Adil Okay
HDP binalarına saldırılar
başladı. BDP’den sonra şimdi de HDP’liler linç tehditiyle karşı karşıya.
Gencecik sol görüşlü çocukları sadece bildiri dağıttıkları için, bunlar
‘Kürt’tür’ diye linç etmeye kalkan sapıklar yeniden sahnede. Bu konuda 2005
Yılında yayınlanan “Kurtlar inlerinden çıkıyor…” başlıklı bir makale yazmıştım.
Aşağıda olduğu gibi aktardığım bu yazı ne yazık ki hâlâ güncel.
Dünyada
en çok çocuk pornosunun izlendiği ülkelerden birinin neden Türkiye olduğu sorusunun
cevabı: HDP’lileri, linç etmek için sıraya giren bu sapık-faşistlerin giderek
çoğalmasında ve bunların kimi ‘devlet adamlarından – güvenlik güçlerinden’
destek görmelerinde aranmalıdır.
“1976 ya da 1977 yılıydı. Bedri Koraman’ın Milliyet
gazetesinde ilginç bir karikatürü yayınlandı. Kimliği belirsiz birileri
tarafından ipi çözülmüş azgın bir köpek kulübesinden dışarı fırlıyordu. O
yıllar üniversitelerde, fabrikalarda ve sokaklarda MHP’lilerin devlet destekli
saldırılarına rağmen yükselen devrimci bir kabarış vardı. Taş ve sopalarla bu
sol gelişmenin önünü alamayan güçler silaha sarıldılar. Önce öğrenci ve işçi
liderlerini, sonra aydınları hedef aldılar. Cahit Orhan Tütengil, Bedrettin
Cömert, DİSK Genel Sekreteri Kemal Türker, kaçırılıp işkence ile öldürülen 7
TİP’li öğrenci ve İstanbul Üniversitesinde güpegündüz üzerlerine bomba atılarak
katledilen onlarca öğrenci, o dönemden ilk aklıma gelenler. İşte Bedri
Koraman’ın karikatürü tam o dönemde yayınlandı. O güne kadar bağlı tutulan
yedek güçler sokağa salınmıştı. Bu katliamları sağcıların yaptığı apaçık
kanıtlarıyla ortaya çıktığı halde, 12 Eylül 1980 darbesi solun üzerine balyoz
gibi indi. Sivil faşist çetelerin yarım bıraktığı kirli işi, Kenan Evren ve
şürekası üstlendi. Sonuç: 17 bin fail-i meçhul. Boşaltılan – yakılan köyler.
Bugün kimi
“aydın”lar bellek kaybına uğramış görünüyor. MHP’nin değiştiğinden, AKP’nin
demokratlığından söz ediliyor. Mersin ve Trabzon’daki olaylardan sonra 200
aydının yumuşak bir dille kaleme aldıkları bildiriye bile tahammül edemeyen ve
onları “Evlerinizde oturun, bu işlere karışmayın” diye tehdit eden Susurluk
sanığı Mehmet Ağar’ın beyanatları alkışlanıyor.
Trabzon
bir dönüm noktası mı?
12 Eylül 1980
darbesinden sonra iktidar ortaklığı, bakanlık ve milletvekilliğiyle
ödüllendirilen ‘ülkücülere’, derin devlet 25 yıl sonra yeniden ihtiyaç duyuyor.
Ve Bedri Koraman’ın otuz yıl önce çizdiği karikatürdeki gibi kurtların ipleri
çözülüyor. Mersin’deki bayrak olayını abartıp krize dönüştüren bu güçler,
Trabzon’da yasal haklarını kullanıp bildiri dağıtan dört delikanlıyı parçalayıp
öldürmeye kalkıyor. Arkasından Sakarya’da basın açıklaması yapmak isteyen bir
gruba linç girişimi ve diğer saldırılar.
Trabzon
turnusol kağıdı işlevi görüyor. At izinin it izine karıştığı ülkemizde,
Trabzon’daki linç girişimine bakış ve ilk tepki foyaları meydana çıkarıyor.
Öyle ya, Felluce ve Filistin direnişini selamlamak kolay; derin devlet rahatsız
olmaz. Gelin, demokratlığınızı Trabzon’da, Mersin’de, Diyarbakır’da gösterin.
Aradan bunca zaman geçmesine karşın hala hayasızca Mersin’de, Trabzon’da bayrak
yakıldığı yalanını söylüyor satılık kalemler. Halkı göreve, yani linçe davet
ediyorlar. Trabzon Valisi Hüseyin Yavuzdemir, kurt işareti yapıp örgütlü linç girişiminde
bulunan ‘ülkücülerden’ sözetmek yerine, F Tipi cezaevlerini protesto etmek
amacıyla bildiri dağıtan beş delikanlının Türk milletinin huzurunu bozduğundan,
bunun üzerine halkın milli tepkisini ortaya koyduğundan sözediyor.
Gerçek ortaya
çıktığı halde kimse özür dilemiyor, asıl suçlular yakalanmıyor, hükümet kendi
koyduğu ve savunduğu yasalarını uygulamaya yanaşmıyor.
Biz bu filmi ve bu karikatürü daha
önce görmüştük
Oysa herkes biliyor ki, bu “milli refleksler” daha
önce Çorum’da, Maraş’ta ve Sivas’ta yaşanmış ve yüzlerce insan katledilmişti.
Oysa herkes
biliyor ki, daha birkaç gün önce Konya Ülkü Ocaklarında yapılan aramada on
kadar tabanca, üç bıçak, sopa ve işkence aletleri ele geçirildi. Yani
“ülkücüler” yeniden silahlanmaya başlamıştır.
Oysa herkes
biliyor ki, halktan, halkın tepkilerinden dem vuranlar bir gün olsun işçiden,
memurdan, köylüden, yani emekçiden yana olmadılar. Sermayenin çıkarlarına
hizmet ettiler.
Oysa herkes
biliyor ki, bütün bunlar, ırkçı saldırılara zemin hazırlayan komplolardır.
Pabuçlarının dama atıldığını düşünen güçlerin siyaset sahnesine yeniden çıkmak
için yaptıkları gövde gösterisidir.
Oysa herkes
biliyor ki, bu saldırıların amacı vatanı, milleti korumak değildir. İncirlik
üssü ülkemizde kurulurken, 6. Filo’nun askerleri denize dökülürken bu sahte
vatanseverler ortada yoktular.
Bilenlerin çoğu konuşmuyor. Konuşanların çoğu yalan
söylüyor. ‘Demokrat’ geçinen gazeteciler, politikacılar, ‘aydınlar’, savcıları
göreve çağırmak yerine, kurt işareti yapıp, kan istiyoruz diye bağıran gözü
dönmüş linç girişimcilerini dolaylı olarak destekliyor.
Gerçekleri
konuşup yazanlar, ülkemizin yeniden karanlık, bulanık bir mecraya girmesini
istemeyenler hala azınlık. Ve bu azınlık önce hükümeti sağduyulu olmaya
çağırıyor. Taşlar bağlanıp kurtlar ininden çıktıktan, aba altından sopalar
gösterildikten sonra, gecikmeli olarak devletin zirvesi sağduyu çağrısı
yapıyor.
Biz bu filmi
ve bu karikatürü daha önce görmüştük...”
Demiştim eski makalemde.
Sonsöz: Peki, bu gün ne yapmalı. Öncelikle nasıl
“hepimiz Filistinliyiz, hepimiz Ermeniyiz, hepimiz Aleviyiz, hepimiz
Roboskiliyiz” diye geçmişte safımızı belli ettiysek, ezenlere karşı, faşizme
karşı ezilenlerin safında yer aldıysak, bu gün de HDP’li olalım, olmayalım,
eğer özgürlük ve eşitlik istiyorsak, “Hepimiz HDP’liyiz” diyerek sokaklara
çıkmalıyız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder