24 Nisan 2015 Cuma

ANA TANRIÇADAN MODERN KÖLEYE...






Bülent Tekin: ANA TANRIÇADAN MODERN KÖLEYE
Gecikmeyle de olsa Pêrî Yayınları tarafından yayınlandı. 275 sayfadan oluşuyor. Türkiye gerçeğinde yaşananlarla bağlantılı özgürlük, kadın, demokrasi, insan hakları ve yaşamsal olguları anlatan deneme türünde bir eserdir. Ezilenler, kimsesizler, avukatsızlar, sahipsizler, kadınlar; kurnazlar, yönetenler, ezenler demokrasicilik oyunu içinde anlatılmışlardır. Her zaman iktidar ve rahat koltuklarında oturanların kurnaz adam maskeleri indirilmek istenmiştir. “Ana Tanrıça” olarak bazılarınca göğe çıkartılan kadınların aslında kırmızı koltuklarda oturanların kendi tanıdıkları ve yakınları olduğu ve bunların kurnazca yoksul kadınlara sunulmaya çalışıldığı anlatılmaya çalışılmıştır. İnsan hakları dahil her kutsal (anlamlı) değerin dejenere edilerek yeni tanrılar/tanrıçalar yaratmada kullanılarak sade yurttaşın salt oy deposu olarak görev yapacak köle durumda olduğu vurgulanmaktadır. Tüm bu ve diğer olaylar güncel yaşananların içinden anlatılmıştır. Her kitabında olduğu gibi bu eserde de akıcı ve açık-ilginç bir anlatım kullanılmıştır. Saygıyla.

Not: Eylemsel Yetke olarak, yazarımız Bülent Tekin'i, yeni çıkan kitabı vesilesi ile Kutluyor, başarılarının devamını istiyoruz.

11 Nisan 2015 Cumartesi

“Askere Gitmeyin” Demek Suç Mu?



Mustafa Elveren*
12 Eylül darbesinin en baskıcı dönemiydi. 1982 yılında 30 yaşımda “kısa devre” 4 ay zorunlu askerlik yaptım. Sağlık raporu aldığım için bir hafta gecikmeli olarak bölüğüme teslim olmuştum. O nedenle depoda işe yarar silah kalmadığı için elime eski bir Kırıkkale tüfek verdiler.

Hayatımda ilk defa bir silahı yakında görmüş ve elime almıştım. Bu duygumu dile getirdiğimde; “Sen Tuncelilisin. Eşkıyalığı çok iyi bilirsin. Kaytarmak için bize numara yapma!” diyen er, çavuş, onbaşı ve astsubay rütbesindeki bazı komutanların sözlerini hiç unutmam. O andan itibaren kafayı yememek elde değildir.

Kıdemli onbaşı ve çavuşlar tarafından her gün silah kullanımı, savaş teknikleri ve askerlikle ilgili dersler anlatılırdı. Bu derslerin birinde askerlik şöyle tanımlanıyordu; “Askerlik, harp sanatıdır” Yani insanların birbirini öldürmesini sanat diye bize öğretiyorlardı.

Bir süre önce benim de aralarında bulunduğum yaklaşık 400 aydının görüşünü aktaran “Askere gitme Çünkü…” kitabı hakkında soruşturma açıldı. PDF formatında www.askeregitmeyin.com sitesinde yayınlanan “Askere gitme Çünkü…” kitabının en önemli özelliği ise, cümlenin sonundaki noktalı yere bu kişilerin kendi iradesiyle görüşlerini kısaca aktarmasıdır.

Genelkurmay Başkanlığı’nın şikâyeti üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Türk Ceza Kanununun 318.maddesi gereği "halkı askerlikten soğutmak" suçlamasıyla adı geçen kitap hakkında soruşturma başlatıldı.

Birkaç gün önce site yetkilisi Mehmet Ali Başaran ve arkadaşları savcılığa çağrılarak ifade tutanağı düzenlendi.

İsmail Beşikçi, Akın Birdal, Aydın Engin, Ferhat Kentel, Ayhan Bilgen, Tayfun İşçi gibi gurur duyduğum 381 aydınla birlikte görüşümü ifade ettiğim için sevinçliyim.

Ben o kitapta “Askere gitmeyin çünkü… Ölme-öldürme vahşetini sanat diye yutturuyorlar” şeklinde dile getirmiştim.

Bu kitapta görüşünü açıklayan değerli sanatçı Şanar Yurdatapan’ın Bu suç ise hepimiz suçluyuz, ifademizi al ve davaya dahil et” önerisi ve tiyatro sanatçısı Mehmet Atak’ın gayretiyle toplu olarak tepkimizi ortaya koymak için bir dizi eylem düşünülmektedir. Bu dostlarımla birlikte bulunmak her zaman bana onur verir.

Aşağıda isimleri belirtilen bazı sanatçı, yazar, akademisyen ve aydının görüşlerini kısaca aktardığı kitabı www.askeregitmeyin.com adresinden PDF formatında indirebilirsiniz.

“ASKERE GİTMEYİN ÇÜNKÜ…” KİTABINA YAZANLAR
Arzu Başaran, Bahadır Yıldız, Bora Akıncıtürk, Emre Senan, K. Deniz Pireci, Murat Germen, Murat Tosyalı, Selim Kocagöncü, Tan Oral gibi isimlerin görsel cümleleriyle Adnan Saraçoğlu, Ahmet Dindar, Akın Birdal, Ali Akay, Ali Barış Kurt, Ali Erol, Ali Fikri Işık, Ammar Kılıç, Anjel Dikme, Aslı Erdoğan, Aydın Engin, Aygül Erce, Ayhan Bilgen, Ayşe Batumlu, Ayşe Gökhan, Ayşe Kilimci, Ayşe Lebriz, Ayşegül Sönmez, Azad Barış, Balam Kenter, Banu Vardar, Barış Sulu, Berat Günçıkan, Berfin Zenderlioğlu, Cafer Solgun, Coşkun Üsterci, Davut Erkan, Defne Gürsoy, Dilek Hattatoğlu, Doğan Özgüden, Doğan Tarkan, Doğu Eroğlu, Elif Ergezen, Emrullah Beytar, Ercan Jan Aktaş, Erden Kosova, Erol Özkoray, Ersin Salman, Esen Çamurdan, Esmeray Yoğun, Esra Çiftçi, Esra Mungan, Fatma Nevin Vargün, Ferhat Kentel, Feza Şişman, Filiz Işıker, Filiz Karakuş, Gökhan Kaya, Gönül Dinçer, Gülizar Tuncer, Gülsen Feroğlu, Gülsüm Ekinci, Gülsüm Soydan, Gün Zileli, Hakan Akçura, Hakan Tahmaz, Hale Akay, Halil Savda, Haluk Gerger, Handan Öztürk, Hüda Kaya, Hülya Gülbahar, Hülya Tarman, Hüsniye Parpar, İbrahim Yaylalı, İnan Suver, İnan Temelkuran, İrfan Sarı, İsak Mızraklı, İsmail Beşikçi, İzzet Yasar, Jale Parla, Julide Kural, Keje Bemal, Kemal Ördek, Kızılca Yürür, Lara Aysal, Levent Pişkin, Lorenc Jasharillari, Mahmut Alınak, Mehmet Ali Başaran, Mehmet Atak, Mehmet Bal, Mehmet Günyeli, Melek Özman, Melis Tantan, Meral Candan, Meral Geylani, Meryem Rabia Taşbilek, Mualla Gülnaz Kavuncu, Mustafa Elveren, Mustafa Sütlaş, Müjgan Halis, Naim Dilmener, Nazan Üstündağ, Nebahat Akkoç, Nebiye Arı, Necip Fazıl Kocaoğlu, Neşe Yasin, Nil Mutluer, Nilgün Toker, Nur Sürer, Oğuz Sönmez, Ohannes Kılıçdağı, Ohannes Şaşkal, Osman Elbek, Ömer Faruk Gergerlioğlu, Özlem Dalkıran, Ragıp Duran, Reha Ruhavioğlu, Rojin Ülker, Roni Margulies, Sadık Yalsızuçanlar, Seçil Türkkan, Seçkin Yasar, Selda Aksoy, Sema Kaygusuz, Sennur Sezer, Serap Güre, Sevahir Bayındır, Sevim Korkmaz Dinç, Sevin Okyay, Sibel Özbudun, Suzan Samancı, Şanar Yurdatapan, Şebnem Korur Fincancı, Şeyhmus Diken, Tamay Semerci, Tayfun İşçi, Tennur Koyuncuoğlu, Turan Eser, Uğur Bilkay, Üstün Bol, Vahap Coşkun, Veysel Vesek, Yaprak Zihnioğlu, Zeynep Tozdunan, Zozan Özgökçe, Zuhal Özden, Zübeyde Kılıç gibi 300 civarı insanın sözel cümleleriyle oluşmuş bir kitap “Askere Gitmeyin”.

Adı geçen “Askere gitmeyin çünkü…” kitabında açıkladığım; “Askere gitmeyin çünkü… Ölme-öldürme vahşetini sanat diye yutturuyorlar” demek suç mu?

“İleri demokrasi” olan ülkelerde suç olamaz. Ancak, düşünceyi ifade etme özgürlüğü bulunmayan ülkelerde suç sayılır.

Cumhuriyet Savcılığı tarafından yüzlerce aydınımız hakkında soruşturma başlatılan bir ülkede “ileri demokrasi”den bahsetmek mümkün mü?

Böyle bir “ileri demokrasi”yi alın başınıza çalın!
10.04.2015
*Em. Öğrt.


10 Nisan 2015 Cuma

HDP ile Ak Parti arasında ne fark var?



Serra Güneyli

Madem ki, politikayla uğraşıyoruz o zaman, bizlerin de sorma hakları vardır: HDP ile Ak Parti arasında ne fark var? Nedir, aralarındaki farklar? Nesnel olarak bakalım ve nesnel olarak cevaplayalım. İç-politika açısından: HDP ve Ak Parti aynı fikirleri savunuyorlar. Dış-politika açısında durum böyledir. Aralarında en küçük bir fark yoktur.

İç-politika: Her iki parti de sömürücü düzeni savunuyor. Her iki parti de, bizler Türkiye partileriyiz diyor. Her iki parti de islamdan ve şeriattan yana tavır alıyor ve her iki parti de ve üst düzeyden şeriatı savunan ve şeriatın kurulması için çalışan yöneticileri var.

HDP; Kürd devleti projesini çöpe attık! Türkleştik diyor. Ak Parti de aynısını söylüyor.

Ak Parti; Kürd sorunu yok diyor. HDP; Kürd devleti istemiyoruz ve  bu anlamda ”Kürd sorunu” kalmadı, diyor.

HDP, Recep Tayyip Erdoğan’ın ”Başkanlık sistemini” destekleriz diyor. Ak Parti de bunu istiyor.

İç-politika olarak, iki parti arasında fark var mı? Yoktur.

Dış-politika: Her iki parti de,  Amerikancıdır. Her iki parti, Amerika’yı ”Mekke” sanıp, Obama önünde diz çöküyor.

HDP, Suriye konusu: Kim daha Suriye halkı düşmanı, Recep mi, Selo’mu?

Suriye’de, İŞİD dışında, Esad karşı çıkan herkesle dayanışma içerisindeyiz diyen, Selo mu, Recep mi?

El Nüsra’nın, Hatay / Reyhanlı’da yaptığı katliam karşısında ”Receb’i destkliyoruz” diyen kimdi? Selo, değil mi?

Süleyman Şah Türbesi’nin  Eşme’ye taşınmasını kahramanca ve ”büyük bir ruh” olarak kabûl eden HDP değil miydi?..

Dış-politika olarak ta,  her iki parti arasında fark var mı? Yoktur.

Hem iç-politika, hem de dış-politika açısından nedir aradaki farklar? Yoktur.

Ama ortada büyük günah vardır. İşlenen günah şudur:  Kürdistan ve Türkiye politik tarihinde en büyük günah: HDP ile Ak Parti arasındaki farkları abartmaktır. Günah, budur.

Bunca mücadeleden sonra,  Kürd ppolitikasıda,  HDP gibi, günah işlememek gerekiyor. Yazıktır.

Bir de, günahın günahı da varmış; HDP’ye koşan ”eski solcu – Kürd düşmanı bazı ahmaklar”, Amerika’yı, HDP’de keşfediyorlar,  tıbkı Recep gibi, Amerika’nın Müslümanlar tarafından keşfedildiğini kabûl eder gibi… Bunlara söyleyecek sözüm yoktur!

Yazıma soruyla başladım. Aynı soru ve cevapla bitiriyorum: Peki her iki parti arasında hiç mi fark yok? Haksızlık etmeyelim, elbette vardır:  HDP, Türkleşmiş Kürd olarak daha ağlatıcı sözler sarfediyor! Aralarındaki tek fark budur!

Sonuç: HDP ile Ak Parti arasında ne fark vardır? Cevap: Yoktur!