26 Mayıs 2014 Pazartesi

Aleviliğin Sünni diktatörlüğe karşı direnişi…






Hasan Bildirici


”Kürtler nasıl parçalıysa, Aleviler de çok parçalı. Sünni Türk diktatörlüğünün baskıcı ve hileci yönetimi altında tek parça kalmak zaten mümkün değil. Bırakın toplumları, bireyler bile paramparça. Çok parçalı olmalarına ve kafa karışıklığına bakarak Alevileri suçlamak kolay. Bu kolaycılığa kaçanların bin yıldır bu topraklardan neler olup bittiğinden galiba pek haberleri yok…”

Kürtlerin direniş hızını kesen ve kısmi uzlaşmaya zorlayan Sünni Türk diktatörlüğü, Alevilere yönelmiş bulunuyor. Devrim yapamamış ve getirdiği devrim mücadelesini son anda Sünni Türk diktatörlüğünden ufak tefek paylar koparmaya indirgemiş mücadelelerin bitmeyen çilesidir bu. Her defasında yeniden başa dönmek ve vurulmak gerekiyor.  Bin yıldır hakkında ölüm fermanları çıkartılmış ve hakkında çıkartılan fermanların hükmüne maruz kalarak bugünlere gelmiş çeşitli etnik kimlikten Alevilerin, Sünni Türk diktatörlüğü altında hala yasal bir yerleri yok. Sadece Türk islam faşistlerinin ağzında, iktidarlarını sürdürmek için “Alevi kardeşlerimiz” sözü var. Aynı söz, “Kürt kardeşlerimiz” olarak Kürtlere deli gömleği olarak giydirilmiş.

Kürtler nasıl parçalıysa, Aleviler de çok parçalı. Sünni Türk diktatörlüğünün baskıcı ve hileci yönetimi altında tek parça kalmak zaten mümkün değil. Bırakın toplumları, bireyler bile paramparça. Çok parçalı olmalarına ve kafa karışıklığına bakarak Alevileri suçlamak kolay. Bu kolaycılığa kaçanların bin yıldır bu topraklardan neler olup bittiğinden galiba pek haberleri yok. Etnik kimliğini ve inancını, çaldığı bir mal gibi gizli taşımak zorunda kalanların hikayesidir bu. Kendi evlerinde, çekili perdelerin gerisinde dahi inancını yaşayamamış toplumları anlatırken dikkatli olmak gerekiyor. Suyu içilmeyen, ekmeği yenmeyen, kestiği kurbanı alınmayan, yalan ve iftiralarla bugüne getirilmiş bir toplum. Yazılı belgeleri yeni... Kulaktan kulağa değişerek gelen sözlü bir yaşamın mağdurları... Alevi kültür ve inancına mensup olanların bitişik köylerinin bile farklı olması, Sünni Türk diktatörlüğüne katliam delili vermemek için inanca ve kültüre ait bütün kanıtların hızla yok edilmesinden kaynaklanmıyor mu?

Onun için bizim topraklar, uyduruk uzlaşmalar değil, devrim ve arınma istiyor. Alevi toplumunun gençleri, atalarının kafa karışıklığını ve ürkekliğini üzerlerinden atmış görünüyorlar. Sünni Türk diktatörlüğünün altında hiç bir hakları olmadığı ve hala imamlar ve İslamcı diktatörler tarafından yönetilmek zorunda bırakıldıkları için direnmek ve çatışmak onların hakkı. Haksız olan, onlardan kafalarını diktatörlüğün postalının altına uzatmalarını beklemektir.

Alevi kimliğinin ve kişiliğinin çok parça oluşuna bakarak, bundan tutarlı bir mücadelenin çıkmayacağını söylemek gerçekçi bir tespit değil. Direniş ve mücadele, parçalar arasındaki kopuk iletişimi yeniden sağlar, anlayış farklılıklarını aza indirir, onlara kendi gücünü ve haklılığını keşfetmenin yollarını öğretir. Türkiye topraklarının, İslamcı-Sünni güçlerce yönetilemeyeceğini hatırlatır. Eğer olabilirse, Alevi toplumunun bir fedarasyon altında toplanmasının fikrini tartışmaya açar. Çorba yönetimlerle işlerin yürümeyeceğini, Sünni diktatörlerin Alevileri yönetmeye haklarının olmadığını hatırlatır. Türkler nasıl Kürtleri yönetme hakkına sahip değilse, Türk İslamcılığının da Kürt ve Türk Aleviliği yönetme hakkına sahip değil.

Irak bu nedenle Şii, Sünni ve Kürt olarak üçe bölündü. Aynı prova şimdi Suriye’de yapılıyor. Aynılar aynı yerde, ayrılar ayrı yerde durmalı ki, toplumlar arasında bir denge oluşsun. Yoksa bu toprakların Kürt, Sünni, Alevi ve Türk gerilimi hiç bitmez.

Gezi Parkı ile başlayan Alevi direnişi beni çok umutlandırıyor. Aleviliği ben, Türkiye ve Kürdistan’ın geleceğinin çağdaş yüzü olarak görüyorum. Çünkü Alevilik, bir barış ve demokrasi kültürüdür. Aşırılıklar ve çok parçalı duruş, Aleviliğin kendi hatası değil, Sünni Türk diktatörlüğünün acımasız yönetim tarzının bir sonucudur.

Türkiye yapı itibarıyla Sünni Türk yönetim tarzını kaldıramayacaktır artık. İsterlerse oyların yüzde yetmişini alsınlar, huzur içinde bir yönetim biçimi sergileyemeyeceklerdir. Sunni diktatörlüğün altında Türkiye hızla Kürt, Türk, Sünni ve Alevi kamplaşmasına gidiyor. Alevilikle onun can düşmanı Siyasal İslamı bir arada tutmak gittikçe güçleşiyor... Aleviler, bu kez Türkiye’nin gelecek yazgısına ağırlıklarını koymuş bulunuyorlar. Bu ağırlık artık düzen içi partilerden ziyade sokaklarda hissediliyor. 

 Not: Avrupa'da kitaplarımın satıldığı ve dağıtıldığı herhangi bir adres yoktur.  Kitaplarıma ilgi duyan arkadaşla, mail veya facebook adresime mesaj bırakarak aşağıdaki kitapları benden isteyebilirler.

1-Dönüşü Olmayan yol(I)

2-Dönüşü Olmayan Yol(II)

3-Dönüşü Olmayan Yol(III)-Uçurum Atlıları

4-Dönüşü olmayan yol(IV)-Geri Çekilme

5-Geçmişin Gölgeleri

6-Son Mektup

7-Ülkeye Dönüş

8-Bekaa-Yaratılan Toprak

9-Pusu

10-Şervan

11-Van Gölü'nde Yılanlı Bir Günün Esrarı

12-Yasak Ülkenin günlüğü

 13-Kürdistan Kazanacak

------------
Kaynak: Rojeva Kürdistan




Hiç yorum yok: