24 Mart 2016 Perşembe

Raif Dikçe'de gitti!




Faiz Cebiroğlu

Eski Türkiye İşçi Partisi'nden, partili arkadaşım, Raif Dikçe'de gitti. Genç yaşında, fiziki olarak aramızdan ayrıldı. Bir yıldız daha kaydı. Mekanı gökyüzü olsun. Mekanı yıldızlar olsun. Yeryüzünde, mekanı, uğruna mücadele ettiği ”Sosyalist Türkiye” olsun.

12 Eylül 1980 sonrasında, ekonomik zorluklar içerisindeydik: Ben ve Raif yoldaş. Antakya parkında sık sız görüşür: ”Feyyaz, İzmir'e gidelim. Orada iş çok” derdi. Ben de inandım. İki bilet aldıḱ. İzmir'e doğru. Bizleri, Türkiye İşçi Partisi üyeli ve sonradan ”Sosyalist İktidar” dan, Kemal Okuyan karşıladı. İzmirde, bir yerde. Sonra, Savaş Al geldi. ”Merhaba Faiz.” ”Merhaba Raif” dedi. Savaş Hoca, ilk kez Raif'i görüyordu. Ama bizleri görünce, bir sevindi, pir sevindi.

Kemal Okuyan, araya girdi: ”Bir yer var, Karo döşemecilerine ihtiyaçları var” oraya yarın gideriz dedi. Ben de gülümsedim. Raif'te gülümsedi. Olur, çok güzel olur dedik!

Karo döşemecisi mi, tam Raif'lik iştir. Oraya gittik. Raif, gerçekten bir ”mühendis karo” döşeyicisi idi. Ben se, bakıyordum ve Raif'e sık sık sorardım: ”Ehhh, sen iş buldun, ben se Antakya'ya döneyim”, dedim. Demez olaydim. Bir sinirlendi. Bir sinirlendi. Bana, ” Birlikteyiz, sen kitap okur ve yazarsın, ben de eylemi yaparım!” dedi. Bir hafta öyle geçti. Ama para yok. Ne Faiz'de ne de Raif'te para yok. Yok. Aç kalacağız İzmir'de. Kemal Okuyan'ı arayalım dedik. O'da aranıyor, Kenan Evren tarafınca. Olmadı. Raif'e, tekrar, Liva İskenderun'a dönelim dedim. Red-etti. Ben se, açlıktan korktum, Antakya bileti aldım. Raif, İzmir'de, Faiz, Antakya yolunda. Yollarımız böyle ayrıldı. Sessizce...

Yıllar sonra, 1992 olsa gerek, Raif'i tekrar gördüm. Antakya'da, taksi şoförü. Aynı Raif, aynı güzellik.

Bedran Cebiroğlu'nun evine gittik. Raif ve ben ve Bedran!

Bedran, genç, yakışıklı Bedran, mutfakta salata yapıyor, bana da çağrı yapyor: ” Salata ”sert” olsun mu?” Ben se, Raif ile konuşuyorum. ”Salata, salata olsun. Antakya-i salata olsun”, dedim.

Salata var. Antakya biberi var. Biz varız: Faiz, Raif ve Bedran!

Bedran, bir saz getirdi. Suriye'ye gidip gelen bir saz. Bir baktım. Pir baktım. Ayar yapıldı: Bas-bariton! Söylemeye başladım: ”Hasan dağı, Hasan dağı...”

Raif : ”Hocam, sesinize ne oldu? Eskiden kalın söylemezdiniz” dedi.

Ben se, sürgündeyken, sesim, ”KALINLAŞTI” dedim.

Son görüş buydu. Yıllar geçti. Raif'im ölmüş dediler.

Bedran, Raif'in  öldüğünü duyurdu. Faiz, ölüm adın kalleş olsun, dedi,

Raif, çok  erken gittin?


Mekanın gülistan olsun!



Hiç yorum yok: