Hasan Bildirici
”Kürtler nasıl parçalıysa, Aleviler de çok parçalı. Sünni Türk
diktatörlüğünün baskıcı ve hileci yönetimi altında tek parça kalmak zaten
mümkün değil. Bırakın toplumları, bireyler bile paramparça. Çok parçalı
olmalarına ve kafa karışıklığına bakarak Alevileri suçlamak kolay. Bu
kolaycılığa kaçanların bin yıldır bu topraklardan neler olup bittiğinden galiba
pek haberleri yok…”
Kürtlerin direniş hızını kesen ve
kısmi uzlaşmaya zorlayan Sünni Türk diktatörlüğü, Alevilere yönelmiş bulunuyor.
Devrim yapamamış ve getirdiği devrim mücadelesini son anda Sünni Türk
diktatörlüğünden ufak tefek paylar koparmaya indirgemiş mücadelelerin bitmeyen
çilesidir bu. Her defasında yeniden başa dönmek ve vurulmak gerekiyor. Bin yıldır hakkında ölüm fermanları
çıkartılmış ve hakkında çıkartılan fermanların hükmüne maruz kalarak bugünlere
gelmiş çeşitli etnik kimlikten Alevilerin, Sünni Türk diktatörlüğü altında hala
yasal bir yerleri yok. Sadece Türk islam faşistlerinin ağzında, iktidarlarını
sürdürmek için “Alevi kardeşlerimiz” sözü var. Aynı söz, “Kürt kardeşlerimiz”
olarak Kürtlere deli gömleği olarak giydirilmiş.
Kürtler nasıl parçalıysa,
Aleviler de çok parçalı. Sünni Türk diktatörlüğünün baskıcı ve hileci yönetimi
altında tek parça kalmak zaten mümkün değil. Bırakın toplumları, bireyler bile
paramparça. Çok parçalı olmalarına ve kafa karışıklığına bakarak Alevileri
suçlamak kolay. Bu kolaycılığa kaçanların bin yıldır bu topraklardan neler olup
bittiğinden galiba pek haberleri yok. Etnik kimliğini ve inancını, çaldığı bir
mal gibi gizli taşımak zorunda kalanların hikayesidir bu. Kendi evlerinde,
çekili perdelerin gerisinde dahi inancını yaşayamamış toplumları anlatırken
dikkatli olmak gerekiyor. Suyu içilmeyen, ekmeği yenmeyen, kestiği kurbanı
alınmayan, yalan ve iftiralarla bugüne getirilmiş bir toplum. Yazılı belgeleri
yeni... Kulaktan kulağa değişerek gelen sözlü bir yaşamın mağdurları... Alevi
kültür ve inancına mensup olanların bitişik köylerinin bile farklı olması,
Sünni Türk diktatörlüğüne katliam delili vermemek için inanca ve kültüre ait
bütün kanıtların hızla yok edilmesinden kaynaklanmıyor mu?
Onun için bizim topraklar,
uyduruk uzlaşmalar değil, devrim ve arınma istiyor. Alevi toplumunun gençleri,
atalarının kafa karışıklığını ve ürkekliğini üzerlerinden atmış görünüyorlar.
Sünni Türk diktatörlüğünün altında hiç bir hakları olmadığı ve hala imamlar ve
İslamcı diktatörler tarafından yönetilmek zorunda bırakıldıkları için direnmek
ve çatışmak onların hakkı. Haksız olan, onlardan kafalarını diktatörlüğün
postalının altına uzatmalarını beklemektir.
Alevi kimliğinin ve kişiliğinin
çok parça oluşuna bakarak, bundan tutarlı bir mücadelenin çıkmayacağını
söylemek gerçekçi bir tespit değil. Direniş ve mücadele, parçalar arasındaki
kopuk iletişimi yeniden sağlar, anlayış farklılıklarını aza indirir, onlara
kendi gücünü ve haklılığını keşfetmenin yollarını öğretir. Türkiye
topraklarının, İslamcı-Sünni güçlerce yönetilemeyeceğini hatırlatır. Eğer
olabilirse, Alevi toplumunun bir fedarasyon altında toplanmasının fikrini
tartışmaya açar. Çorba yönetimlerle işlerin yürümeyeceğini, Sünni diktatörlerin
Alevileri yönetmeye haklarının olmadığını hatırlatır. Türkler nasıl Kürtleri
yönetme hakkına sahip değilse, Türk İslamcılığının da Kürt ve Türk Aleviliği
yönetme hakkına sahip değil.
Irak bu nedenle Şii, Sünni ve
Kürt olarak üçe bölündü. Aynı prova şimdi Suriye’de yapılıyor. Aynılar aynı
yerde, ayrılar ayrı yerde durmalı ki, toplumlar arasında bir denge oluşsun.
Yoksa bu toprakların Kürt, Sünni, Alevi ve Türk gerilimi hiç bitmez.
Gezi Parkı ile başlayan Alevi
direnişi beni çok umutlandırıyor. Aleviliği ben, Türkiye ve Kürdistan’ın
geleceğinin çağdaş yüzü olarak görüyorum. Çünkü Alevilik, bir barış ve
demokrasi kültürüdür. Aşırılıklar ve çok parçalı duruş, Aleviliğin kendi hatası
değil, Sünni Türk diktatörlüğünün acımasız yönetim tarzının bir sonucudur.
Türkiye yapı itibarıyla Sünni
Türk yönetim tarzını kaldıramayacaktır artık. İsterlerse oyların yüzde
yetmişini alsınlar, huzur içinde bir yönetim biçimi sergileyemeyeceklerdir.
Sunni diktatörlüğün altında Türkiye hızla Kürt, Türk, Sünni ve Alevi kamplaşmasına
gidiyor. Alevilikle onun can düşmanı Siyasal İslamı bir arada tutmak gittikçe
güçleşiyor... Aleviler, bu kez Türkiye’nin gelecek yazgısına ağırlıklarını
koymuş bulunuyorlar. Bu ağırlık artık düzen içi partilerden ziyade sokaklarda
hissediliyor.
Not: Avrupa'da kitaplarımın
satıldığı ve dağıtıldığı herhangi bir adres yoktur. Kitaplarıma ilgi duyan arkadaşla, mail veya
facebook adresime mesaj bırakarak aşağıdaki kitapları benden isteyebilirler.
1-Dönüşü Olmayan yol(I)
2-Dönüşü Olmayan Yol(II)
3-Dönüşü Olmayan Yol(III)-Uçurum Atlıları
4-Dönüşü olmayan yol(IV)-Geri Çekilme
5-Geçmişin Gölgeleri
6-Son Mektup
7-Ülkeye Dönüş
8-Bekaa-Yaratılan Toprak
9-Pusu
10-Şervan
11-Van Gölü'nde Yılanlı Bir Günün Esrarı
12-Yasak Ülkenin günlüğü
13-Kürdistan Kazanacak
------------
Kaynak: Rojeva Kürdistan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder