Faiz
Cebiroğlu
Türkiye'de
10 Ağustos 2014'te cumhurbaşkanlığı seçimi yapılıyor.
Seçimlere katılmayalım. Cumhurbaşkanlığı seçimlerini, boykot
edelim. Unutmayalım ki, Türkiye'de, Cumhurbaşkanlığı, bizlere,
tek parti diktatörlüğünden, Kemalizmden kalan bir mirastır.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılmak bir yana,
Cumhurbaşkanlığının kaldırılması için, mücadele vermek gerekiyor.
Tarihimizi
hatırlayalım. TC'nin politik kuruluş tarihini unutmayalım:
Türkiye'de cumhurbaşkanlığı nedir, nasıl oluştu? Bu tarihsel
soruları sormayıp, cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılmak ve
alet olmak, gerçekten, büyük bir gaflettir. Bu gaflet içerisinde,
devrimcilerin, sosyalist / Komünist partilerin, hele hele Kürdlerin
bulunmaları, gerçekten, acıdır. T.C'nin kuruluş tarihini unutmak
ya da TC'nin kuruluş tarihinden ”habersiz” olmak, gafletin
kendisi oluyor. Gaflet ve acı burada iç-içe geçiyor, gafletin
sonu, acı oluyor.
Cumhurbaşkanlığı
ya da onun temsili olan ”Cumhuriyet” özünde, Kemalizmin, ”tek
parti diktatörlüğün bir simgesidir. Mustafa Kemal'in Türklere
”armağan” ettiği, ”Cumhuriyet”, ”cumhurbaşkanlığı”
özünde, tek parti diktatörlüğüdür: Faşizmdir! Kemalist
faşizmi simgeleyen, cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılmak,
buna alet olmak, Kemalizmin katliamlarına da, bir bakıma ”evet”
demek oluyor. Burada, ilericilerin, devrimcilerin, sosyalistlerin
hele hele Türkiye'nin iç-sömürgesi olan Kürdistan Kurdlerinin,
temel görevleri, cumhurbaşkanlığı secimlerine katılmak değil,
büyük sesle ve tüm medya araçlarıyla, kemalist faşizmi temsil
eden ”cumhurbaşkalığı kurumun” ortadan kaldırılması
yönünde olmalıdır. Bu, birinci noktadır.
İki:
Türkiye'nin iç-sömürgesi olan Kurdlerin; ırkçı, ilhakçı
faşizmi temsil eden Kemalizmin simgesi olan cumhurbaşkanlığı
seçimlerine katılmaları ve aday göstermeleri, gerçekten, bir
başka tarihsel gafletin ironisi oluyor. Acıdır. Gaflet, ironi ve
acı, burada da iç-içe geçiyor.
Üç:
29 Ekim 1923 – 10 Kasım 1938, Atatürk'ün ölümüne kadar süren
”Cumhuriyet” ve Mustafa Kemal'in cumhurbaşkanlığı dönemi,
Kömünistler, Kürdler ve Aleviler için bir ölüm ve açık bir
soykırım dönemi olmuştur. 1921 Mustafa Suphi ve 14 arkadaşının
öldürülmesi, 1925 şeyh Sait, 1937 Dersim katliamı, hepsi bu
dönemde, Mustafa Kemal'in Cumhurbaşkanlığı olduğu bir dönemde
gerçekleşiyor. İşte, cumhurbaşkanlığı kurumu, böylesi ırkçı,
sömürgeci kemalist faşizmin bir simgesi oluyor.
Dört:
10 Kasım 1938 Atatürk'ün ölümünden bir gün sonra, 11 Kasım
1938'de İsmet İnönü, kendini, kemlist faşizmin devamcısı
olarak ”cumhurbaşkanı” ilan ediyor. Katliam ve ilhakçılık
devam ediyor. 1939'da Liva İskenderun ilhak ediliyor...
İşte,
Türkiye'de, Cumhurbaşkanlığı, 1920'lerden 1950'ye kadar ”tek
parti diktatörlüğü” ve sonrasının simgesidir: Kemalist faşizm
oluyor!
Türkiye'de,
1950'de başlayan ”çok partili dönem”; Cumhuriyet” ve
”cumhurbaşkanlığının temsil ettiği miras” üzerinde her
hangi bir etkisi olmamıştır. Bilakis, askeri darbelerle ortadan
kaldırılan ”çok partili rejim dönemleri” ve sonrası, tüm
solcular, Kurdler ve Aleviler için zulüm olmuştur. Bu zulmün yine
simgesi: Kemalist faşizmdir!
Devrimcilerin,
sosyalistlerin, hele hele TC'nin iç-sömürgesi olan Kurdistan
Kurdlerinin, cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılmaları ve
cumhurbaşkanlığı için aday göstermeleri, gerçekten ibret
vericidir. Acı, gaflet, ironi ve ibret, burada da ne yazık ki
iç-içe geçiyor. İnsan, kahroluyor!
Oysa
ki, politik olarak, en doğru yol, kemalist faşizmi simgeleyen
cumhurbaşkanlığı seçimlerini boykot etmek, red-etmek ve
Türkiye'de, cumhurbaşkanlığının kaldırılması yönünde
faaliyet göstermektir.
Benim
bu konudaki şiarım açıktır: Türkiye'de, ”Cumhurbaşkanlığı,
derhal kaldırılmalıdır!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder