Mustafa Elveren*
Günümüzde
“İslam Siyasallaştı” söyleminden çokça bahsedilmeye başlandı. Bu söylem doğru
değildir. Çünkü İslam zaten siyasi bir sistemin adıdır. Diğer bir deyişle İslam’ın
doğuşu siyasaldır.
Dünya’da
İslami sistemle yönetilen ülkelerin siyasi ve hukuki uygulamalarını
görmezlikten gelemeyiz. Bu uygulamalar ülkeden ülkeye farklılıklar
göstermektedir.
Bunun
için İslam uzmanı olmaya gerek yoktur. İnternet üzerinden biraz araştırma
yapmak, biraz da mantık yürütmek suretiyle bir fikre varmak mümkündür. Ben de
öyle yaptım.
Cuma
namazları ve hac olayı İslam’ın siyasal bir sistem olduğunun en belirgin
kanıtıdır. İslam’ın kurucusu Muhammed; ekonomik ve siyasal konularda sorunları çözmek,
bu çerçevede kararlar almak için her hafta Cuma günü Müslümanları toplantıya
çağırıyordu. Hatta bu konuda bir de ayet oluşmuştur. Aynı şekilde Hac meselesi
de Müslüman topluluklarının ileri gelenleri ile devlet yöneticilerinin buluşup
kararların alındığı toplantılardır. Muhammed’in ölümünden sonra halifeler de genel
olarak bu çerçevede hareket etmişlerdir…
Bu
gün de İslam ülkelerinde ilgili ayetin hükmü gereğince ibadet yapmak için her
hafta Cuma günü camilerde toplanıp ve egemen güçlerin belirlediği konularda
vaazlar verilmektedir. Buna Türkiye de dahildir. Hac ibadeti ise Mekke’nin hem
siyasi ve hem de turizm açısından önemli bir konumda olduğunu söylemek abartılı
olmaz.
“Yüzde
doksan dokuzu Müslüman” safsatasıyla Türkiye’de halkları uyutma ve asimile etme
aracı olarak İslam dini hep kullanılmaktadır. Gerek postalcı ve gerekse takunyacı
prof. unvanlı sözüm onlara bazı din uzmanları; “Yüce dinimiz bağışlayıcı ve
hoşgörü dinidir… Muazzez Peygamberimiz şöyle demokrattı, böyle insancıldı…”
deyip, “Devlet-i âli Menfaatleri”ni gözetip, “Türk Milleti’nin milli çıkarları”
için İslam’ı öve öve bitiremiyorlar. Yani halkları din-iman-kader masalları ile
uyutmaya devam ediyorlar.
Birçok
araştırmadan öğreniyoruz ki; Türkiye Cumhuriyeti Devleti Osmanlı’nın mirası
üzerine kuruldu. İmparatorluk ismi Cumhuriyet olarak değiştirildi. İstanbul’daki
Meclis-i Mebusanı savaş şartları nedeniyle Ankara’ya taşıyıp, adını Milet
Meclisi olarak değiştirip, bu günkü TBMM olarak devam etmektedir. Osmanlı’nın
fetvacı din kurumunun ismi Diyanet işleri olarak değiştirip, kendi dışındaki
dinleri asimile etmek için daha da etkili bir hale getirildi.
Eskiden
olduğu gibi bu gün de fazla bir şey değişmedi. Ülkemizin her alanında dinsel
faaliyet gösteren vakıflar, yayınlar, dernekler, radyolar, televizyonlar ile
Kur’an kursları, İmam-Hatip okulları ve sayıları yüz bine yaklaşan camiler
devletin temel politikası olmaya devam ediyor.
Dolayısıyla,
geçmişte de bu gün de iktidar güçleri, yaşanan her türlü felakete kurnazca “KADER”
deyip, halkları kandırdılar ve kandırmaya da devam ediyorlar.
“İkitelli'de
kapalı arabayla işe götürülürken ölen 8 kadın, Afşin-Elbistan'da cesetleri
toprak olan madenciler, Van'dan İstanbul'a getirilirken yanan mahkûmlar, gelir
dağılımında en alttaki kesimler, Türkiye'de bölgesel adaletsizlik, kadın-erkek
eşitsizliği. (M. Altan) ve Roboski
katliamı, bu gün de Soma maden ocağında katledilen yüzlerce emekçi…
Tüm
bunları günümüz Türkiye’sinde ne yazık ki, “KADER” diye insanlara yutturuyorlar.
1400
yıldır halklara dayatılan bu KADER kurnazlığına ya razı olacağız, ya da evrensel
insan hakları ve hukuku çerçevesinde yeni bir demokratik sistem inşa edip, halkların
eşit ve özgürce yaşamalarını sağlayacağız!
Em. Öğrt.*
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder