Adil Okay
"İnsanlara yüzyıllarca
bilmedikleri dillerle, anlamını tam bilemedikleri dualar ezberlettiler,
bildikleri dilleri ise ise yasakladılar, çoğunu da yok ettiler.
Mayaca gibi "bilim"
dilleri sömürgeciler tarafından yok edildi. iş işten geçtikten sonra ÜNİCEF
Mayacayı kurtarmak için bütçe ayırdı. Eğer önlem alınmzasa yüz yıl sonra
dünyada İngilizce ve Mandarince'den (Çin'de en çok konuşulan lehçe) başka dil
kalmayacak.
Osmanlıca mı?
Hiç bir dile karşı değilim.
olamam da. bu kendimin inkarı olur.
Osmanlıca diye bir dil yoktu
zaten. Arap alfabesiyle yazılan "Eski Türkçe" vardı.
yasaklanmamalıydı.
Bir gecede insanlar
okumaz-yazmaz hale gelmemeliydi.
Bu saptama başka ama AKP'nin
sanki arı dilmiş, ata diliymiş, mübarek dilmiş gibi Osmanlıca savunuculuğu
başka bir konudur. AKP'nin yaptığı Osmanlı'ya, halifeliğe, şeriata özlemin dışa
vurumudur. bir başka ifadeyle "imparatorluğa- sömürgeciliğe"
özlemdir. Malum MHP, Türk-islam sentezcisidir, AKP ise İslam- Türk
sentezcisidir. Ama uyguladığı- benimsediği ekonomik politika ise
neo-liberalizmdir. yani kapitalizmin vahşi yüzüdür. yeni Ortaçağdır.
Osmanlıcaya ise geçmiş ola.
Osmanlıcayı öğrenmeyen bu gün
bir şey kaybetmiş sayılmaz.
Benim öğrendiğim 3 kelime
osmanlıcadan çok Fransızcam daha çok işime yaradı. yarıyor. sadece osmanlıcamı
denemek için 20 yıl kadar önce bir şiir denemem olmuştu. o kadar. Bu gün bu
coğrafyada yaşayıp Türkçe, Kürtçe, Ermenice, Arapça edebiyat yapanların büyük
çoğunluğu osmanlıca bilmez, ama bu eserlerinin değerini düşürmez. osmanlıca
kaynakları da uzmanlar çevirdi. çeviriyor. çocukların belleğinde boşuna yer
kaplaması gerekmiyor. zaten Türkoloji gibi bölümlerde öğretiliyor.
AKP bu tartışmalarla gündemi
değiştirmeye çalışıyor. çoğu zaman da başarıyor. ara da emeğe saldırı devam
ediyor, doğa katliamı devam ediyor, kimlik gaspı devam ediyor...
hapishanelerdeki yeni
uygulamayı kaç kişi duydu bu arada. yeni genelgeyle tutsaklara kargo ve dergi
yollamak yasaklandı. sürekli yolladığım dergiler geri döndü. yakında bu konuda
açıklama yapacağım.
Ne diyeyim sonlandırırken:
Bu kez de osmanlıca olsun
paylaştığım şiir:
HAFİF MEŞREB MAHBUBE
ah mahbubem
ne işim mi var
bu ah-ı gitmiş
vâh-ı kalmış kocayla
sen hiç duymadın mı
sahib-i keremin serveti
züğürdün zeker-i ma’hudesi
tatlı olur dendiğini...
zevcemin malını yiyorum
atarak ara sıra sahte inzal
çığlığı
züğürt civanlarımın
kemâl-i zevk ve sefasını
alıyorum bastırıp koca
parasını
bana inan tatlım
bir elim yağda
bir elim balda
çok ama çok namusluyum...
zor mu zor bu devirde
sahib-i servet zevce bulmak
ama çâlâk zen-pâreler
zibil gibi önünde ardında
elini salladınmı ellisi
esmeri sarışını
evlisi bekarı
sünnetlisi sünnetsizi
bend-i şalvar çözer önünde
silmek için orandan burandan
taşan hicabı
elin paralı olsun yeter
silip silkinip attığın
kâğıtları
zevk suyuna banmış banknotları
havada kapıp dua ederler...
ah güzelim
kulağına küpe olsun ders-i
saadetlerim
gençlik elden gitmeden
şeriat yolun kesmeden
kör topal yaşlı demeden
nikahına al bir sahib-i kerem
hafif meşrep mahbube iken
hanımefendiye yükselir lakâbın
ne yaparsan nikah altında yap
ister „niyku’l ade“
ister „visal-i kâzib“
banknot banyosunda yunur
yıkanır
namus giyinirsin...
yüzü iki deyyuslar
sütten ak duhter-i duşize’den
paktır
meryem anamdır hazreti
bacımdır
deyü yemin içer
mübarek kandil günlerinde
secde ederler mevz-i ziba’nın
önünde...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder