Hasan Kaçar, Halil Güneş ve Diğer Hasta Tutsaklar,
Bir Kez Daha Güneşi Görebilecek mi?
Adil Okay
“Tespih taneleri ile
sayıyorum içeride yılları / Ve bir de bu çağın şu illet hastalığını/
sezdirmeden dostlara, yoldaşlara / Geçiyorum zulüm kapılarında / Acı eşiklerini
/ Bir güzel tutuyorum işte / Gözler önünde...” Halil Güneş
Rifat Başaran, hasta tutsaklardan Halil Güneş
için, “Güneş bir kez daha güneşi görebilecek mi” başlıklı etkileyici bir haber
yapmış. Yazı başlığımı ondan aldım. Daha önce hasta tutsak Halil Güneş’in hasta
yatağından bana yazdığı mektubu paylaşmış ve sorununa dikkat çekmeye
çalışmıştım. Güneş’in mektubundan bir bölüm aktarıyorum:
“Merhaba Sevgili Adil,
07.08.2013 tarihli mektubu, Kartı ve Öykü'nün fotosunu aldım. İlgin, duyarlılığın için teşekkürler. En son Gün Radyo'da seni ve Nihal'i (Boyacıoğlu) dinleme zevkine ulaşmış, selamlarınızı almıştım. Şu an yazmaya çalıştığım; iki-üç yıldır yazmayı düşündüklerimin nihayet kâğıda akışıdır. Gecikmenin birçok nedeni var. En önemlisi de hafıza problemi; kolay değil! 34-35 yıl öncesini hatırlamam. Son 21 yılın zindanda geçişi kadar, dağ ve kentlerde yaşanan yüzlerce çarpışma ve eylemin anılarının üstüne basarak gerilere uzanabilmem. Buna bir de çok ağır, ciddi sağlık problemlerimi ve doğru-düzgün sandalyeye oturamayışımı da eklersen gecikmeme hak verirsin sanıyorum… ”
07.08.2013 tarihli mektubu, Kartı ve Öykü'nün fotosunu aldım. İlgin, duyarlılığın için teşekkürler. En son Gün Radyo'da seni ve Nihal'i (Boyacıoğlu) dinleme zevkine ulaşmış, selamlarınızı almıştım. Şu an yazmaya çalıştığım; iki-üç yıldır yazmayı düşündüklerimin nihayet kâğıda akışıdır. Gecikmenin birçok nedeni var. En önemlisi de hafıza problemi; kolay değil! 34-35 yıl öncesini hatırlamam. Son 21 yılın zindanda geçişi kadar, dağ ve kentlerde yaşanan yüzlerce çarpışma ve eylemin anılarının üstüne basarak gerilere uzanabilmem. Buna bir de çok ağır, ciddi sağlık problemlerimi ve doğru-düzgün sandalyeye oturamayışımı da eklersen gecikmeme hak verirsin sanıyorum… ”
Bu konuda defalarca yazmamıza rağmen o – onlar hâlâ
içeride. Son aylarda özellikle İHD’nin “Hasta tutsaklar serbest bırakılsın”
kampanyaları ses getirmeye başladı. Hiç bir çalışmayı küçümsememek gerekiyor.
Geçen hafta da İHD ve Akdeniz Kent Konseyi’nin birlikte organize ettiği
“Hapishanelerde neler oluyor” adlı panelde, “hasta tutsaklar” sorununun
yakıcılığına değindik. Ancak yetmez bu yaptıklarımız. Yerelden-evrensele
hükümeti (devleti) zorlamak babında yazılacak her makale, yapılacak her haber,
atılacak her adım- her etkinlik hayati öneme sahiptir. Zira hasta tutsaklar
birer birer ölmeye başladılar.
Bu hastalardan “Halil Güneş, 21 yıldır Diyarbakır D Tipi Kapalı
Cezaevi’nde. 46 yaşındaki Halil Güneş’in hapse girdikten sonra başlayan
hastalıkları her geçen gün daha da ilerliyor. Halil Güneş, İHD’nin 121 kişilik
‘ağır hastalık nedeniyle derhal tahliye edilmesi gereken hasta mahpuslar’
listesinde de yer alıyor. 2000’li yılların başında akciğerlerinde onlarca tümör
tespit edildi. Ardından gözaltı ve cezaevi operasyonları sırasında gördüğü işkenceler
sonucu kırılan kaburgaları için ameliyat edildi ve kemik kanseri teşhisi
konuldu. Güneş’in kemik kanseri, akciğerlerde tümör, ağır dereceli uyku apnesi
(uykuda akciğer ve kalp iki soluk arası 21’7 saniye duruyor), her iki gözde
glokom, epilepsi hastalıkları ve böbrek taşları bulunuyor. Son olarak, uyku
apnesinden dolayı ömür boyu geceleri solunum cihazına bağlanması gerektiği
anlaşıldı. Güneş’in solunum cihazına nemsiz, tozun olmadığı, hijyenik ve +4 ile
+20 derece sıcaklıkta bir ortamda teknisyen nezaretinde bağlanması gerektiği
yine doktor raporlarına yansıdı. Koluna takılan serumla yaşamını sürdüren
Güneş, yürümekte ve konuşmakta zorlanıyor ve bireysel ihtiyaçları koğuş
arkadaşları tarafından karşılanıyor. Avukat Hanım Karhan, Güneş’e son bir ayda
38 kez 112 Acil Servis ekiplerince müdahale edildiğini belirterek, bunun servis
kayıtlarında da bulunduğunu söyledi.
Diyarbakır Eğitim ve Araştırma Hastanesi, 27 Kasım 2013 tarihinde Güneş’in
cezaevinde kalamayacağına ilişkin heyet raporu verdi. Raporda, “Hastanın
cezaevi koşullarında tedavi edilmesi uygun değildir” denildi. Güneş’in tahliyesi için Adli Tıp
Kurumu’na başvuru yapıldı. Ancak avukata göre acil tahliye gerekiyor. Avukat
Karhan, durumu her geçen gün kötüleşen Güneş’in 15 günde 10 kilodan fazla kilo
kaybı yaşadığını belirtti…”[i]
Ancak tüm bu raporlara rağmen Halil Güneş ve diğer hasta
tutsaklar tahliye edilmiyor. Hatta “görülmüştür” ekibine ulaşan son habere göre
hasta tutsaklardan Hasan KAÇAR hastanede tutuklu koğuşu olmadığı için yine
cezaevine gönderildi. “Kaçar’ın tedavi koşullarının sağlanmadığını belirten
ailesi, “Hasan artık tekerlekli sandalyede, serumla besleniyor ve başını dahi
çeviremiyor” diyerek durumunun çok ağır olduğunu açıkladı. Hastanede kalmasına
bile izin verilmiyor...”
Mayıs 2013’te “Ölüme Mahkum Edilen ve
Birer Birer Ölen Tutsaklar” başlıklı bir
makale yazmıştım. O yazımdan bir bölüm aktarıyorum:
“Hasta tutsaklar”. Bu tümce
Türkiye’de yaşayan büyük çoğunluk için fazla bir şey ifade etmiyor ne yazık ki.
Zira bilgi kirliliği içinde hapishanede hayatını kaybeden tutsak haberleri
yandaş medyada neredeyse görünmeyen harflerle yazılıyor. Sol, sosyalist ve Kürt
yurtsever basının da okuyucu kitlesi toplamda 200 bini geçmiyor.
Peki, ne yapmalı. Bu sorunu, bu ayıbı daha yüksek sesle konuşmalı,
yazmalı, yürümeli, sokaklara çıkmalı. İnsan hakları örgütleri, duyarlı yazar ve
sanatçılar zaten ellerinden geleni yapıyorlar. Dernekler ve web siteleri de
sürekli rapor yayınlıyorlar. Ama bu trajediler devam ediyor. Son günlerde gelen
hapishaneden ölüm haberlerinde artma başladı. Bu insanlar, İsmet Ablak gibi son
ana kadar tahliye edilmeyip, yakınlarıyla “dışarıda“ helalleşemeyip hayatını
kaybeden insanlar. Veya Güler Zere gibi öleceği kesinleşince kamuoyu baskısı
sonucu son anda serbest bırakılanlar…”
Ve Ne yazık ki bu yazıyı yazdığım günden bu yana koşullar daha da
kötüleşti. Ölüm sınırındaki hasta tutsakların sayısı 163’e yükseldi. O halde Seslerimizi, itiraz seslerimizi ivedi
olarak birleştirmemiz gerekiyor. Zira birkaç kişinin sesi yetmiyor. O zebaniler
sesimizi duymuyor. Ülkede ve dünyada sorun çok. Ama bu konuda saatlerin bile
önemi var…
Hasta tutsak Halil Güneş’in şiiriyle başladım. Hasta tutsaklardan Erol
Zavar’ın bir şiiriyle bitiriyorum, şimdilik, diyeceklerimi…
“Biz devam ediyoruz
Süre kabarta toprağı
Dağıta püskürte geceleri
Kemire tükete zincirleri
Çöze aça sorunları
Kavgaya gire çıka
Devam ediyoruz
Yaşamaya…”
01/01/ 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder