*Mustafa Elveren
Resmi ideolojinin kurucuları rejimi yapılandırırken Türk
ırkçılığıyla birlikte sistemin içine İslam’ı da monte ettiler. Dolayısıyla
Mustafa Kemal Atatürk ile Muhammed Mustafa her zaman ön plana çıkarılmış ve
sistem tarafından korunmuşlardır. Bu gün de korunmaya devam edilmektedir.
Türk-İslam düşüncesinin savunucuları Atatürk’ü ve
Muhammed’i aşamadıkları sürece ırkçı ve gerici konumundan kurtulamazlar.
Bu sistemin en önemli özelliği ise; devletin kasasını
boşaltanlar, iktidar gücünü elinde tutmak isteyenler ve siyasi amaçları için
işlenen kirli cinayetleri örtmek için din, iman, bayrak gibi kutsal değerleri
kullanmasıdır.
Din, iman, bayrak gibi örtülerle gerçeklerin üstü
kapatılabilir mi?
Ülkemizin dört bir yanında gençler, askerler ve
polisler öldürülüyor. 31 gencimizin katledilmesi olayını öğrenince sanki ciğerim
parçalandı. Bu katliamın etkisinden kurtulamadım. Tv. Ekranları karşısında
olayları izlerken duygusallığıma yenik düşüp, defalarca oluşan gözyaşlarımı
önleyemedim.
İktidarın ve savaş çığırtkanlığı yapanların hiçbir iyi
niyet demeci, taziyesi ya da kınaması bu cinayetlerin üstünü kapatamaz ve
aklayamaz.
IŞİD’i üreten resmi ideolojinin
kendisidir. Osmanlı mirası üzerine inşa edilmiş olan bu sistem yıllardır
halklarımıza kan kusturmaktadır. Kemal’in ya da Recep’in başta olması pek
önemli değildir. Biri “Türk”lüğü, diğeri “Müslüman”lığı öne çıkarmaktan başka
aralarında fark yoktur.
TÜRK BAYRAĞI
VE “TÜRKİYE SİZİNLE GURUR DUYUYOR”
Hrant Dink’i katleden gencin karakol sorgusundaki
görevliler bu katilin arkasına Türk Bayrağı asıp, hep birlikte sırıtarak resim
çekiyorlar. Sanki “Türkiye sizinle gurur duyuyor” görüntüsünü veriyorlardı.
Yolsuzluk operasyonlarının baş mimarı olduğu iddia
edilen Rıza Zaraf’ın arkasına Türk Bayrağıyla dekorlarını süsledikten sonra TV’ye
çıkarıp konuşturuyorlar. Programı yönetenler sanki “Türkiye sizinle gurur
duyuyor” sloganını atıyorlardı.
Ergenekon davasından yargılananların her dava
duruşmalarında mahkemenin çevresinde Türk Bayraklarıyla toplanan izleyiciler;
“Türkiye sizinle gurur duyuyor” diye bağırıyorlardı.
“Paralel Yapı” iddiasıyla gözaltına alınan polis
şeflerinin yakınları savcılık ve emniyet önlerinde Türk Bayrakları açarak;
“Türkiye sizinle gurur duyuyor” naraları hiç eksik olmadı.
Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar hatta genel müdürlere
karşılama töreni yapılırken her taraf Türk Bayrağı ile donatıldıktan sonra karşılamaya
gelenler tarafından hep bir ağızdan; “Türkiye sizinle gurur duyuyor” diye
bağırıyorlar.
AKParti, MHP vb. ile bunların yan kuruluşu olan
yapıların kongre salonlarında ya da mitinglerde “ya allah bismillah, allahu
ekber” nidalarından sonra “Türkiye sizinle gurur duyuyor” sloganı hep
söyleniyor.
Tüm bu etkinliklerde besmele ile birlikte diğer İslami
kavramlar da benzer şekilde kullanılmaktadır.
Böyle bir kültürden demokrasi ve insan haklarının
oluşması mümkün mü?
Böyle ırkçı ve tekçi sistem ancak “bebekten katil”
üretir.
“VARLIĞINI
KATLİAMLARA BORÇLU OLAN BİR DEVLET!
(…) halk çocukları,
emekçi halkın çocukları nasıl olup da rejimin katliamcı adamları, canileri,
işkencecileri haline geliyorlar? Aldıkları eğitim onları içinden çıktıkları
sınıfa düşman ediyor. Verilen/alınan eğitim onları köklerine yabancılaştırıyor.
(…) Bu devletin, bu rejimin ıslah olma, iflah olma şansı yok. Kimse kendini
"demokrasi", "hukuk devleti", "hukukun
üstünlüğü", "bağımsız yargı" yargı gibi, sahte söylemlerin
büyüsüne kaptırmasın. Katliamcılık bu devletin, bu rejimin genlerinde mevcuttur.
Ve bu rejim asla reforme edilebilir, ıslah edilebilir,
"demokratikleştirilebilir" değildir... Ameliyatla
"iyileşmesi" mümkün değil. İyi de, neden bu kadar çok ve bu
kadar kolay katliam yapıyorlar? sorusunun da akla gelmesi gerekmiyor mu.
Elbette gerekiyor ve bu soruya benim cevabım şöyle: Bu TC, çok kolay katliamlar
yapıyor, siyasi cinayetler işliyor çünkü karşılarında kelimenin gerçek
anlamında "yurttaş" yok. Zira, Padişahin tebası, Padişahın kulu
hiç bir zaman gerçek bir cumhuriyetin yurttaşı olamadı ve hiç bir zaman
itilip-kakılmaktan, aşağılanmaktan kurtulamadı. Eğer özgür yurttaş olabilseydi,
katliamcılar köpeksiz köyde değneksiz gezebilirler miydi?..” (F.Başkaya / http://www.gomanweb.org/index.php/yazarlar/gomanweb-yazarlar/98-fikret-baskaya/17745-varl-g-n-katliamlara-borclu-olan-bir-devlet )
Yukarıda özetlediğim Değerli Hocamız Fikret Başkaya’nın
tespitleri yerinde ve doğrudur. (Bu vesile ile Fikret Hoca’nın geçirdiği
başarılı ameliyattan dolayı geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum)
Ortadoğu’da İslam kültürünün yaygın olması ve bu bölgede
oluşan siyasi dalgalanmanın da katliamlara zemin hazırladığı bilinen bir
gerçektir. Ancak, bizim ülkemizde Ortadoğu gerçekliğinin yanında farklı
nedenler de mevcuttur.
İktidarın gücünü elinde bulunduranlar siyasi
hırslarının yanında devletten haksız kazanç ve vurgun yapanlar da kirli
cinayetler işleyebiliyorlar. Geçmişten günümüze kadar bunların birçok örneği
vardır.
Fikret Hoca’nın belirttiği gibi, “Katliamcılık bu devletin, bu rejimin genlerinde
mevcuttur.” O nedenle bu sistemde
katliamlar kaçınılmazdır.
28.07.2015
(*Em.
Öğrt.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder