25 Mayıs 2015 Pazartesi

Hukuk, Demokrasi, Sol, Aleviler Ve Seçim...



Mustafa Elveren*

Hukuk ve Demokrasi

Bugün ülkemizde antidemokratik Anayasa ve yasaların yürürlükte olduğu bilinen bir gerçektir. Bu yasalar ancak benim gibi garibanlara uygulanmaktadır.

Örneğin; TC Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ın bu yasalara uymadığı açıkça görülmektedir. Anayasa’da görevleri açıkça belirtilmesine rağmen buna uymamakta direniyor.

Türkiye’de işlemeyen hukuk tamamen siyasallaşmıştır. Demokrasi ise, bu ülkeye hiç uğramadı. Antidemokratik seçim yasası çerçevesinde 4 yılda bir yapılan seçimler bize demokrasi olarak yutturulmaktadır. O nedenle demokrasi mücadelesini kesintisiz sürdürmemiz gerekir.

Bir dönem hakkımızda davalar ve soruşturmalar açan savcılar ile karar veren yargıçların bu gün “Paralel Yapı” taraftarı olduğu iddia edilmektedir. Hem de iktidar tarafından öne sürülmektedir.

Kamuoyunda çok iyi bilinen “Ergenekon”, “Balyoz” ve benzeri birçok davanın sanıklarına; “Size kumpas kuruldu. Pardon, biz de aldatıldık!” Yargının bağımsız olmadığı iktidar yetkilileri tarafından böylece itiraf edilmiştir. Dün taraf olan yargı, bugün de bağımsız değildir. Bu gün sadece farklı bir formatla yürütülmektedir.

Öyle anlaşılıyor ki, yargı iktidarın istediği çerçevede kararlar vermektedir. Yani, geçmişte verilen kararları bu gün formatlayarak kendi görüşlerine göre yeniden düzenlenip, uyguladığını görmekteyiz.

Yüzlerce yazar-çizer ve aydın kişilere; 3 veya 5 yıl aynı konuda görüş belirtmemek, yazı yazmamak koşuluyla verilen cezalar ertelenmiştir. “Türk milleti adına” verilen bu kararlar demoklesin kılıcı gibi boynumuzda duruyor. Şöyle ki; “eğer aynı konuda yeniden yazı yazarsanız ertelenen cezanız tekrar uygulanacaktır…”  biçiminde karar veren yargıçlar bağımsızlar mıydı?

Benim gibi 3 K’li (Kürd-Kızılbaş-Komünist) hakkında verilen “siyasi karar”ların hala yürürlükte olması ülkemizde hukukun siyasallaştığının en önemli kanıtı değil midir?

Özellikle kendimden bir örnek vermek istiyorum. Çağdaş Kawa Mazlum Doğan ve Pirimiz Seyit Rıza için yazdığım yazılardan dolayı Tunceli Cumhuriyet Savcılığı tarafından açılan soruşturmalar nedeniyle dava aşamasına dönüştü.

Hakkımda açılan bu davalardan bir tanesi zaman aşımına uğradı. Diğer bir tanesi de; yasanın ilgili maddesinden yararlanmak için savunmamda belirtilen istem doğrultusunda bir daha aynı konuda yazı yazmamak şartıyla verilen hapis cezası ertelendi.

Yine aynı gerekçeyle yargılandığım başka bir davada ise; Tunceli Asliye Ceza Mahkemesince bulunduğum ilin Asliye Ceza Mahkemesi’nde talimatla ifademin alınması istenmiştir. Bu talimat üzerine ilgili Asliye Ceza Mahkemesi’ne ifade vermek üzere gittim. Önceden hazırlamış olduğum yazılı savunmamı Mahkeme kaleminde kayıttan geçirmek suretiyle Kâtip memura teslim ettim. Verdiğim yazılı savunmamda; yasanın ilgili maddesinden yararlanmak istemiş ve bu doğrultuda karar verilmesini arz ve talep etmiştim.

Duruşma sıram geldiğinde yetkili hâkimin karşısına çıktım ve yazılı savunmamı sözlü olarak okumak istedim. Duruşma hâkimi bana; “Önümdeki dosyada görüyorum ki sen Tunceli’sin. Günümüzde Kemal Burkay’ın, Şıwan Perwer’in Türkiye’de serbestçe gezdiği halde, senin CMK 231. maddesinden yararlanmasını doğru bulmuyorum. Sen gel yazılı ifadeni değiştir ve o maddeden yararlanmak yerine davanın temyiz edilmesini talep et…” dedi.

Ben de kendi kendime; “bu yargıç herhalde benim lehime karar çıkmasını istiyor” diye saf saf inandım.

Yargıcın bu açıklaması üzerine, ben de; “Efendim, ben hukukçu değilim. Avukat tutacak kadar da maddi durumum elvermiyor. O nedenle tüm savunmalarımı kendim hazırlamaktayım. Eğer sizin söylediğiniz bu gerekçe benim lehime olacaksa, öyle yapalım” şeklinde yanıtladım. Bu mutabakatımız üzerine yargıç kâtibe dönerek; “Beyefendinin yazılı savunmasının düzeltmesini yap ve yeniden imzalasın” biçiminde duruşma kâtibine talimat verdi.

Kâtiple birlikte Mahkeme kaleminde bilgisayarda kayıtlı olan savunmamın sonuç bölümünde “Mahkeme aksi kanaatte ise, CMK’nun 231.maddesinin uygulanmasını…” cümlesi değiştirilerek yerine “CMK’nun 231. maddesinin uygulanmasını kabul etmiyorum ve temyiz hakkımı kullanmak istiyorum” cümlesi eklenerek yeniden düzenlenip, tarafımdan imzalandı.

Birkaç ay sonra Tunceli Asliye Ceza Mahkemesince 3000 Tl para cezasına çaptırıldığımı açıklayan bir karar tarafıma tebliğ edildi.

Bu kararı temyiz etmek için kısa bir savunma hazırladım. Savunmamda kısaca; yazdıklarımın düşünce ve ifade özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini belirttim. Ancak, Yargıtay’a göndereceğim bu savunmanın kurallara ve biçim olarak da uygunluğunu teyit etmek için ricada bulunmak üzere tanıdığım bir avukat arkadaşıma gittim.

Savunmayı inceleyen avukat arkadaş bana, neden yasanın erteleme maddesinden yararlanmadığımı sorunca, ben de yukarıda açıkladığım olayı aynen kendisine aktardım. Avukat; “Seni yönlendiren hâkimi tanıyorum. Bu hakim tarikat mensubudur ve karısı da türbanlıdır..” yanıtını verdi. Artık iş işten geçmişti. Yargıtay’a savunmayı gönderip sunucu beklemekten başka çarem kalmamıştı.

Yargıtay’dan bir süre sonra gelen tebligatta; “TBMM’nin çıkardığı demokrasi paketi (kaçıncı demokrasi paketi olduğunu hatırlamıyorum) çerçevesinde cezanın ertelendiğini, o nedenle dosyanın mahkemeye iade edilmesi…” şeklinde karar verilmişti.

Beni yönlendiren yargıç hala aynı mahkemede mi görev yapıyor? Yoksa başka yere mi atandı? Bilmiyorum. Ancak bu tür olayları ispatlamak çok zor olduğunu düşünüyorum. Çünkü kendisi de suça ortak olmuş oluyor. Dolayısıyla o kâtibin, yargıcın yönlendirme yaptığını söylemesini beklemek saflık olur.

Peki, o gün hakkımızda verilen kararların bu gün geçerliliği var mı?

Ne yazık ki, Türkiye’de bu gün demokrasinin ve hukukun işlemediği bir sistemde yaşamaktayız.

Sol, Aleviler Ve Seçim
Cumhuriyeti, laikliği, demokrasiyi savunmak tüm halkların yararına olduğu bir gerçektir. Türkiye’de hukuk ve demokrasi kriteri; Cumhuriyet, laiklik, evrensel hukuk ve Kürt sorunu çerçevesinde değerlendirilmelidir.

Birçok sol örgütün ve bazı Alevi kurumlarının “…Cumhuriyeti, laikliği, demokrasiyi savunmaktan…” dolayı durup dururken Mustafa Kemal’e karşı çıktıkları doğru değildir. Karşı çıkılan ve İtiraz edilen; Kemalizm’in devrimcilik ve solculuk olarak bizlere yutturulmasınadır. Başta dersim katliamı olmak üzere, M. Kemal’in temize çıkarılmasınadır. Adına cumhuriyet deyip tek tipçi anlayışın dayatılmasınadır. Dolayısıyla bu çerçevede kendini konumlandırmayan sol hareketler tarihte tasfiye olmaları kaçınılmazdır.

“Solun, Mustafa Suphilerin neden ve nasıl tasfiye edildiğini iyi anlamaları ve çözmeleri gerekir. Sol bunu çözmeden bir atılım yapamaz.” (A.Öcalan-Nisan / 2010-Görüşme Notlarından)

Bize demokrasi olarak yutturulmaya çalışılan 7 Haziran seçimlerinde halkların lehine sonuç almak için meşru yollardan tüm enerjimizi harcamalıyız. Bu durum aynı zamanda bizim bu güne kadar verdiğimiz demokrasi mücadelemize de katkı sunacaktır. Buradan hareketle, 7 Haziran’da yapılacak milletvekilliği seçiminde sol ve Alevilerin tavrı çok önemlidir.

Tüm kamuoyu araştırmaları bize şu gerçeği göstermektedir. Şöyle ki; HDP’nin %10 seçim barajını aşması durumunda AKParti iktidarını kaybedecektir. Yani CHP ve MHP oylarının birkaç puan yükselmesi iktidarı etkilemeyecektir. Fakat HDP’nin barajı aşması durumunda hem AKParti iktidarı ve hem de tek adam rejimi önlenmiş olacaktır.

Bu analiz çerçevesinde başta Aleviler olmak üzere; demokratik solun, sosyalistlerin, emekten yana olanların, sosyal demokratların hatta gerçek Kemalistlerin de önümüzdeki 7 Haziran seçimlerinde yukarıdaki analize göre oylarını kullanmaları tüm halkların yararına olacağını düşünüyor ve öneriyorum.

Yakın çevremde ve tanıdıklarımdan bazıları şöyle bir formül öneriyorlar. “biz bu güne kadar hep CHP’ye oy veriyoruz. CHP’den asla ayrı kalmayız. Fakat AKParti iktidarını ve tek adam rejimini önlemek için HDP’nin barajı açması gerekir. Bundan başka çaremiz yok. O nedenle oylarımızı CHP ve HDP arasında paylaşmamız lazım…”  Öyle sanıyorum ki, Türkiye’nin her yerinde CHP seçmeni bu formüle göre oylarını kullanacaktır.

Tarihte silinmek istemiyorsak hep birlikte fedakârlık yapmak zorundayız.
Seçimin yapılmasına bir aydan az süre kaldı. Hep birlikte başaracağımıza inanıyor ve diliyorum.
08.05.2015
*Em. Öğrt.


Hiç yorum yok: