28 Ağustos 2008 Perşembe

MODERN KÖLELER


BÜLENT TEKİN


Rusya tarihinde belki de ilk kez ulusların kendi kaderlerini tayin hakkını savundu. SSCB döneminde teoriden ileriye gitmeyen bu söylem, Osetya ve Abhazya’nın bağımsızlığı ve kendini yönetme hakkı karşısında pratiğe döküldü. Ancak ne tuhaftır ki aynı Rusya Çeçenya’nın kendi kaderini tayin etme hakkına saygı göstermiyor; eziyor. Ve ne gariptir ki demokrasi şampiyonları faşist Gürcistan’ı şişirmeye devam ediyorlar.


Oysa koca bir balonun ufacık bir topluiğne karşısında gücü ne olabilir? Bu tuhaf, gülünç ve ağlamaklı durumlar karşısında aklımız uçuyor: Bizimkiler boylarına poslarına bakmadan bu işin içine girmeye çalışıyorlar, işe karışmak istiyorlar. Bu tuhaf durum, bu İsrailvari emperyal güç olmaya çalışma maceraları insanlara güle oynaya yutturulmaya çalışılıyor. Çünkü onlar insanları (yurttaşlarını) çok hakir görürler. Bu gibileri insanların özgürlüklerini ancak mezarlarda sağlayabilirler. Zaten orada insanlar her şeylerini kaybetmiş oluyor.

Eski sosyalist sistemin sözde lideri SSCB’nin bugün içinde bulunduğu durum günden güne unutturulmaya çalışılıyor. Rusya ve ona bağlı diğer cumhuriyetlerdeki rejimler ırkçı, dinci ve faşist nitelikler taşıyor. Bakın Gürcistan’a, Azerbaycan’a, Ermenistan’a, Rusya’ya… Sözde sosyalizmle yönetilmiş bu ülkelerde bırakın sosyalizmin, solun esamesini bulabilir misiniz? Şimdi tüm bu ülkeler ABD, NATO ve AB’nin emirlerinde yürüyorlar.

İnsanlara ve halklara gelince… Uykusuz geçirilen geceler ve acı-tatlı gözyaşlarından başka neleri olabilir? Lenin’in ülkesinde sosyalizmin hiç inşa edilmediği gerçeği sosyalist sistemin yıkılmasından sonra ancak konuşulabildi. Oysa Lenin Kararnamesinde dinlere ve mezheplere dini tören yapma serbestisi bile veriliyordu. Salt din propagandası yasaklanıyordu. Oralarda yapılanlar bu kararnamenin tam tersi olmuştur. Yapılanlarla sosyalizmin insan, yurttaş, özgürlük, din düşmanı olduğu deklare edilmiştir adeta. Bugünkü Suudi yönetiminin Vehhabi vandallığına benzeri oralarda yaşatılmıştır. (Vehhabilerin mezarlara karşı vandal tavırlarının İslam’la bağdaşması tuhaflığı yaşanmaktadır.) Sovyetlerde yaşanan din vandallığına karşın bugün oralarda yaşayanlar oldukça dindardırlar.

Aslında bizim dinlerle, mezheplerle, felsefeyle bir sorunumuz yok. Hatta dinlerin, felsefi düşüncelerin dünyayı daha iyi tanıma yönünde yararları olduğu düşüncesindeyim. Dünyayı, evreni, kozmosu tanımamız lazım. Bu dünyanın modern köleleri olmak istemiyorsak evreni tanımamız gerekir. Bizim başkasına bakarken duyduğumuz his önemli. Ona nasıl bakıyoruz? Ona annesi, babası gibi bakabiliyor muyuz? Bayrak satıcılarının asıl düşünceleri sattıkları bayraklardan topladıkları parsalardır. Bayrak satıcıları nasıl en büyük yurtseverler değillerse, din satıcıları, siyaset satıcıları (politikacılar) da en büyük dindarlar ve melekler değildirler.

Evreni, kozmolojiyi, insanlığı-bulabildiğimiz kadarıyla-tanımalıyız. Kutsal kitaplarda zaman zaman anlatılan ya da ırmakları süt ve bal akan düş ülkesini aramalıyız… Bu ülke neresidir? Evreni tanımazsak eğer, insanları yöneten George Bush, Vladimir Putin, Beşar Esad, İlham Aliyev, Ömer El Beşir, Pervez Müşerref, Mihail Saakaşvili’ler hep dünyanın başına bela olacaklar. Böylesi katil veya katil çocuklarının kölesi olmak da bizim yazgımız olacaktır.

Hiç yorum yok: