Mustafa Elveren*
Türkiye’nin mevcut sistemi her
zaman siyaseti kendi kontrolünde tutmaktadır. M. Kemal’in ölümünden sonra
yaratılan sahte Kemalizm bazen sağ siyaset, bazen de sol siyaset olarak
karşımıza çıkmaktadır. Kimi zaman da merkez sağ ve merkez sol şeklinde siyaseti
dengede tutuyor.
Bu siyasi sistemde sağ ve sol
siyaset çizgileri birbirleriyle yarışıyormuş gibi yapıyorlar. Gerektiğinde
tarikat ve cemaat biçiminde de siyaseti dengeleyebiliyor. Diyanet İşleri Kurumu
ile birlikte “Hoca Efendi” ve “Cüppeli Hoca” gibi kişilikler yaratıp,
din-iman-ezan, vatan-millet-bayrak söylemiyle halklar uyutulmaktadır.
Buradan hareketle; resmi
ideolojinin temel felsefesini oluşturan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) “SOL”,
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) “SAĞ”, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKParti)
ise “MERKEZ” olarak halklara yutturulmaktadır.
Türkiye’nin en önemli
temel sorunlarından Kürt ve Alevi konusunda Tuncelili iki Kemal’in
(Kılıçdaroğlu-Burkay) sahneye çıkması tesadüfü olduğunu düşünmüyorum. Zaten
Kemal Kılıçdaroğlu’nun Dersim’de yaptığı tek icraatı Dersimli Ferhat Tunç’a
karşı Tuncelili Kamer Genc’i tekrar Meclis’e göndermek oldu.
Tüm bu olumsuzluklara
rağmen; CHP'nin başında bulunan Dersimli Kemal Kılıçdaroğlu gibi bir
lider bu partinin değişimini ve dönüşümünü sağlayabilir mi? Parti içindeki
ırkçı çıkışlara rağmen gücü ve iradesi var mı?
Van’da düzenlediği mitingde ’Mustafa Muğlalı Kışlası’nın adını
iktidara gelince kaldıracağız" diyen CHP Genel Başkanı Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu, aynı şekilde başta Muğla’daki Mustafa Muğlalı caddeleri olmak
üzere tüm Türkiye’de Mustafa Muğlalı ismini kaldırılacağını söyleyebilecek mi?
Çok zor görünse de biraz cesaret
gösterip, risk almasına bağlıdır. Sayın Kılıçdaroğlu’nun iyi niyetli ve dürüst
biri olduğunu herkes söylüyor. Bir zamanlar rahmetli Erdal İnönü ve Bülent
Ecevit için de söyledikleri gibi. Önümüzdeki süreçte hep birlikte izleyip
göreceğiz.
Artık “yeni CHP” Kemalizm’e fazla
takılmadan, evrensel insan hakları çerçevesinde politikalar üretmeyi
başarabilmelidir.
Şimdi bazı okuyucularım,
arkadaşlarım ve dostlarım bana; “yahu senin CHP’den hala umudun mu var?” diye
sorabilirler.
Benimki umut değil, kendimce doğru
olduğuna inandığım tespitlerdir. Dolayısıyla CHP’yi analiz etmek ülkemiz ve
halklarımız açısından bence yararlı olur.
Türkiye’de sistem, siyaseti her
zaman kontrolünde tutsa da, bu antidemokratik seçim yöntemini zorlayıp,
demokratik kanallar açmak için uğraş verilmelidir.
Kişiler ya da örgütler kendi
çıkarları için “Şeytanla bile iş birliği yapabilirler”. Öyle ise, birçok uygar
ülkede olduğu gibi Türkiye’de de ilkeli siyasi ittifaklar yapılabilir.
Halkların Demokratik Partisi (HDP)
bunu büyük ölçüde başarmış durumdadır. HDP örneği ülkemiz için çok önemli ve
yararlı bir model olduğunu düşünüyorum.
Bu günkü Dünya siyaset konjonktürünü göz önüne alarak, bence
sol-sosyalist hatta liberal özgürlükçü çevrelerin de içinde olduğu halkların
demokratik bloğu yaratılmalı ve esas alınmalıdır.
17.02.2014
*Emekli Öğretmen
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder