SAVAŞTA TECAVÜZE UĞRAYAN KADINLAR VE ERKEKLER
Ya da TECAVÜZDEN KURTULMAK İÇİN İNTİHARI SEÇENLER
Adil Okay
“Ya tecavüze uğrayacağını anlayınca intihar eden kadınlar. İnsan kızı -
oğlu son ana kadar yaşama tutunmaya çalışır. Kimi zaman çaresizlik olarak
değerlendirilen intihar, çok özel anlarda bir kurtuluş ve onur eylemi sayılır.
Diyarbakır’da Dörtler’in kendini
yakması, “ölemezsiniz, sizi biz öldüreceğiz, ağır ağır, onurunuzu ve derinizi
birlikte yüzeceğiz”[i]
diyen işkencecilerin yüreklerine korku salmıştır. Keza İttihat ve Terakki
taşeronlarının Karadeniz’de katlettiği 15’lerden Mustafa Suphi’nin karısının kaçırılıp, aylarca tecavüze uğradığını
ve sonunda, −soykırım esnasında tecavüzden kurtulmak için, el ele, ‘katillere
karı olmayacağız’ diyerek Fırat’a atlayan Ermeni
kadınlar gibi− intihar ettiğini
biliyoruz. “
“Gözümün önünde
onlarca namussuz tarafından "tecavüze uğradıktan sonra boğazı kesilerek katledilecek
kızımın yüzüne baktım… Kararlı bir şekilde silahımı çıkardım’ arkanı dön ciğer
parem yavrum’ dedim… Bana gülümseyerek ‘seni çok seviyorum babam, ellerine
kurban olduğum, beni derin göm cesedimi
lekelemesinler’ diyen kızımın kanı ciğerime sıçradı... “ Şengal’li bir baba
Yukarıdaki dehşet verici cümleler karşıma sosyal paylaşım ağlarında
çıktı. Doğruluğunu teyit edemem. Ancak dünya tarihinde savaşın ilk
mağdurlarının kadın ve çocuklar olduğu biliniyor. Savaşta kadınların tecavüze
uğradığına dair bilgi ve belgeler o kadar çok ki. Bu dram sinema filmlerinden
edebiyata ve ağıtlara kadar sanatın her alanına yansımıştır.
Ya tecavüze uğrayacağını anlayınca intihar eden kadınlar. İnsan kızı - oğlu
son ana kadar yaşama tutunmaya çalışır. Kimi zaman çaresizlik olarak
değerlendirilen intihar, çok özel anlarda bir kurtuluş ve onur eylemi sayılır.
Diyarbakır’da Dörtler’in kendini
yakması, “ölemezsiniz, sizi biz öldüreceğiz, ağır ağır, onurunuzu ve derinizi
birlikte yüzeceğiz”[ii]
diyen işkencecilerin yüreklerine korku salmıştır. Keza İttihat ve Terakki
taşeronlarının Karadeniz’de katlettiği 15’lerden Mustafa Suphi’nin karısının kaçırılıp, aylarca tecavüze uğradığını
ve sonunda, −soykırım esnasında tecavüzden kurtulmak için, el ele, ‘katillere
karı olmayacağız’ diyerek Fırat’a atlayan Ermeni
kadınlar gibi− intihar ettiğini
biliyoruz. “
24 Nisan 1915'te, Ermeni aydınlarının çıkarıldığı ölüm
yolculuğundan bir hastanede saklanarak kurtulan Zabel Yesayan, konvoylarda iyi eğitimli, yüksek tabakalara mensup
kadınlar da olduğunu vurgular. Söz konusu kadınların birçoğu infazlar ilk
başladığında intihar etmiştir. Pek çok anne, genç kızlarını Fırat’ın sularına
atmıştır. Genç kadınlar yeni doğmuş çocuklarıyla birlikte aynı sulara
atlamışlardır.[iii]
Bu konuda derlenmiş ağıtlar bulunmaktadır: “Ermeni kızlar el ele tutuştular/ kendilerini Fırat nehrine attılar”
veya “Giden giden ermeni kızlar/ Bir gün ölüm bize düşer/ Düşmana avrat
olmamaya/ Yeprat’ın (Fırat’ın) içinde ölüm bulayım.”[iv] (Sv.2000: Gth. 496, s.438)
Bir örnek daha vereyim: ‘Hüsrev Anaşirvan, Dara ve Apamea’da
Romalıları yenilgiye uğrattığında (M.S. 573) iki bin kadar Romalı genç kızı
Türklere haraç olarak göndermek istedi. Kızlar ise topluca intihar ettiler.
Yine Hüsrev’in M.S. 540‘da Antakya’yı ele geçirmesi üzerine bir grup Antakyalı
soylu kadının topluca intihar ettiğini tarihçi Procopius kaydeder.’ [v]
Uygar Batı mı… Modern Dünya mı… Suç
ortakları mı…
Hadi
bir an için “ortaçağ sona erdi, aydınlanma, demokrasi, batı geleneği dünyaya
hakim oldu…” diyenlere kulak verelim. Ve
O “Modern Dünya”dan örnekler vereyim: 2.
Dünya savaşında Nazilerin tecavüz ettikten sonra katlettiği kadınların sayısı yüz
binlerle ifade edilmektedir. Lund
Üniversitesi'nden Helle Rydström, Fransa-Vietnam Savaşı'nda yaşanan
tecavüz dehşetini şu sözlerle anlatmıştır: "Sömürgeci gücün üstünlüğünü kanıtlamak için özellikle hamile kadınlar
hedef alındı. Hamile kadınlara tecavüz ediliyor, önce bebekleri sonra kendileri
öldürülüyordu. Böylece hem doğacak düşman ortadan kaldırılıyor hem de
geleneksel olarak ailesini koruması beklenen erkekler de küçük düşürülmüş
oluyordu. “
Yine Fransa’nın suç ortaklığında gerçekleşen Ruanda soykırımı esnasında, “BM’e
göre, 1994'de 250 bin ile 500 bin
arasında Ruandalı kadın cinsel saldırıya uğradı. Tutsi kadınlarının sistemli şekilde tecavüze uğraması soykırım
ideolojisinde yer alıyordu" diyen Ruandalı psiko-sosyolog Assumpta
Mugiraneza, saldırıya
uğrayan kadın ve genç kızların üremelerini engellemek için başka barbarca
muamelelerin yanı sıra, cinsel organlarının kesildiğini de belirtti.”[vi]
“Kongo
Demokratik Cumhuriyetinde de 6 yılda 40 bin kadın, tecavüze uğradı ve seks
kölesi olarak kullanıldı. Doğu bölgesinde 20’den fazla silahlı grup, kadınlara,
genç kızlara, erkeklere ve bebeklere sistematik olarak tecavüz etti.
1992
yılında önce Bosna, sonra Kosova'da
başlayan soykırım sırasında da yüz binlerce insan topraklarından
sürüldü, hayatını kaybetti, toplama kamplarına kapatıldı, insanlık dışı
işkencelere uğradı. Hepsinden öte, her fırsatta Doğu'ya, kendi kurum ve
kuruluşları aracılığıyla insanlık dersi vermeye kalkan medeni Batı, 1995 yılı
baharına kadar süren bu vahşet sırasında tecavüz edilen kadınların çığlıklarını
duymadı. On değil, 100 değil, 1.000 değil yaklaşık 50 bin kadına tecavüz edildi. BM Ofisi, Ekim 2002 ile Şubat 2003
arasında yaklaşık 5000, yani günde
ortalama 40 kadının tecavüze uğradığını tahmin ediyor. Çoğu vakada
tecavüz kurbanları, kasıtlı yaralanmış
ya da öldürülmüştür. Binlerce kadın ve kız çocuğu kaçırılmış, kaçınılmaz
yoksulluk yüzünden seks köleleri haline
gelmeye ya da ön saflarda savaşmaya
zorlanmışlardır.”
Kürt kadınları neden bıçak taşıyor
Şırnak
Milletvekili Faysal Sarıyıldız’ın
anlattıkları da insanın kanını donduruyor. Ve ne yazık ki bu anlatılanlar
yukarıda yazdıklarım gibi gerçek. “Kadınlara tecavüz edildiğini vücutlarının iki araca bağlanıp ters
yönlere çekilerek parçalandığını, esir alınarak satıldığını anlatan Sarıyıldız,
Kelime-i Şehadet getirerek Müslüman olup soykırımdan kurtulmaya çalışanların da
büyük bir kısmının öldürüldüğünü söylüyor. IŞİD’in kadınlara dönük
saldırılarında kullandıkları bir diğer yöntem ise göğüs kesmek. Ezidi soykırımı
yapan IŞİD çeteleri, kadınlara özellikle saldırıyor, tecavüz ediyor. “ [vii]
Ve
kadınlar ve kız çocukları, kurtuluş için Tanrı'dan ölümü diler hale
getiriliyor.
Benzer bir açıklamayı da Diyarbakır Barosu Başkanı Av. Tahir Elçi yapıyor:” Zaho'ya 120 bin, Duhok sınırlarına ise 250
bin civarında Şengallinin ulaştığı bilgisini aldıklarını belirtti. (…) Kürt
kadınları dağlarda yaşama mücadelesi veriyor. Bu vahşi sürünün tecavüzlerine
maruz kalmamak adına kendi yaşamına son vermek için yanlarında bıçak taşıyorlar…"
Halepçe’den
Şengal’e, Şengal’den Gazze’ye aynı suç örgütünün katliamları
İsrail parlamentosunda “Filistinli kadınlara tecavüz edin” diyen
Siyonist vekilin İŞID çetesiyle düşünce kardeşliği açıktır. Yani tecavüzcüler
ve tecavüzü savunanlar alçaklıkta birleşmektedirler. Dolaysıyla tecavüzcülerin
tümünü tek bir din-mezhepten ya da etnik kökenden görmek yanlıştır. Erk için
erkeklerin başvurduğu tecavüz eylemi dünya tarihinin utanç sayfalarında
kalmamış bu güne kadar devam etmiştir. Erk için dedim. Yani mikro ve makro
otoritelerin, işgal-iktidar-egemenlik kavgası için diye de anlayabiliriz bu
açıklamayı. Nurdan Akıner’in
ifadesiyle: “Savaşı yapan erkekler, barış masasına oturunca ırzına geçilen
insanlık onurunun hesabını sormadı, sormuyor. Savaş zamanlarında kadına tecavüz suç değil, hiçbir yaptırımı yok.”
İşte bu gün de İŞID çete
üyeleri, “tek din, tek mezhep, İslam devleti, halifelik” sloganıyla insanları
boğazlamakta ve kadınlara tecavüz etmektedir. Ve IŞID’ın hedefinde sadece
Kürtler yoktur. Bölgede Sünni olmayan ve kendilerine biat etmeyen tüm halklara,
örneğin Hristiyanlara, Kakai’lere,
Şavak’lara, Şiir Türkmenlere de aynı zulmü uygulamaktadırlar. Sonuçta
İŞID’ın da bir “erk” yani iktidar hedefi vardır. Peki, İslam adına kadınlara
tecavüz eden, sonra da esir pazarlarında satan İŞID kimlerden oluşuyor?
Aldatılan inananlardan, gözlerini kan bürümüş canilerden: Araplardan, Türklerden, Kürtlerden, Bosnalılardan, Kosovalılardan
v.d. milliyetlerden. Düne kadar ABD’nin
görmezden geldiği örgüt büyüyünce denetlenemez hale geldi. Hatırlayınız Saddam Hüseyin de bir zamanlar ABD’nin
has adamıydı. Ama ele avuca sığmaz olup ABD’nin petro-dolarlarına el koymaya
başlayınca gözen çıkarıldı. Ve idam edildi. Oysa aynı ABD, Saddam’ın on yıllar
boyunca süren katliamlarına –örneğin Halepçe-
göz yummuştu.
“1980’li yıllarda Samuel
Huntington “Medeniyetler Çatışma”sını yazdığında, öngördüğü bugün
yaşananlardı. Hıristiyan dünyası Musevilerle olan ezeli savaşını askıya alarak,
büyük düşman İslam’a karşı birleşecek, İsrail’in esenliği ve “beyaz adam”ın hâkimiyeti
için birlikte mücadele edeceklerdi. Canavar IŞİD’cilerin doğmasına, büyümesine
bunun için müsaade edildi. Şimdi ne olacak? ABD kendi yarattığı canavarı yok mu
edecek, yoksa yaralayıp bırakacak mı? Büyük bir olasılıkla yaralı olarak
kullanmaya devam edecek. Çünkü IŞİD bölgedeki “sürekli savaş” durumunun devamı
için gerekli.”[viii]
Savaşta
tecavüze uğrayan erkekler
Bitirirken – her ne kadar yazı konusu savaşta
kadınlara tecavüz olsa da- görmezden gelinen bir konuya değinmek istiyorum: İstatistiklere göre
savaşlarda kadına tecavüz genel bir uygulama. Ama erkek esirlere yönelik
tecavüz uygulamaları da yok değil. Kaliforniya Üniversitesi'nden Lara Stemple, Male Rape and
Human Rights isimli çalışmasıyla bu
konuya dikkat çekiyor: “Erkeğe yönelik cinsel şiddet Güney Afrika ülkeleri, Şili, Yunanistan, Hırvatistan, İran, Kuveyt,
dağılan Sovyetler Birliği ve Yugoslavya gibi pek çok ülkede bir savaş ve
siyasi baskı aracı olarak kullanıldı. Londra'daki bir işkence tedavi merkezinde
kontrolden geçirilen Sri Lankalı
erkeklerin yüzde 21'i tutuklulukları sırasında cinsel şiddete maruz kalırken,
1980'lerde El Salvador'daki erkek
siyasi tutukluların yüzde 76'sı tutukluluk süreleri boyunca en az bir kez
cinsel istismara uğradı. Amerika
Birleşik Devletleri'nde her yıl 92 bin 700 erkek tecavüze uğrarken, İngiltere'de tecavüz vakalarının yüzde
7,5'i erkeklere yönelik. Saraybosna'daki
6 bin toplama kampında yapılan bir araştırmada ise erkeklerin yüzde 80'i'nin
tecavüze uğradığı ifade ediliyor. (…) Cinsiyet rollerinin katı kodlarla
belirlendiği patriarkal toplumlarda tecavüze uğradığı öğrenilen erkekler
toplumdan dışlanma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor. Lare Stemple'nin
araştırması erkeğe yönelik cinsel tacizi savaşın bir tamamlayıcısı olarak
göstermenin yanı sıra uluslararası yardım kuruluşlarının erkek mağdurlara
yönelmediğine dikkat çekiyor.”[ix]
Son söz
Velhasıl dünyada yüzyıllardır hâkim olan kapitalist barbarlık, biçim
değiştirerek sürmektedir. Günümüzde yaşanan savaşların-katliamların sorumlusu,
dolaylı ya da dolaysız aynı barbarların eseridir. Açıktır ki dünyayı ‘tecavüzcü’lerden
kurtaracak olan Hollywood’un sanal kahramanları değil, ezilen halkların örgütlü
- birleşik mücadelesidir.
Ağustos 2014
[i] Bu replik, Dörtler’i de içine alan “Karanlığın İçinde Aydınlık Yüzler”
adlı tiyatro oyunumda geçmektedir.
[ii] Bu replik, Dörtler’i de içine alan “Karanlığın İçinde Aydınlık Yüzler”
adlı tiyatro oyunumda geçmektedir.
[iii] ‘Bu
feryat 100 yıldır duyulmayı bekliyor’ , Ümit
Kurt – Alev Er, Agos.
[vi] www.metrofrance.com
sitesinde Judith Korber'in
kaleme aldığı haberi Erol Önderoğlu Türkçeleştirdi.
[vii] Nurdan Akıner
Mersin - BİA Haber Merkezi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder