Adil Okay
okayadil@hotmail.com
“Biz,
“doğrudan demokrasi” talep ederken, egemenler “temsili demokrasi”yi bile bu
halka fazla görüyorlar. Birkaç örnek vereyim: Eğer halkın temsili gerçek olsaydı, “parlamentolarda
“gizli oturum” olmazdı. Örtülü ödenek olmazdı.
Kanun hükmünde kararnameler olmazdı. Torba yasalar olmazdı. Kamu İhale
Kanunu 57 kez değişmezdi. Geride kalan 11 yıllık AKP iktidarında Kamu İhale
yasası tam 57 kez değiştirildi.” Neden? Nedeni açık: Yandaş-yeni zengin
yaratmak. Halkın vergileriyle oluşan
zenginliği cemaatlere peşkeş çekmek. Oğullara-akrabalara peşkeş çekmek…”
Yerel Seçim Sisteminde barajdan
haberiniz var mı?
Bir gürültü
var memlekette. Afişlerle çirkinleşen arabalar bangır bangır seçim propagandası
yapıyor. Sözler anlaşılmıyor. Sesler, isimler, parti adları, logoları, suretler
birbirine karışıyor. Gürültü ve görüntü kirliliği had safhada. Özellikle işe
gidiş geliş saatlerinde eksoz dumanlarından, anlamsız – gereksiz kornalardan
rahatsız olurken, şimdi de falanca – filanca partinin gürültülü, ucube seçim
propagandaları içimizi daraltıyor.
‘Hizmet
yarışına’ giren aday adayları dönemini geride bıraktık. Aday adayları yerlerini
adaylara bıraktı. Ortalık durulur diye beklerken, bir de baktık ki gürültü ve
görüntü kirliliği artmaya başladı. Gökyüzünde aday ve parti isimlerinin
bulunduğu dev balonlar çarpışıyor. Arabalardan, balkonlardan aşağıya kocaman
belediye başkan adayı resimleri sarkıyor. Reklamcılar ve matbaacılar ellerini
ovuşturuyor. Televizyon ve radyolar, reyting değil ama kazanç rekoru kırıyor.
Basında danışıklı dövüşü çağrıştıran röportajlar, söyleşiler, sığ tartışmalar
bıkkınlık veriyor. Sözde hepsi hizmet yarışında! Hepsi en en en iyisi! Ama ufuk
açıcı, ikna edici, cesur program yok.
Hemen hemen tamamı erkek olan
adayların maşallah suratlarından nur yağıyor! Sanki onların büyük çoğunluğu
değil, (istisnalar olsa bile) kadın ve çocuk haklarını yok sayan, baskılara,
insan hakları ihlallerine, yolsuzluklara, mahpuslara yapılan zulme,
kentlerinde, ülkede ve dünyada doğanın katledilmesine seyirci kalan. Bu seçimde
de Kadın aday yok sayılır. Mecliste yer alan partilerden Sadece BDP ve HDP bu
konuda duyarlı. .
Bu görüntü
ve ses kirliliği yanı sıra asıl değinmek istediğim konuya gelmek
istiyorum. Seçmenlerin, hatta adayların
“temsili demokrasi” ile açıklanamayacak “YEREL SEÇİMLER BARAJINDAN” yani
“ONDA BİRLİK SİSTEM”den haberleri yok. Biz, “doğrudan demokrasi” talep ederken,
onlar “temsili demokrasi”yi bile bu halka fazla görüyorlar. Birkaç örnek
vereyim: Eğer
halkın temsili gerçek olsaydı, “parlamentolarda “gizli oturum” olmazdı. Örtülü
ödenek olmazdı. Kanun hükmünde
kararnameler olmazdı. Torba yasalara olmazdı. Kamu İhale Kanunu 57 kez
değişmezdi. Geride kalan 11 yıllık AKP iktidarında Kamu İhale yasası tam 57 kez
değiştirildi.” Neden? Nedeni açık: Yandaş-yeni zengin yaratmak. Halkın vergileriyle oluşan zenginliği
cemaatlere peşkeş çekmek. Oğullara-akrabalara peşkeş çekmek
Şimdi, 12
Eylül diktatörlük yasalarına dayanan, “Onda birlik sistemi”, Örsan
Ö. Akbulut’tan yapacağım bir alıntıyla açıklamaya çalışayım: “Bu oluşum biçimi, yerel
meclislerin seçim sistemini düzenleyen, 1984 yılında Özal iktidarı
döneminde çıkarılan 2972 sayılı Yerel Seçim Yasası'nın öngördüğü seçim
sistemine dayanmaktadır. Bu sistem, büyük partilerin lehine işleyen bir mantığa
sahiptir. (…) 1984 yılına gelinceye kadar, d'Hondt usulü nispi temsil
sistemi uygulanmaktaydı. 1984 yılında çıkarılan yasa, bu sisteme bir de, onda
birlik baraj uygulaması getirmiştir. Böylelikle, klasik d'Hondt usulünün
bile küçük partiler aleyhine olan yapısı daha da güçlendirilmiştir. Çünkü, onda
birlik sisteme göre bir seçim çevresindeki geçerli oyların onda biri, tüm
partilerin ve bağımsızların aldıkları oylardan ayrı ayrı çıkarılmaktadır.
Böylece, partilerin ve bağımsız adayların temsil güçlerinde bir azalmaya
gidilerek oy dağılımı gerçekleştirilmektedir.
Bu durumu bir örnek ile açıklamaya
çalışalım. 1. 800.000 nüfusu olan ve 18 il genel meclisi üyesi çıkaracak bir
ilçede, il genel meclisi üye seçimine 6 siyasi partinin katıldığını varsayalım.
700.000 geçerli oyun partiler arasındaki dağılımı ve kazandıkları üye sayısının
şöyle olduğunu düşünelim: Onda Bir İndirimi Uygulanmadan;
(YANİ SEÇİM BARAJI OLMADAN)
A Partisi 250.000 %35.71 --- 7 üye (%38.88)
B Partisi 150.000 %21.42 --- 4 üye (%22.22)
C Partisi 82.000 %11.21 --- 2 üye (%11.11)
Ç Partisi 75.000 %10.71 --- 2 üye (%11.11)
D Partisi 72.000 %10.28 -----2 üye (%11.11)
E Partisi 71.000 %10.14 ------1 üye (5.55)
Görüldüğü gibi oy oranları ile üye oranları arasında genelde adalet ve tutarlılık vardır.
SEÇİM BARAJI İLE SONUÇ
Ancak, 700.000 geçerli oyun onda biri olan 70.000 indirim oranını uyguladığımızda ise şu sonuç ortaya çıkmaktadır:
A Partisi 180.000 ---13 üye
B Partisi 80.000 ----5 üye
C Partisi 12.000 ---üye yok
Ç Partisi 5.000 ----üye yok
D Partisi 2.000 ---üye yok
E Partisi 1.000 ---üye yok
ONDA BİR İNDİRİMİ UYGULANMADAN, İL GENEL MECLİSİ SEÇİMİNE KATILAN 6 PARTİ DE ÜYE GÖNDEREBİLMESİNE RAĞMEN, ONDA BİR İNDİRİMİ UYGULANDIĞINDA SADECE 2 PARTİ ÜYELİK KAZANABİLMEKTEDİR.
Yukarıdaki örneğin de açıkça ortaya koyduğu gibi bu sistem, temsilde adalet ilkesinin gerçekleşmesine engel olduğundan, nispi temsil sisteminin yerel seçimlerde uygulanabilirliğini zorlaştırmaktadır.”
Şimdi Örsan Ö. Akbulut’tan aktardığım bu şemayı MERSİN YENİŞEHİR’e uyarlayalım: 2004 seçimlerinde 31 meclis üyeliği olan bu bölgede geçerli oy sayısı 101.000 imiş.. Ve bunun onda biri olan “10 bin oy” bütün partilerden silinmiş.
Sonuç: 12. 000 geçerli oy alan DTP’nin geriye 2 bin oyu kalmış.
6741 oy alan DSP’nin sıfır oyu kalmış. Ve geriye kalan oylar ile meclis üyeleri belirlenmiş. DTP sadece 1 meclis üyesi kazanabilmiş. DSP ise sıfır.
Oysa bu baraj olmasa DTP bu oyla belediye meclisine 4 üye, DSP ise 2 üye yollayabilecekti. Ve tabi “büyük” partilerin meclis üye sayısı azalacaktı.
Sadece kendimiz için demokrasi istemek olmaz değil mi?
Sonsöz:
Adaylardan “çevre için, emek için, kimlik için“ kelam etmelerini bekliyoruz. Zira hem dünyanın hem ülkemizin yakıcı sorunları bu üç başlıkta toplanmaktadır. Bu başlıklar yanısıra, “yerel seçim barajı“na karşı da tavır açıklamalarını bekliyoruz.
Madem “temsili demokrasi“den söz ediliyor, bari onun gereklerini yerine getirilsin.
Ama tekrar vurgulayayım, “demokrasi“ doğrudan olmalıdır. Ancak bu takdirde halkın iradesinden söz edebiliriz.
kaynakça:
Yerel Seçim Sistemi Değişmeli, Örsan Ö. AKBULUT, 19.11.2003-cumhuriyet gazetesi.
Fikret Başkaya, “Milli irade” diye bir şey var mı?, www.ozguruniversite.org
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder