Faiz Cebiroğlu
Kapitalizm ve emperyalizmde, kültür
sözkonusu olunca, kültürden değil, yabancılaşan ve insanlardan uzaklaşan
”kültürden” söz etmek gerekiyor. Zira, kapitalist / emperyalist sistem, insan
oğlunun topyekûn yabancılaştığı bir sistem oluyor. Bu düzende kurban olan insan, kültürden, yani
yarattığı tüm değerlenden uzaklaşıyor. İnsanoğlu, çalıştığı, işlediği ve
yarattığı tüm norm ve değerler, kendisi için ”yabancı” oluyor. Kültürel uzaklaşmayı doğuran nedenler vardır.
En temeli, metadır; özel mülk sahipleri için üretilen metadır.
Kapitalist / emperyalist sistemde
meta, insanların esir alınması demektir. Pazarlarda satılmak için üretilen meta, her
şeyimizi, en başta, kültürümüzü esir
alıyor, satıyor. Kültür, bu sistemde, bir meta halini alıyor. Bu sistemde
insan, ”meta – para” ilişkisi çerçevesinde, bir insanın, bir başka insan tarafından “kurban”
edilmesi, demek oluyor. Kültürel
uzaklaşma, budur. Bunun ipuçlarını veriyorum.
Kültürel uzaklaşma, insan
yaşamının tüm cephelerinde kendini gösteriyor. Büyük bir sabırla ve beceri ile
yaratılan tüm norm ve değerler, kapitalist / emperyalist ”meta üretimi” ve
”sermaye ihracı” düzeninde yok ediliyor. Yok edilen hem üretim, hem de insan
psikolojisidir. Bu düzende, üreten insan için karmaşıklık, kuşku, yaşamın
anlamsızlığı gibi acılı duygular hep içte duruyor. Sistemin de istediği budur.
Sistemin istediği, kültürüne yabancılaşan ve uzak duran insan tipidir. Yani,
sürü olmaktır. Kültürel yabancılaşma, insanın sürüye dönüşmesi, böylesi
sistemlerde var oluyor.
Doğrudur; kültürel
yabancılaşma, böylesi düzenlerde vardır
ve var oluyor. Ama böylesi düzenlerde, kültürel uzaklaşmaya başkaldıran insan
da vardır. İnsan mücadele eden bir varlık olarak, böylesi sistemlere karşı hep
mücadele etmiştir. Kültürel yabancılaşmaya hep baş kaldırmıştır. İnsan evrim tarihi budur. Bu
tarihte, insan mücadelesi hiç durmamıştır. Durmaz.
Mücadele,
durmaz. Toplum, durmaz. İnsan, mücadele etmekten hiç durmaz. Durmuyor.
İnsanların esir alındığı sisteme karşı, niteliksel sıçramalar yapan, devrimci
insan hep vardır. Olmuştur. Olacaktır. Devrimci insan, dün sömürgeciliğe karşı
mücadele etti ve ediyor; bugün de, sosyalist meta üretimin bilinciyle hareket eden mücadeleci insane, ortakça bir düzen istiyor. Bu mu, şudur:
Bir: Birbirimizi sömürerek, yaratılan değerlere
el koymak yoktur.
İki: Hem birey olarak, hem de
toplumsal olarak metamız ortaktır.
Üç: Metamız planlı, tüm toplum içindir.
Dört: Ortakça üretimin sonucu
olan kültürümüz, yaratmak, yaratmak ve yaratmaktır.
Evet….Kültürel yabancılaşma,
böylesi bir felsefe ile, bu felsefenin yarattığı insan ile yok edilebilir,
edilecektir. Umudumuz budur.
Umudumuz, insandadır. İnsanoğlu,
en zor koşullarda ve umulmadık zamanlarda, niteliksel sıçramalar göstermiştir.
Umudumuz, mücadele bayrağını
elinde dik tutan insandadır. Böylesi insanlar vardır. Bugün, kültürel
yabancılaşmaya mücadele eden insanlar vardır. Her ülkede vardır. ”meta-para”
ilişkisinin yarattığı, kültüründen ve kimliğinden uzaklaştırdığı insan,
”ortakça” bir düzen kurmanın mücadelesini veriyor. Verecektir.
Mücadele durmaz. Toplum durmaz.
İnsan da, mücadele etmekten de durmaz.
Ne mutlu kültürel yabancılaşmaya
karşı mücadele edene.
Ne mutlu tarihine ve değerlerine
sahip çıkana.
Ne mutlu, ortakça düzeni kuracak insana.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder