Faiz CEBİROĞLU
Dil ve dili geliştirmek; dili
emperyalist dil yozlaşmasına ve kirlenmesine karşı korumak, yaşadığımız bu
küresel emperyalist çağda çok zordur. Bunun tarihsel ve ekonomik nedenleri
vardır.
Serbest rekabet dönemindeki
mal ihracı, yerini sermayeye terketmesiyle birlikte büyüyen ve daha sonra
dünyamızı saran emperyalist ekonomi ve kültür egemenliği, tüm dünya ülkelerini
her alanda etkiliyor. Böylesi bir oluşumun halkası olan bizim gibi ülkeleri de
daha fazla etkiliyor. Yaşamdaki yozlaşma ve yabancılaşma, böylesi bir sistemin
ürünüdür. Dilimizdeki “kirlenme”, böylesi bir çağın ve oluşumun ürünüdür.
Bütün bu nesnel gerçeklik
karşısında, emperyalist kültür ve onun yarattığı “dil çirkinleşmesine” karşı
çıkan aydınlarımız da var. Değişik sitelerde yazan, Sayın Nuri Sağaltıcı ve
diğer dostlar da var. Sevindiricidir. Bilimsel zeminde dili, emperyalist dil
kirlenmesine karşı, her hal ve şartta savunan aydınlarımızı, gerçekten,
kutlamak gerekiyor. Yalnız kutlamak değil, onları, aynı zamanda fiili olarak
desteklemek de gerekiyor. Böylesi bir tutum, insan kimliğinin, “sertifikası”
oluyor. Bu, bir.
İkincisi, dilimiz “yozlaşıyor”, dilimiz
“çirkinleşiyor” diyoruz. Doğrudur. Ne yazık ki, yozlaşan ve çirkinleşen yalnızca “yazı” ve
“sözlü dilimiz” değildir! Yaşamda kullandığımız “tüm” dillerimizdir: Yazı dili,
konuşma dili, işaret dili, vücut dili, resim, müzik, drama, dans gibi
dillerimiz de böylesi bir “yozlaşma” ve “çirkinleşme” ile karşı karşıyadır.
Böylesi bir durum, “özdeğer” ve “kimliğimizi” olumsuz olarak etkilediği
açıktır. Bu nokta da önemlidir, zira bizler bütün bu dilleri kullanarak, hem
kendi düşünce ve duygularımızı ifade ediyor, hem de aynı kültürü taşıyan
başkalarını da bu yolla/yollarla anlamaya çalışıyoruz.
Dil iletişimi, her zaman,
karşılıklı ve bütünsel oluyor. Bütenseldir. Çizdiğimiz resim, dans, şarkı v.b.
hülyalarımızı, düşüncelerimizi, sevdamızı ve kavgamızı iletmek ve ifade etmek
içindir. Biz insanlar, bu yolla / yollarla değişik dilleri kullanarak, ifade,
özduygu ve kimliğimizi geliştiriyoruz. Bu anlam ve bağlamda dil, toplumsal “değerler” ve “kültürel ifade
tarzı” için de zorunlu bir element oluyor. Elementtir. Budur.
Yaşadığımız bu küresel sermaye
çağında, yukardaki zorunlu noktaları muhafaza etmek, çok zordur. Zordur, zira
dilimiz, emperyalist sermaye dilinin baskı ve etkisi altındadır. Sermaye çağı
demek, herkesin birbirine bağlı ve bağımlı olması demektir. Böylesi bir küresel
yapı, tek tek ülkelerdeki dili, dilleri de etkiledi, etkiliyor, yozlaştırıyor
ve asimile ediyor.
Bu durumu gören ve yaşayan
sorumlu aydınlarımız, haklı olarak, böylesi bir “dil kirlenmesine” karşı
çıkmaktalar. Haklıdırlar. Dil kavgaları önemlidir, ama yeterli değildir. Sorun
yapısaldır. Türkiye de dünya içindedir. Türkiye de ekonomik olarak emperyalist
sistemin bir halkasıdır. Böylesi bir iç ve dış dinamik üzerine yükselen üst
yapı, doğal olarak, siyasetimizi, hukuk, etik, din, felsefe, sanat ve bunların
ifade tarzı olan hem Türkçeyi hem de Anadolu’da kullanılan tüm dilleri
etkiliyor…
Çözüm, radikaldır. Radikalcı
çözüm, köktenci çözümdür. Devrimcidir. Bu anlamda, köktenci çözüm, hem
emperyalist sermaye ilişkisi ve onun yarattığı “dil kirlenmesine” karşı bir
yöntem; hem de insanın “sürü” olmaktan çıkışın yöntemi oluyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder