15 Şubat 2014 Cumartesi

Kürt devleti istememek ve insan aklı…



Faiz Cebiroğlu

Çoğu zaman hayret ediyorum. İnsan aklının  ”durmasına” hayret ediyorum. Duran akıllarda hayret ettiğim insan tipleri çoktur. Ama en hayret ettiğim;  ”sınıflar, devletler ve uluslar”  dünyasında, ”devlet / ulus istemiyorum”  diyen insan aklıdır. Böylesi aklın, düşünce mekanizması duran bu aklın, ”ezen ulus ve devletlere hizmet ettiğini düşünemeyecek  durumda” olmasıdır. Hayretlik ve şaşkınlık burada yatar. Hayretlik ve şaşkınlık, duran insan akıllarında yatıyor.

Ezilen ve Orta-doğu’nun iç-sömürgesi olan Kürtlerin neden devleti / ulusları olmasın?

Kürt devletine / ulusuna karşıyım diyen, politik önderler nasıl bu duruma geldi ve getirildi?

Bu sorular üzerinde, ”ezen – ezilen” psikolojik çerçevede bakmak gerekiyor. Bu,  ezen / ezilen çerçevede, geçici de olsa, insan aklı duruyor. Duran akılda,  mantık ta olmuyor, olur mu?  Duran bir akılda, ancak ve ancak “ezen ulus ve devletlerin” aklı gibi düşünmek oluyor. Bu da, akılsız olmak demektir.

Sınıf, kapitalist devlet ve uluslar dünyasında, ”Kürt devleti” ve ”Kürt ulusu” istemiyorum demek, akılsızlıktır. Akılsızlık, çirklinliktir. Dünyada toplumsal olarak en büyük çirkinlik, kendi ulusunu sevmemek demektir!

Herkes ulusunu sevmelidir.

Herkes ulusunu ama ezmeyen ulusunu; herkes devletini ama ezmeyen devletini sevmelidir.

Uluslaşma sürecine en geç kalan Kürtler olmuştur. Bu yüzden, Kürtler, ulusunu sevmelidir! Yalnız Kürtler değil, herkes ulusunu sevmelidir;  zira uluslaşmak, ulus olmak, bir doğum gibi güzeldir. Ulus, tüm değerleri ile güzeldir. Kürtler bir ulustur. Kürt ulusu ve devleti doğmalıdır. Güzeldir.

Ulus, özünde, doğum demektir. ”Nation,” Latince’den, ”nascire”den geliyor. Doğumdur.

Uluslar, belirli tarihlerde, feodalizmin çözülüp, yerini kapitalizme bıraktığı bir çağda doğuyorlar. Yükselen kapitalist çağının doğumunda; dil, toprak, ekonomi, kültür ve psikolojik ortaklıklık gibi değerler ortaya çıkıyor. Bu doğumun birliğine ulus deniyor. Ulus, budur. Tarihsel bir doğumdur.

Köylü tabanından ve bağrından bir burjuva oluşumu çıkıyor: Bu, ulustur.

Feodalizmin çözülüp, yerini kapitalizme terketmesiyle, üç politik kavram da bütünleşiyor:  Devlet, demokrasi ve ulus.

Devlet, demokrasi ve ulus. Hem kaiptalist toplumlarda, hem de sosyalist toplumlarda varlıklarını sürdüreceklerdir. Yönetim biçimleri ne kadar farklı olursa olsun, her iki sistemde, bu üç kategori ( devlet, demokrasi ve ulus) vardır. Zira, komünizme kadar, sınıf devlet / ulus devlet vardır. Böylesi objektif koşullarda, ”devlete karşıyım” ya da ”ulusa karşıyım” demek, ne kadar gerçekçi olur?

Böylesi objektif koşullarda, daha dilini özgürleştirmeyen bir halka, bizler devlete ve ulusa karşıyız demek, ne kadar  ”mantiki” olur? Olur mu?

Devam eden insan evrim tarihini tümden yadsıyıp, ”ütopist” mantıkla, ”devlete” ve ulusa” karşıyım demek, ne kadar, ”ulus sevgisi” olur? Olur mu?

Bu konular üzerinde duruyoruz. Bu konuları yadsıyan ve duran insan aklına ”çareler” bulmaya çalışıyoruz.

Kolay değildir.

Kolay olmayan, duran insan aklını tekrar çalıştırmaktır.

Kolay olmayan, ezen, sömürgeci ülkelerde rehin alınan ve durdurulan insan aklını tekrar harekete geçirmektir.

Akıl durmaz. Doğum durmaz.

Yeni akıl, yeni doğumda olacaktır.   Her doğum zordur, ama en son doğum güzel olacaktır: Ulus olacaktır. Kürt ulusu olacaktır!

Hiç yorum yok: