessiz devrim demogojisi - mustafa elveren
- sevda kusun kanadinda - bulent tekin
- Sevgi ve Aşk Üzerine - Adil Okay
- sevgililer gününde aski tanimlamak - faiz cebiroglu
- sevmeme sucu - abdulkadir ulumaskan
- seytani saldirilar - faiz cebiroglu
- siddet - faiz cebiroglu
- siir - mahmud dervis
- siir üzerine - faiz cebiroglu
- sil bastan - bülent tekin
- simdi ne olacak - turgut kocak
- sinemardin - bülent tekin
- sinif kimlik ve dil - adil okay
- sinirlari zorlamak - bülent tekin
- sira akp de - turgut kocak
- sise cam iscileri - adil okay
- sistem - mustafa elveren
- Sitki Öner - Müslüm Kabadayi
- sivas katliami - müslüm kabaday
- siyasi haklar taninmadan - ismail besikci
- siz hic mülteci oldunuz mu - adil okay
- sokaklar - hasan bildirici
- sol dersim ve alevi örgütleri - mustafa elveren
- sol ici siddet - ali emin ileri
- sol liberalizm ve ulusal solculuk
- soma - muslum kabadayi
- soma devlet patron - adil okay
- somali den ingiltereye - adil okay
- son dakika haberi - faiz cebiroglu
- son ürece iliskin - murat altunöz
- son yagmur - murat altunöz
- sorgulanan tahliyeler - bülent tekin
- sorumlu amerikadir - turgut kocak
- sovenizmin bombalari - abdulkadir ulumaskan
- suriye de bahar olacak mi - bülent tekin
- suriye de kadin - demir bilgin
- suriye secimleri - faiz cebiroglu
- suya sabuna - adil okay
- sürgündasim sivan - adil okay
- sürgünlerde - mustafa elveren
- sürüler dünyasinda insan - demir bilgin
- tahir elci - bulent tekin
- Taksim Direnişi - mustafa elveren
- takunycilar ile posyalcilar - mustafa elveren
- tanriya degil - mustafa elveren
- tarihi mektup - fadil ölmez
- tarihte provokasyonlar - mustafa elveren
- tayyip ve gap - abdulkadir ulumaskan
- tc nin cumhurbaskanligi - serra güneyli
- te goti ci goti - bülent tekin
- tek tanrili dinler - mustafa elveren
- tek tip elbise - bülent tekin
- tek yol diyalogdur - abdullah öcalan
- Temel Demirer e selam - adil okay
- temel demirer le dayanisma - adil okay
- terbiye - bülent tekin
- terörle depresen deprem - bülent tekin
- Teyze amca savas basladi - adil okay
- tilkiler savasi - bülent tekin
- tini rakisiyla büyüdük 2 - gaiz cebiroglu
- tini rakisiyla büyüdük ve yürüdük - faiz cebiroglu
- tokatla gelen özgürlük - bülent tekin
- toplumdaki celiskiler - r.yürükoglu
- toplumsal kurtulus notlari - faiz cebiroglu
- tövbekârlik ve itirafcilik - demir bilgin
- trafik cezasi - bülent tekin
- tunceli savciligi - mustafa elveren
- turkiye kurdistan - bulent tekin
- tüfek icat oldu - bülent tekin
- tüm anti emperyalist gücler - abdullah öcalan
- türban - fadil ölmez
- türban - m.sehmus güzel
- türban sorunu - yener orkunoglu
- türk egitim sistemi - mustafa elveren
- türk hanceri - hasan bildirici
- türk islam paketi - serra güneyli
- türk kökenli kelaynaklar - mustafa elveren
- türk modernlesmesinde iktidar kavgasi - yener orkunoglu
- türk yargi sistemi - mustafa elveren
- Türkiye - Suriye yazarlari arasindaki iliskiler
- türkiye de siyaset - mustafa elveren
- türkiye soluna soldan bakmak - fikret baskaya
- Türkiye’de 12 Eylül Filmi Yapılamamıştır - Murat Altunöz
- türkler icin yeni anayasa - hasan bildirici
- ucu birden gitti - temel demirer
- ucube insanlik - bülent tekin
- uludere den agrimisken - adil okay
- unesco - demir bilgin
- usta er den - bülent tekin
- utancin fiyaskosu - bülent tekin
- utangac kapitalizm - adil okay
- uzun yürüyüslerin yönü - müslüm kabadayi
- Üç ayda üç can - faiz cebiroglu
- üfürükten teyyare - bülent tekin
- ülkemiz ates ve kan gölü olmadan - mustafa elveren
- ütopya toplantilari - yenerorkunoglu
- vahsilige wikileaks ayari - bülent tekin
- vatan millet diyarbekir - bülent tekin
- vicdani tahliyeler - bülent tekin
- yagma savasi - faiz cebiroglu
- yakindogu nun imhasi - ismail besikci
- yalan cemberi - yener orkunoglu
- yalanci peygamber - bülent tekin
- yalanci yazar - bülent tekin
- yalanlar - bulent tekin
- yalcin usta - m sehmus güzel
- yargitay muhtira - abdulkadir ulumaskan
- yasaklanan kimligi savunmak - mustafa elveren
- yasama bakisim - bülent tekin
- yavuz un torunlari - mustafa elveren
- yaz izlenimleri - adil okay
- yazar aziz tunc - mustafa elveren
- yazboz - bülent tekin
- yazgimiz demokrasi - bülent tekin
- yazi hirsizlari - faiz cebiroglu
- yazismalar - faiz cebiroglu
- yeni chp - mustafa elveren
- yeni yil - müslüm kabadayi
- yeniden trafik cezasi - bülent tekin
- yerel secim - adil okay
- yesil ergenekon - bülent tekin
- yesil ordu - bülent tekin
- yeter artik - hasan bildirici
- yilmaz güney ve aydin - m.sehmus güzel
- yine israil dsevleti yine terör - adil okay
- yirmialti yildir türkce konusmuyor
- ysk ve akp - bülent tekin
- yuksekler - bulent tekin
- yuzlesme - bulent tekin
- yükselis ve düsüs mu - serra güneyli
- yürüyüs devam ediyor - faiz cebiroglu
- zalimler ve mazlumlar - bülent tekin
- zamani vardi artik - m sehmus guzel
- zar tutmak - bülent tekin
- zenginlerin dünyasi - fikret baskaya
- zigzaglar - bülent tekin
- zindanda acan cicekler -adil okay
- zor zamanlardi - adil okay
- zorbaligin böylesi - turgut kocak
- إلـى أمّــي
- غزّة ليلا - Gazze Geceleri
- ناظم حكمت NÂZIM HİKMET - macid ebu gosh