Hasan Bildirici
Bir arkadaş tanıyorum, yılda bir
karşılaşırız. Hüzünlü, mutsuz ve gergindir. PKK taraftarıdır. Bana şöyle der:
"Aslında
içimden geçenleri yazıyorsun, soramadığım soruları soruyorsun, bu yanıyla
takdir ediyorum, ama yazıların huzurumu bozuyor, içimden seni boğmak
geçiyor."
Bu
söz ortalama Kürt insanının psikolojisini anlatmaya yetiyor. Karşılaştığımda,
yalnız kalmamaya dikkat ettiğim bu arkadaşa olası bir cinayet fırsatı vermemek
için aynı evde kalmam.
Bu
sıralar yazdığım ve paylaştığım yazılar karşılığında, kendisine PKK taraftarı
veya çalışanı sıfatını uygun gören insanlardan bolca hakaret görüyor ve tehdit
alıyorum.
Alışılmış
tehdit biçimleri:
"Bu
ne ayak! Eceline mi susadın oğlum!"
"Yanına
geleyim mi? Adresini biliyorum ha!"
"Böyle
yazıyorsun, ama bu hareketin içinde bir sürü şehidi olan var. Caddede kafana
bir taş geçirilse..."
"Hassasiyetlerimizle
oynuyorsun. İçimizden biri kafana sıksa elimizden bir şey gelmez."
"Bizim
çevrede güvenliğini sağlayamayız artık!"
Tehdit
eden bu şahıslar yanlış yapıyorlar. Tehditler bilgisayarımda. Tehditlerin
geldiği bilgisayar adresini çıkarmak çok basit. Bir gün bir saldırıya maruz
kaldığımda, cinayet zanlısı olarak polisin kapılarını çalacağını her halde
bilmiyorlar. Cinayet işlemek istiyorlarsa, buyrsunlar, çaktırmadan yapsınlar
işlerini...
İşin
bu kısmı çok önemli değil. Ben yeterince ölüm sınavı vermiş biriyim. Yaşadığın
sürece yaşıyorsun, öldüğünde ölümünden haberin olmuyor zaten.
Bu
tehditleri okuduğumda Paris Derneğinde alternatif yönetim çıkaracak kadar güç
toplamış olan Ömer Güney ve cinayetleri aklıma geliyor. Ne yapayım ki, tehdit
ve hakaret edenleri birer Ömer Güney olarak görmekten kendimi alamıyorum.
Bir
toplum yazarlarını tehdit eder mi? Ne yazık ki, Kürt ve Türk toplumu böyle.
Bana gelen tehditlerin onda biriyle BDP yöneticileri devletten güvenliklerinin
sıkı alınmasını talep ediyorlar. Hatırlıyorsunuz herhalde, sosyal medyada bir
grup ırkçı BDP binasına doğru yürüyüşe geçeceğini söyleyince, BDP basın
toplantısı yaptı ve güvenlik önlemlerinin artırılmasını istedi. İçişleri bakanı
gerekli önemlerin alındığını açıkladı. Türkiye'de herhangi bir düşünür ve yazar
bir tehdit e-maili aldığında basın açıklaması yapıyor ve devlet ona koruma
veriyor.
Ama
bizler hep tehdit ediliyoruz, hem Türk cinayet şebekeleri tarafından hem de
kendine Kürt yurtseveri diyenler tarafından.
Sosyal
medya biliyorsunuz kontrolsüz bir alan. Bir yazı paylaştığınızda yazının altına
düşülen yorumları engelleyemiyorsunuz. Ancak çok sonraları farkketiğinizde
kaldırıyorsunuz, ama okuyan okumuş oluyor. Ben yorumlardan çok korkmuyorum.
Rojevakurdistan'ın yorumlarını yayınlayan arkadaşa, benimle ilgili her türlü
yorumu, için de küfür de olsa serbest bırakmasını söylemişim. Bazen facebookta
yazılarımın altına PKK ve Öcalan'a eleştiriyi aşan hakeret notları düşülüyor,
farkettiğimde onları kaldırıyorum. PKK taraftarlarının da hakeret yorumlarını
siliyorum.
Hakaret,
zayıf insanların işidir. Bir fikri, bir insanı, bir durumu eleştirmek için
hakarete lüzum yoktur. Eleştirmek için yeterince kelime ve cümle var.
Kelimelere, düşüncelere ve eleştirilere güç yetiremeyenler için en kolay yoldur
tehdit ve hakaret:
"Sen
ajansın galiba! Ya da PKK düşmanısın."
BDP
ve PKK yöneticilerinin, kendi elleriyle yarattıkları tahammülsüz bu kitle
içinde gelecekte can güvenliklerinin olacağını sanmıyorum. Türkler 90 yıl
boyunca yarattıkları, "herkes bizim düşmanımız" nesillerinden
yakalarını kurtaramıyor. Cinayetleri engelleyemiyorlar. Ermeni Hrant Dink
cinayeti böyle gerçekleşmişti. Sakine Cansız'lar cinayeti de böyledir. Bir gün
olur ya, PKK yöneticileri, yarattıkları bu topluma normal vatandaş olarak
dönerlerse çok acı çekeceklerdir. Düne kadar kitaplarımı okuyan ve ismimi
saygıyla anan biri bir gecede bana " kafana sıkabilirim" diyorsa,
ortada çok biçimsiz ve tatsız bir durum vardır.
Hayatımın
gizli kapaklı bir yanı yok. Özel yaşamımı yazacak kadar kendime güveniyorum. 20
yaşında girdiğim hapishaneden 32 yaşında saçlarım ağarmış olarak, direnen PKK
koğuşundan tahliye oldum. Tahliye olduğum koğuştaki PKK sorumlusu Mustafa
Karasu idi. Tahliye olduktan sonra Melsa Yayınevi ve Özgür Gündem'in
kuruluşunda yer aldım. 25 yazar, muhabir ve çalışanı öldürülen Özgür Gündem'in
ilk yayın sorumlularından biriyim. 1993 yılında, cinayet şebekelerinin takibi
altında yaşamanın zorluğundan ve aldığım cezalardan dolayı Avrupa'ya kendi
imkanlarımla çıktım. O gün bugündür yazar dururum. Binlerce Kürt ailesinin
evinde de kitaplarım var. Hayat hikayem bundan ibarettir. Bu satırları yazarken
dahi, memleketim olan Bitlis, Ahlat ve diğer ilçelerde BDP'nin seçimleri
kazanması için uğraşıyorum. İlk kez böyle bir istek geldi ve bu doğrultuda
elimden geleni yapıyorum. Bitlis ve çevresinde BDP'nin başarılı bir sonuç
alacağına inanıyorum.
Bunu,
KCK ve BDP poltikalarını çok benimsediğim için değil; siyasal partilerin
geçici, birleşik ulus değerlerinin kalıcı olduğuna inandığım için yapıyorum.
25
yıldır yazı yazıyorum, PKK de dahil, dost bildiğim çevrelere yönelik hakaret
içerikli bir yazım varsa, gösterilsin, özür dilemeye hazırım.
Elinde
silah bulunduran bir örgüte sırt dayayarak veya onun değerlerini ve üslubunu
kullanarak sivil insanları ve yazarları tehdit etmenin, PKK'ye prestij
kaybettirmekten başka bir getirisi olmaz.
Bugün
PKK ve taraftarlarının kullandığı üslup ve tehdit dili; Tanrılarda dahi yok.
Dinler bile bir sürü farklı görüş ve mezhebe sahiptir.
Ben
küçük iken annesizlikten dolayı ailemin yetimiydim, yetim evlat olmayı 13
yaşında reddettim. Türkiye cumhuriyeti devletinin yetim vatandaş kimliğini
reddetmeye başladığımda 15 yaşında idim. Şimdi de tehdit altında bir PKK yetimi
olmayı reddediyorum.
Eğer
PKK'ni özgür ve bağımsız bir Kürdistan kurma fikri ve eylemi olsaydı, bu
tehditlerin çoğunu içime atar, susar, PKK otoritesine zarar gelmesin diye,
acımı köşe bucak ağlayarak geçiştirirdim.
PKK'nin
şimdi Türk devleti ile birlikte kurmak istediği sistemin adı, birlikte yaşam,
demokratik ulus ve demokratik cumhuriyettir... Bütün yurttaşların hayatını çok
yakından ilgilendiren bir proje bu. İnsanlar Kemalist diktatörlüğün 90 yıllık
baskı, inkar ve tekleştirici poltikasına karşı ölümüne bir direniş gösterdi.
Kemalist diktatörlüğün kalın ve kanlı duvarlarını yıkmak için yıllarca canhıraş
bir şekilde mücadele edenlerin bu kez başka bir tekleştirici ve tehdit edici
sistemi kabul etmeleri mümkün değildir. O ndenle bir çok yazımda dile getirdim.
PKK, talepleriyle demokratik, ancak üslup ve örgütlenmesiyle demokrasinin çok
uzağında bir harekettir dedim. Bunun kanıtlarından biri, tekleştirici üslubuyla
yarattığı yukarıdaki tehdit dilidir.
Tehdit
ve baskı dilinin olduğu yerde vicdanıyla ve kafasıyla özgür insanlar değil,
daha çok Ömer Güney olmaya aday kişilikler etkinlik sağlar.
Yazarlar
bir toplumun dilidir, vicdanıdır, kafasından geçirip de söyleyemediğini
söyleyen ve ışıksız kaldığında gidip satırlarına sığındığı kişilerdir. Dünyanın
en berbat işi, kaleminden başka elinde tutunacak bir şeyi olmayan muhalif
yazarı tehdit etmektir. Onu tehdit etmek kendini, ulusunu ve çocuklarının
geleceğini tehdit etmekle eş anlamlıdır.
Tehdit
ederek benden demokrasi bekleyen şahıslara diyeceğim şey şudur. Bizim
sayfalarımızda istediğiniz tehditi ve hakareti yapabiliyorsunuz. Ama
değerlerine bağlı olduğunuz yapıların gazetelerinde ve basın organlarında biz
yokuz. Demokrasiyi biraz da onlardan bekleseniz ve görüşlerinizin onlar
tarafından yayınlanmasını isteseniz nasıl olur acaba?
Her
biri birere koruma ordusuyla gezen KCK yöneticilerine tehdit altında olan bir
yazar olarak seslenmek istiyorum. Sert üsluplarınız ve tahammülsüzlüklerinizle
oluşumuna katkıda bulunduğunuz toplumsal yapının elemanları gecemizi,
gündüzümüzü, sokaktaki yaşamımızı tehdit ediyor. Bir gün sıradan birer vatandaş
olarak topluma karıştığınızda, her hayal kırıklığında sizlerinde tehdit altında
bir yaşam sürdürmek zorunda kalacağınızı bildirmek istiyor, sağı solu tehdit
eden unsurlarla hiç bir bağınızın olmayacağını, hatta tespit edilenlerin
yurtsever çevreden uzaklaştırılacağını açıklamanızı bekliyorum.
Eğer
bunları yapmazsanız, bizler hepimiz, sizler de dahil, aktif taraftar görünümlü
birer Ömer Güney'li cinayetin kurbanı olabiliriz.
-----------
Kaynak: Rojeva Kurdistan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder