Bülent
Tekin
1 Haziran günü Diyarbakır’da
Diclekent’ten Ofis’e gitmek istedim. Geçen tüm dolmuşlar balık istifi ile
dopdoluydu ve mizah dergilerindeki karikatürlerde çizilenler gibi ayaklar ya da
vücudun başka parçaları (okura saygımdan dolayı vücudun o parçalarını
yazmıyorum!) dışarıda, kapı açık şekilde geçip gidiyorlardı. Bu kadarla da
kalsa iyiydi. On adımda bir durup yeni yolcu almaya çalışıyorlardı. Bu kadar
acımasız ve insanlık dışı yolcu taşıma tarzının ünlü Amed
(Diyarbakır/Diyarbekir) kentinde olması o güne mahsusu değildi. Her gün bu
manzaralar vardır. 14 kişilik dolmuşlara bir seferde ben diyeyim yüz, siz deyin
200-300 kişilik yolcu indirme bindirme usulünün para kazanma adabını nasıl bir
hale getirdiğine bakmanın zamanını çoktan geçtiğini düşünüyorum. Yazılarımın
bazılarında bu tür konuları dile getirdiğim halde nedense ilgili makamlar (valilik,
belediye, emniyet, savcılık ve diğerleri) dikkate almamaktadırlar. Bu yazımı da
muhtemelen dikkate almayacaklardır. Ama ben yazmaya devam edeceğim. Ben
yazacağım, siz de dikkate almayın, olur mu?
1 Hazirandaki olaya gelmek
istiyorum. Şehir içi dolmuşların bu tarzını protesto etmek amacıyla
Diclekent’ten Ofis’e yürüdüm Önce 155’i arayıp ilgili polise durumu anlattım.
Erkek polis pek güven vermedi. İkinci kez aradığımda karşıma çıkan kadın polis
beni bir trafik görevlisiyle görüştürdü. Görevli çok insani boyutlarda olaya
baktı ve telsizden ilgili yerlere durumu aktardı. Bana da emniyet internet
sayfalarındaki mail adreslerine durumu açıklamamı önerdi. Ben de bunun üzerine
bir internetkafeye girdim ve ilgili emniyet birimlerine şu maili gönderdim: “Diyarbakır
merkezde M plakalı şehir içi dolmuşların tüm hatları onlarca yolcuyu, kadın,
erkek, çocuk üst üste ve balık istifiyle taşımaktadırlar.14 kişilik bir dolmuşa
her an en az 30-40 ve bazen bunların üstünde yolcu almaktadırlar. Her on
metrede bir de durup yeni yolcu almaya çalışmaktadırlar. Bu tavra belediye,
valilik ve emniyet teşkilatı neden olmaktadır. Belki trafik polisinin azlığını
anlıyorum ama ya dolmuş kooperatifi ile diyalog halinde olması gereken valilik,
belediye ve emniyetin ilgili görevlilerine ne demeli? Bugün bu tavrı protesto
etmek amacıyla Diclekent’ten Ofis'e yürüyerek geldim.155’e gerekli bilgiyi
yaptım ve bir yazar olarak bu konuyu gazetemde de yazacağım. İnsan haklarına aykırı,
sömürü amaçlı ve sağlıksız bu davranışların önlenmesini bir yurttaş olarak istiyorum.
Böyle mafyavari davranışlara asla göz yumulmaması gerektiğini ve insanların
maddi yapısına göre yaşamlarını cehenneme dönüştürmemiz gerektiğine inanıyorum.
Bu konularda gerekli işlemlerin yapılmasını ve duyarlılık gösterilmesini bir
yurttaş olarak rica ediyorum. Saygılarımla. Bülent Tekin” İnternet kafeden
çıktığımda elinde telsizi olan bir kâhyanın müfettiş rolünde dolmuşlara müdahale
ettiğini ve yolcu sayısına göre harekete izin verdiğine tanık oldum. Gülümsedim
tabii. Çünkü ben biliyor(dum) ki bu uygulama sadece o güne mahsus olacaktı. Bu
benim kısacık bir zaferim(?!) olmalıydı, ne dersiniz ha?
Bu manzaradan en fazla
sorumlusunun bir Diyarbakırlı olan Belediye Başkanının olduğunu düşünüyorum.
Çünkü Diyarbakır’a yakışmayacak bu tavırlara ilgili kooperatifle diyaloga
girerek meydan vermeyebilir düşüncesindeyim. Sonraki büyük sorumlunun Vali’nin
olduğunu düşünüyorum. Ve sırasıyla da diğer makamlar. Ve en sonunda da bizleri
de ekliyorum. Ben de sorumluyum. Ses çıkarmadığım ve müdahale etmediğim için de
“ben” sorumluyum.
Duraklarda ellerinde telsiz
olan, ayakçı ya da kâhya olarak adlandırılanların sigortalı çalışanlar olduğunu
sanmıyorum. Yoksulluktan ve iş bulamazlıktan kaynaklanan bir iş yaptıklarını
düşünüyorum. Para kazanmanın bir ahlakı vardır. Öyle kadın, kız, çocuk demeden
dolmuşun içine pastırma usulü ile insanları sıkıştırıp, her on adımda bir yeni
yolcu almak usulünün insanlıkla uzaktan bir ilgisi yoktur. Bu topluma karşı ve
mevcut hukuk yasalarına karşı da işlenilmiş bir suçtur. Ve en önemlisi bu bir
insan hakları suçudur. İnsanlar, kooperatifler bu kadar cimri olmamalıdırlar.
Böylesine bir uygulamayı yapanların insanların (yolcuların) yüzüne nasıl
bakabildiklerine de hayret ediyorum.
Bu konuda yazacak çok şeyim
var. Onları da başka seferlerde yazacağım. Ve sonuç itibari ile bu
yazdıklarımın kimse tarafından dikkate alınmayacağını biliyorum. Ne Belediye
Başkanı, ne Vali ve ne de Savcı dikkate almayacaktır. Biliyorum. Çünkü çok
işleri vardır ve bu küçük olay ellerindeki dosyaları artırmaktan başka bir işe
yaramayacaktır. Küçük bir ihtimal de olsa, ilgi makamlara yazmış olduğum bu
yazının bu sıcak yazda hiç olmazsa bir seferliğine(?!) dikkate alınmasını
diliyorum. Çok şey mi istedim acaba?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder