Müslüm Kabadayı
Şair, beslendiği toprakla bezediği şiir
coğrafyasının sevdalısıdır. Aynı zamanda başka toprakların ve insan
kardeşlerinin yüreklerinin gezginidir. Mustafa Önal da, 1950’de doğduğu Hatay
Yayladağı’na bağlı Kandıl (Aslanyazı) köyünden derlemeye başladığı şiir
tanelerini Antakya’da lise öğrencisiyken dizelere dönüştürür.
Düziçi Köy Enstitüsü’nden mezun dayısı Mehmet
Vurkaç’ın hamiliğinde, İngilizce Öğretmeni olan şair Ali Yüce’nin desteğinde
şiir yolculuğuna devam ederken faşist bir öğretmenin “Okulda komünist faaliyet
yürütüyor,” ihbarıyla 12 Mart’ta göz altına alınır. 30 gün Adana’daki askeri
kışlada kalır. Sonra serbest bırakılır ama mimlenmiştir. Almanya’ya işçi olarak
giden ailesinin yanında okumak üzere girişimde bulunur. Ancak uzun süre
pasaport alamaz. Daha önce Hatay Valiliği yapmış olan Hasan Ferit Kubat,
1973’te İçişleri Bakanı’dır. Onunla görüşerek sorununu çözer ve Almanya’ya
gider. Orada Tekstil Mühendisliği eğitimi görür. Daha sonra Halk
Yüksekokulu’nda Türkçe Öğretmenliği de yapan Mustafa Önal, sömürgen Alman
sermaye sınıfı ve yabancıları aşağılayan ırkçı-milliyetçilerle hep çelişir ve
çatışır. Bu nedenle değişik sıkıntılarla boğuşmak zorunda kalır.
1980’li yıllarda Fakir Baykurt başta olmak
üzere Türkiyeli birçok sanatçı ve edebiyatçıyla bağ kurar. Öğretmeni ve
kentteşi Ali Yüce’yi Almanya’daki okurlarla buluşturur. O dönemde Berlin’de
yaşayan heykeltıraş Mehmet Aksoy’la kardeşi Orhan üzerinden ilişkisini
sürdürür. Onun çalışmalarını izler. Sanatla güçlü bağı olan Mustafa Önal,
ülkesinden de hiç kopmaz.
1990’larda bir süre İstanbul’da yaşayan şair,
“Mavi Martı Minare Eşittir İstanbul” adlı şiir kitabını 2010’da İstanbul’daki
Mart Matbaası’nda bastırarak yayımlar. Bu kitabın yayına hazırlanmasını Klaus
Liebe Harkort yapar. İkinci şiir kitabı “İki Dizem Kör Olsun” ise 2015’te
okurla buluşur. Şairin Almanya’da öğrencilik döneminden arkadaşı Prof. Dr. Zeki
Alpan’ın katkısıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nce yayınlanan bu
kitapta 2010-2015 arasında yazdığı şiirler yer alır. Şiirlerde işlenen
tema-konular arasında Almanya’daki yaşam ve Türkiye’deki değerler ağırlıktadır.
Son yıllarda şairin bir tarafına inen felç nedeniyle tekerlekli sandalyeyle
yaşamak zorunda kalmasının, hem iç dünyasında yarattığı gerilim hem de
biyolojik zorlukların da dizelere yansıdığı görülmektedir.
Mustafa
Önal’ın şiir dili, oldukça yalın ama güldüşün zenginliğiyle beslenen
iğneleyici-sorgulayıcıdır. Kısa dizelerle kurduğu şiirde sanatlı anlatımdan çok
duyarlık yaratma, insana ve doğaya karşı sorumluluk duyma ve incelikli düşünme
ve davranış geliştirme amacının öne çıktığı görülmektedir. Dostluğa, emeğe
saygının bir karşılığı olarak doğrudan kişilere yazdığı şiirler de söz
konusudur. Ali Yüce, Zeki Alpan ve Emin Olgun yanında Almanya’da dostluk
kurduğu Türkolog Klaus Liebe Harkort’a yazdığı Almanca şiir de kitapta yer
almaktadır.
Şairin, Yunus Emre ve Karacaoğlan’dan günümüze
akıp gelen şiir ırmağından beslendiğini, gelenekten geleceğe uzanan şiir
damarına serbest söyleyişle kan taşıdığını görmekteyiz. Bu çabasından muradının
ne olduğunu da Mustafa Önal, “Kâfir Bülbül” adlı şiirinde şöyle dile getirir:
“Bir dalına
Daha
kondum
Yunus
Emre’nin
İnşaallah
Sevdirdim kargalara
Türk
şiirini“
Beslendiği halk şiirimizin doruklarından Âşık
Veysel Şatıroğlu’nu da şöyle yad eder:
“Âşık Veysel kördü
Gönlüyle gördü
Yüreğiyle bastı
Bam telimize”
İkinci şiir kitabının da adı olan şiire
gelince… Bu şiirde ironik bir dille çocukluk, Anadolu ve Alman kadınlarının
dünyası, tütün emekçilerinin durumları işlenmektedir. Anadolu’da söylenen “İki
gözüm kör olsun” kargışından mülhem “İki dizem kör olsun” dizesiyle kurgulanan
ve Krefeld’de 25 Mart 2014’te son biçimi verilen şiir şöyle:
İKİ DİZEM KÖR OLSUN
İki
dizem kör olsun
Ben
çalmadım
Ninemin
kümesinden
Yumurtaları
İki
dizem kör olsun
Ben
devşirdim
Dürdane
ablamın
Fistanındaki çiçekleri
İki
dizem kör olsun
Ben
üfledim
Yayladağı tütününün
Sarısını göklere
İki
dizem kör olsun,
Emine’nin tombul memeleri
Yırttı
Erika’nın
Entarisinin göğsünü
İki
dizem kör olsun,
Ben
çalmadım
Eğri
ıslığı
Kırık
kavalı
Gençlik ve yetişkinlik döneminde dünyanın
ağrılarıyla uğraşan şair, son yıllarda yaşadığı sağlık sorunları nedeniyle
“ağrı”ya kargışlar dizeler. “Ağrı” şiiri şöyle:
“Yok olasın
Yorulasın
Yerlerde yorgansız
Yatasın
ağrı
Kunduramıza işeyip kaçan
Deliğinden çıkmayan sıçan
Kovalanamayan
Kovulamayan yüzsüz
Misafir
gibisin”
“Ağrı”ya taşlama yaptığı bir başka şiiri
“Kelepçesiz Tutsak Oldum Çaresiz”de, Türkiye sermaye sınıfının cama betona
boğduğu İstanbul’un hâl-i pürmelâlini “Betonbul” sözcüğüyle betimler şair.
Şiirin ilk iki bölümü şöyle:
“Betonbul’da
Kardan
bir kadının
Koynuna
girdim
Demir
parmaklıklara
Benzeyen
Gardiyan
eniştemle
Karaköy’de rakı içtim
Kocadım
Martılar
Saçımı
sakalımı
Ağarttı
Boğaz’da
Karaköy
yokuşunda
Basımı
yardı
Kolumu
kırdı yoksulluk
Ceketimi yırttı cehalet”
Ülke ve dünya gerçekleri karşısında eleştirel
tutumunu ve sorgulayıcı dilini sürdüren Mustafa Önal, sevgi-aşk ve özlem
duygularını da toplumsal-evrensel değerler bağlamında şiirleştirir. “Sevgilim”
şiiri bunlardan biri:
“Kolumdan değil şiirimden tut
Dudağımdan değil dilimden öp
Sırtüstü yatan kağıdıma değil
Alıp
başını giden kalemime yasla
Yatakta
yorganda yeryüzünde değil
Gökyüzünde uyut beni
Maviye
mora sarıya değil
Karacaoğlan’a boya
Yunus
Emre’ye ek
Pir
Sultan’dan biç
Nazım
Hikmet’te öldür,
Ali
Yüce’ye göm beni sevgilim”
Evet, “Ali Yüce’nin şiirli yüreğine gömülmek”ten
söz eden şair, onun 29 Nisan 2015’te ölümü üzerine “öksüz kaldığını” şöyle dile
getirir:
“Bir Mayıs’tan bir gün önce
Tekrarlanmaz şiir sandığımız şey
Hece
hece
ALI
YÜCE, ALI YÜCE
Bir
Mayıs’tan bir gün önce
Terk
edilmez çırak çocuklar
Ellerinde kara kalem
Önlerinde beyaz kağıt”
Şairin ilk gençlik döneminden itibaren
dostluğunu kazanmış, onun çalışmalarını yakından takip etmiş kişilerden biri de
Mehmet Kaya’dır. Komşu köyü Kışlak’tan olan Mehmet Kaya, yörede “ziraatçı”
olarak anılır. Ziraat teknisyenidir.
Mustafa Önal’ın şiir kitabına gömüldüğü bir zamanda kaleme aldığı ve
“Akdenizli Rüzgâr” olarak betimlediği şiirle tanıyalım biraz da şairi.
AKDENİZLİ RÜZGÂR
Gün ikindi
Güneş salınmış
ha battı
ha batacak
Elimde “İki Dizem Kör Olsun”
Müzikte Ruhi Su
Önümde rakım
Okuyorum Mustafa’m
dizelerini
Mozaikleri seyreder
Roma Köprüsü’nde gezer gibi
Künefe gibi tatlı
Katıklı ekmek gibi acı
Defne gibi aşk
Zeytin gibi barış kokuyor
Olmuyor sensiz hadi gel be!
Estirelim kızların eteğine
Aniden gelen
Akdenizli rüzgâr
Mustafa Önal’ın şiirindeki şaşırtmaca vuruşlar
üzerinde ayrıca durmak gerektiğini düşünüyorum. Bu, tüm şiirlerini kapsayacak
biçimde yapılmalı kuşkusuz. Bu yazımı, onu yakın zamanda tanıyan
kentteşlerinden ve Almanya’da işçilik yapan Mehmet Kabadayı’nın şiirsel bir
anlatımıyla noktalıyorum. Bir şiir emekçisini, çiçek ve ağaç emekçisinin
dilinden tanımayı, sizin de anlamlı bulacağınız kanısındayım.
MUSTAFA ÖNAL
Bayırbucak’tan bir damar
Yayladağı’ndan Kandıl’a akar
Karacaoğlan’ı Ruhi Su’yu söyler
Aşık Veysel, Fazıl Say dinler
Nazım Hikmet’i de heceler
Mustafa Önal Mustafa Önal.
Akar Asi Nehri akar
Rhein Nehri’ne kim bakar
Mustafa Önal’ın gönlünde
Memleketi Türkiye yatar
Mustafa Önal Mustafa Önal
Beyoğlu’nda gezer
Güzelleri süzer
Ali Yüce ile rakıyı
Dikiş yüzüğünde içer
Mustafa Önal Mustafa Önal
Krefeld’de yoktur yoldaşı
İstanbul’dadır ekmeği aşı
Ali Yüce idi tek sırdaşı
Mustafa Önal Mustafa Önal