19 Ekim 2009 Pazartesi

Bir Profesörün Evhamları



”Gerçekten, insan sormadan edemiyor: Sömürgeci tekeller Türkiye’sinde profesörler ne yapar?

Cevabı açıktır: İnsanları yanıltmak içindir!

Ne yazık ki, tekeller Türkiye’sinde Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan gibiler, ”evham” yapmak ve insanları yanıltmak için varlar. Artık bu düzende, sıkılma ve utanma kalmamış. Olmaz. Bu tekeller düzeninde, ne yazık ki, ”cehalet” ile ”cüret”, çoğu zaman, birbirinin yerini alıyor ve ne yazık ki, Yusuf Ziya Özcan gibi cahil profesörler de çıkıyor. Tiksinti veriyor!..”

Faiz Cebiroğlu
faizce@hotmail.com

YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan’ın, Kürt dili üzerine yapmış olduğu açıklamayı okuyunca, Türkiye’de verilen “profesörlük” unvanı adına utandığımı yazmak zorundayım.İnsan sormadan edemiyor: Bir profesör, daha önceleri, ODTÖ’de sosyoloji dersleri veren bir profesör, bu kadar “evhamı” nasıl yapabiliyor?

Nasıl oluyor da, Ankara Üniversitesi’nden mezun olan, yüksek lisansını ve doktorasını “Chicago Üniversitesi”inde tamamlayan bir profesör; “Kürtçe ödünç bir dildir. Yüzde 60 – 70’şi Farsça, Arapça ve Türkçe’den oluşmuş” deyip, Kürtçe’yi, sözüm ona, küçümseyebiliyor?

Peki, bir profesör bu “evhamları nereden buluyor?

Sömürgeci Türkiye tekeller ülkesinde sorulması ve yanıtlanması gerek sorular bunlardır.

Tesadüf değildir; dil üzerinde hiç bilgisi olmayan bu cahil pröfesör, Türkçe hakkında da bilgisi yok.

Tesadüf değildir; Kürtçe dilini ”küçümseyen” bu cahil profesör, Türkçe’nin ”ecnebi” kelimelerden oluştuğunu da hiç bilmiyor!

Burada, kısaca, insanları Kürtçe dili konusunda yanıltmaya yönelik ”evhamlarda” bulunan bu cahil profesöre, notlar halinde, bir kaç ders vermem gerekiyor.

Eyy, Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, öğren:

Bir: Türkçe’nin yüzde 90’nı “ecnebi” denilen kelimelerden oluşuyor.

İki: Türkçe’de, C, F, H, I, J, L, M, N, P, R, Ş, V, Z harfleriyle başlayan hiç bir Türkçe kelime yoktur!

Üç: Türkiye’de hiç bir yöre veya yerleşme yerinin adı Türkçe değildir. Buna bağlı olarak;

Türkçe’deki hafta günleri, Farsça ve Arapça’dan oluşuyor. Ay adları; Şubat, Mart, Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül...Türkçe değildir (Burada sayfalar dolusu örnek vermek mümkün, ama sizin gibilere faydası olmaz, biliyorum).

Dört:
Türkçe dili; yüzde 10 kadar Türkçe kelimelerden oluşuyor ve sana göre bir dil oluyor!

Eyy, Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan!

Herkes dilini sevmelidir, ama dil sevgisi başka, dil abartmacılığı ve uydurmacılığı başkadır. Bu evhamlar senin gibi profesör ünvanını alan birisi tarafından yapılıyorsa, korkunçtur.

Korkunçtur; zira yüzde 90’nı “ecnebi” kelimelerden oluşan bir Türkçe’yi “yükseklerde” tutup, Kürtçe gibi, dört ülke tarafından sömürgeleştirilen, Kürt insanı ve dilini tarihten silmek isteyen zalim iktidarlara karşı hâle varlığını koruması ve buna rağmen, Türkçe’den çok daha zengin olmasını görmemek ve küçümsemek, korkunçtur!

Gerçekten, insan sormadan edemiyor: Sömürgeci tekeller Türkiye’sinde profesörler ne yapar?

Cevabı açıktır: İnsanları yanıltmak içindir!

Ne yazık ki, tekeller Türkiye’sinde Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan gibiler, ”evham” yapmak ve insanları yanıltmak için varlar. Artık bu düzende, sıkılma ve utanma kalmamış. Olmaz. Bu tekeller düzeninde, ne yazık ki, ”cehalet” ile ”cüret”, çoğu zaman, birbirinin yerini alıyor ve ne yazık ki, Yusuf Ziya Özcan gibi cahil profesörler de çıkıyor. Tiksinti veriyor!

Tiksinti veriyor.

Engels’te yıllar öncesinde, sanki,Yusuf Ziya Özcan gibi profesörlere söylemiş: ”Cehalet, tiksintiricidir!” diyor.

Gerçekten budur.

Not derslerim bitiyor ama sonuçlar var ve açıktır: Bundan böyle, sömürgeden de beter Türkiye tekeller ülkesinde, Yusuf Ziya Özcan gibi profesörlerin ”evhamlarına” cevap vermek ve bunlara karşı mücadele etmek, biz, aydınlara düşen en önemli görev oluyor.

Sömürgeden de beter Türkiye tekeller ülkesinde, bundan böyle, ”cehaletle” ”cüreti” birbirine karıştıran, Yusuf Ziya Özcan gibi, profesörlere ”sevecenlikle” bakamayacağımızı artık bilmeleri gerekiyor.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Denizli ismi eski Yunanca dir. Tomuzlu orijinlidir. Denizli olarak Türkçeleştiriliyor. Denizli de deniz yoktur.
kirkkale ise eski kadım haklardan hititce den cevrilmistir. Kirk yani kilise ve kirk kirik kale olmuştur.