Mustafa Elveren (Em. Öğrt.).
Dünya’da siyasi dengeler hızla
değişiyor. Dolayısıyla Türkiye de değişmek zorundadır. O nedenle Alevi kurum ve
kuruluşları da bu dengeleri göz önüne alarak örgütlemelerini ona göre yeniden
gözden geçirmeleri gerekir diye düşünüyorum.
Bazı yazar ve çizerler ile Alevi
kuruluşlarının yetkilileri; “Aleviler nasıl örgütlenmeliler?”, Aleviler bu güne
kadar ne yaptılar?”, “Aleviler ne yapmalı?” ve benzer soruları ortaya koyup,
kendilerince çözümler üretmeye çalışıyorlar.
Alevilerin inanç özgürlüğü başta olmak üzere,
ötekileştirilen tüm halkların ve bireylerin anayasal eşit vatandaşlık hakkı
çerçevesinde demokratik bir Türkiye’yi yaratmak için ortak paydalarda
örgütlenip, birlikte hareket etmesi sağlanmalıdır.
“Hıristiyan Müslümanlar-Ateist
Müslümanlar” söylemi ne kadar yanlış ve mantıksızsa, bazı tarikatların;“Müslüman
Aleviler-Ateist Aleviler” söylemi
de o kadar yalan, yanlış ve mantıksızdır. Çünkü bir insan hem Ateist hem de
başka dinde olamaz. Bu söylem Alevileri İslam’ın içine monte etmek için yapılan
bir tür propagandadır. O nedenle bir kısım Alevi kurum ve kuruluşlarının
yetkilileri bu tür propagandaların tuzağına düşmemelidirler.
Bizler ateist ya da farklı
dinlerde olabiliriz. Ancak, ateist olmak mevcut dinlerle ilgili olarak
olumlu-olumsuz görüşlerimizi açıklamayacağız anlamına gelmez.
Devlet “Tanrı” kavramının egemen
sınıf tarafından kurumlaştırılmış halidir. Egemen sınıfa göre “Tanrı, Kadri
mutlak bir güçtür.” Ezilenler göre “Tanrı, sığınılacak, medet umulacak bir
güçtür.” Her iki bakış açısı devlet olgusunda buluşur. Devletin babalığı kul
ile efendinin ittifakıdır. (Kemal
Bülbül–Gomanweb)
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel
Başkanı Sayın Kemal Bülbül’ün yukarıda alıntıladığım analizine aynen
katılıyorum.
Yine bazı Cemevlerinin uygulamalarını
eleştiren Alevi yazar Sayın Erdal Yıldırım’ın makalesinden kısa bir alıntı
yaparak aşağıya aktarıp, sizlerle paylaşmak istiyorum.
Cemevinde devrimcilerin cenaze
törenlerinin yapılmasına izin vermeyen sözde Alevi dedeleri var. Bayram cemi,
bayram namazı yaratan, devrimci cenazelerini Cemevine almayan, Alevi cenaze
törenini Müslüman inancına göre uygulayan / uygulatanların yaptıkları
“düşkünlük”tür. Erdal Yıldırım
/ 14.08.2013-Gomanweb) Çok
haklı ve yerinde bir eleştiridir.
Ne yazık ki bu iki değerli yazarlarımız
internet üzerinde takip ettiğim kadarıyla “Tartışma Formu” adıyla bazı odaklar
tarafından hakaret ve tehditlere maruz kaldılar.
Birçok kişi inandığı değerlerinin
eleştirilmesinde rahatsızlık duyarlar. Hatta kendi şahsına yapılan bir kötülük
olarak görürler ve şiddette dahi başvurabilirler. Mesela; Türklüğü ve
Atatürk’ü, Müslümanlığı ve Muhammed’i eleştirmek ülkemizde hala suç sayılmaktadır.
Bu konuda yaptığınız bir eleştiri hukuken suç sayılmasa bile, dinden beslenen
baronların etkisiyle toplumsal baskı altında kalma riski büyüktür.
Ne yazık ki, “önce Müslüman’ım, sonra insanım” diyen bir kültürün mirasçısı ve
fertleriyiz. Bu mirası reddetmek ya da değiştirmek çok kolay değildir.
Tarihi kişilikler, dinsel inançlar,
milli değerler, adet ve örfler toplumun ortak değerleri olduğu inkâr edilemez
bir gerçektir. Ancak, bu değerleri eleştirilemez birer tabu haline getiren
toplumlar bilime kapalıdırlar. Dolayısıyla çağın gereklerine uygun olarak
ilerleyemezler.
Ben tüm değerlerin merkezine her
zaman insanı koyarım. İnancım da insan merkezlidir. Bundandır ki; iyiliği de,
kötülüğü de, kurtarıcılığı da insandan ararım.
Ben Müslümanlık ve Alevilik konusunda
uzman değilim. Benimki daha çok öngörü ve yaşadığım olaylar ile okuduğum birkaç
kitap ve makaleden ibarettir.
Artık “maymun gözünü açtı.” Aleviler
konusunda kıvıran Resmi ideoloji bu gün renk değiştirse de eskisi kadar
başarılı olacağını sanmıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder