Adil
Okay
1.
Dünya savaşı ,tam yüz yıl önce, Avusturya prensinin bir Sırp
öğrenci tarafından öldürülmesi üzerine başlamış. Ama bu
sadece zahiri görüntüdür. Pazar için, paylaşım için daha çok
sömürü için emperyalist ülkeler savaşa zaten hazırlanmaktaydı.
Bu olay olmasa başka bir olayla savaşı başlatacaklardı. İkinci
dünya savaşı gibi. Ve o günden bu güne savaşlar devam etti.
Savaşlara halklar karar vermedi. Hep egemenler karar verip halkları
birbirine karşı kışkırttı. Örneğin 1. Dünya savaşında
yaşanan Çanakkale savaşı bir zafer değil, trajedidir. Zira
Osmanlı saldırıya uğramamış, alman emperyalizminin safında,
bir koyar 3 alırız hesabıyla, saldıran taraf olmuştur.
Dolayısıyla
"vatan savunması" argümanı palavradan ibarettir. 2.
Dünya savaşı sonunda Hitler ordusu da yenilip Almanya'ya
çekildiğinde "vatan savunması" diyerek çocukları bile
askere almıştır. Hatta Çanakale savaşında Türklerin komutanı
Türk değildir. Alman Lan Von Sanders’tir. Tüm komuta Alman
genel kurmayının elindedir. Tersi de olsa bana göre sonuç çok
fazla değişmezdi. Sonuçta halklar birbirine kırdırılmıştır.
Paylaşım
savaşları bu gün de bazen askeri yöntemle bazen de sermaye
hareketleri ile sürmektedir. Zira dünyada henüz hakim olan
"doğrudan demokrasi" değildir. "Uygar batı"da
bile "temsili demokrasi"de söz edilmektedir. Bizim
ülkemizde ise o "temsili demokrasi"nin sadece karikatürü
vardır.
Velhasıl
konuşacak-sorgulayacak konu çok. Resmi tarihin iğdiş ettiği
beyinlere gerçeği anlatmak gerekiyor. Bıkmadan usanmadan. Ki kendi
haklarına sahip çıksınlar. Savaşları, savaşlara karar veren
egemenleri sorgulasınlar. "Doğrudan demokrasi" talep
etsinler.
Benim
için vatan sadece Türkiye değildir. Suriye değildir. Kürdistan
değildir. Fransa değildir. Tüm dünya vatanımdır. Paris Louvre
müzesinde de insanlığın yani bizim yarattığımız değerler
vardır. New York müzesinde de. Kim neden size sınır koyuyor. Kim
neden sizden vize istiyor. Bu bile "uygar batı"nın "insan
hakları" söyleminin ikiyüzlü, sahte olduğunun kanıtıdır.
Birinci
dünya savaşı ile başladım bu güne geldim. Bu gün de karanlık.
Ama yarın ışığı göreceğimize olan umudumu koruyorum.
Bir
şiirimle bitiriyorum diyeceklerimi:
kadın
ve savaş
sel
suları çekildi
enkaza
döndü kent
postmodern
yağmayı
bitirince
silah tüccarları
akbabalar
indi affaraya
barış
çubuğunda marihuana
ıı
kara
yaşmaklı kadın
her
sabah dul olduğunu fısıldar
ölüm
yüzlü aynalara
sonra
da yıkanır ağda yapar
temiz
gitsin diye allaha
ııı
sel
suları çekildi
geriye
çocuk çığlıkları kaldı
ve
pak kadınlar…