Mustafa Elveren*
Türkiye Cumhuriyeti Devleti
rejimi kurulurken zaten çarkı bozuktu. Yani sonradan bozulmuş değil. Bu
sistemde erkler ayrılığı ve yargı bağımsızlığı sadece kâğıt üzerinde vardır.
Evrensel anlamda adından başka Cumhuriyet’in hiçbir özelliğini taşımamaktadır.
Dolayısıyla halkların zihninde demokrasi hep hayal olarak kaldı.
Bu günlerde Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu (HSYK) yapısında yeni bir düzenleme yapmak için TBMM’ye kanun teklifi
vermiş bulunmaktadır. Bu düzenleme ile bazı maddelerini Türk Ceza Yasası’na
aktardıktan sonra “Terörle Mücadele Kanunu”nu yürürlükten kaldırılacağı
anlaşılmaktadır.
Çıkarılan birçok “yargı paketleri”ne rağmen Türk Ceza Yasası’nda
“terör” ile “bölücülük” konusunda çok sayıda madde ve fıkra zaten mevcuttur. Bu
ülkede yasaların başında “Türk” ve yargıçların da “Türk Milleti Adına” karar
vermesi yargının tarafsız ve bağımsız olmadığı zaten gözler önüne sermektedir.
“Türk” yargı sistemini daha iyi anlamak için mahkemelerin “Türk
Milleti Adına” verdiği iki kararı burada sizlerle paylaşmak istiyorum.
1.Karar:
Yerel Bolu Expres gazetesi yazarlarından Işın Erşen, 7 Ekim 2007
tarihinde dönemin DTP yöneticilerini hedef gösteren bir yazı kaleme aldı. DTP
milletvekillerinin MYK üyelerinin ve belediye başkanlarının isimleri tek tek
sıralanarak, özetle, “Kahpece pusu kuran dağdaki teröristin peşinde koşmaktansa
üç-beş mikrobu temizleyip bundan sonra bir bizden, beş sizden, tamam mı, devam
mı? demek gerekir. Artık kangren olmuş uzuv veya uzuvların kesilip atılma
zamanı gelip geçmiştir”
Söz konusu yazı üzerine o dönemde DTP Grup Başkanvekili görevini sürdüren
Selahattin Demirtaş, avukatı Faruk Duran aracılığıyla Bolu Cumhuriyet
Savcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Bolu Savcılığı da “Söz konusu yazının basın ve ifade
özgürlüğü kapsamında” bulunduğu
gerekçesiyle takipsizlik kararı verdi. Verilen takipsizlik kararını da Düzce
Ağır Ceza Mahkemesi onayladı. (1)
2.Karar:
Yerel Tunceli Emek Gazetesi yazarlarından Mustafa Elveren, 22/11/2010
tarihli nüshasında yayınlanan 'Ahmet Kaya ve Ferhat Tunç' başlıklı yazısında;
"... Pirim Seyit Rıza'ya ve ilkokul arkadaşım sevgili Mazlum Doğan'a layık
olmaya...' yine aynı gazetenin 03/01/2011 tarihli nüshasında yayınlanan 'Ferhat
Tunç'u ve Ahmet Kaya'yı Övmek Suç Sayıldı' başlıklı makalesinde de açılan
önceki soruşturmaya yönelik yaptığı değerlendirmelerin ardından '... İnadına
Pirim Seyit Rıza... İnadına Mahir, Ulaş, Cevahir..., İnadına İbo..., İnadına
Mazlum Doğan...' şeklinde devam eden yazısında atılı suçu işlediği iddiasıyla
sanığın eylemine uyan TCK.nın 215/1, 43/1, 53 maddeleri gereğince cezalandırılması
istemiyle kamu davası açılmıştır. (İddianameden alıntıdır)
Tunceli Asliye Ceza Mahkemesi’nin “Türk Milleti Adına” Mustafa Elveren
hakkında verdiği hüküm özetle şöyledir;
"... her ne kadar sanık bu sözlerinin ve yazılarının ifade
özgürlüğü kapsamında olduğunu savunmuş ise de; masum insanların ölümüne sebep
olan ve bir terör örgütü kurucusu olan kişinin yaptığı illegal mücadelesinden
dolayı övülmesinin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceği, ...
a- Sanık Mustafa Elveren hakkında suçu ve suçluyu
övmek suçundan açılan kamu davasının yapılan yargılamasında sanığın üzerine
atılı suçu işlediği sabit görüldüğünden TCK 61 maddesi uyarınca suçun işleniş
biçimi, suçun işlenmesinde kullanılmasında gereken araçlar, meydana gelen
tehlikenin ağırlığı sanığın suç işleme kastı ve amacı dikkate alınarak eylemine
uyan TCK 215/1 maddesi uyarınca takdiren ve teşdiden 4 AY HAPİS CEZASI İLE
CEZALANDIRILMASINA,
b- Sanığın bir suç işleme kararı icrası kapsamında
aynı suçu değişik zamanlarda birden fazla işlediği anlaşıldığından TCK.nın
43.maddesi uyarınca takdiren 1/2 oranında arttırım yapılarak 6 AY GÜN HAPİS
CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA, .. “ (2)
Yukarıdaki iki kararın değerlendirilmesini okuyucunun takdirine
bırakıyorum.
Mustafa Elveren kararın düzeltilmesi için Yargıtay’a başvurmuş ve
“Yüksek Mahkeme” tarafından jet hızıyla bilmem kaçıncı yargı paketi gerekçe
gösterilerek “Bir daha aynı suçu tekrarlamamak şartı”yla ceza ertelenmiştir.
Ayrıca; Hrant Dink, Prof. Baskın Oran, Temel Demirer, Ferhat Tunç,
Pınar Aydınlar (Sağ) ve şu anda adını hatırlayamadığım yüzlerce aydın ve yazar
hakkında “Türk Milleti Adına” “Türk”
yargıçlarının çoğu aynı yolu izlediler.
TCK’da mevcut bunca antidemokratik maddeler varken, bir de Terörle
Mücadele Yasası’ndan bazı maddeleri eklenecekmiş.
Öyle anlaşılıyor ki, cemaat-iktidar kavgasında ortamı yumuşatmak için
bir kez daha halkların gözü boyanmak isteniyor. Filler Tepişirken çimenler
ezilmeye devam ediyor.
Yargıtay eski başsavcılarından Vural Savaş’ın ve Sabih Kanadoğlu’nun,
eski bakanlardan H.Sami Türk’ün, Saadettin Tantan’ın, Ufuk Söylemez’in, Yaşar
Okyan’ın, Agah Oktay Güner’in ve eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in “yeni”
CHP’yle dayanışma içinde olduklarını ibretle izlemekteyiz. Yine Yılmaz Güney’e,
Deniz Gezmiş’e ve arkadaşlarına, devrimci ve sosyalistlere hakaret yağdıran bir
kişinin CHP listesinde Ankara Büyük Şehir Belediye başkan adayı yapıldığını göz
önüne alındığında bu cenahtan demokrasi bekleyenler için en hafif deyimle
saflıktır.
Yamalı bohça AKParti yerine yamalı bohça CHP yönetime getirilmek
istendiği açıktır. Belli ki; resmi ideoloji yeniden renk değiştirip, takunya
yerine bu defa postal giymeye ihtiyaç duymaktadır.
Türkiye’de hiç bir zaman “TÜRK” yargısına güvenim olmadı. Halkların
eşit ve özgürce birlikte yaşayabileceklerine inanıyorum. Bu güne kadar olduğu
gibi bundan sonra da evrensel hukukun ve gerçek demokrasinin ülkemizde tesis
edilinceye kadar mücadeleye devam edeceğim.
29.01.2014
------------
*Emekli öğretmen
NOTLAR:
2- T.C. Tunceli Asliye Ceza Mahkemesi; DOSYA NO:
2011/43 - KARAR NO: 2011/100 ve C.SAVCILIĞ ESAS NO: 2011/20 sayılı Karar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder