Adil Okay
17 temmuz 2014: “İsrail 8 bin askerle, Gazze’ye saldırdı.
Gazze gece boyu karadan, havadan ve denizden ağır bombardıman altındaydı. Şu
ana kadar biri 5 aylık bebek, biri çocuk 12 kişi öldü, çok sayıda yaralı var.”
(basından)
İsrail’in, yarım yüzyıldır
sürdürdüğü katliamlar devam ediyor. Batının ve ABD’nin hayasız – iki yüzlü
açıklamaları hep aynı. Kendi kamuoyularını sakinleştirmek için yapılan sözde
kınamalar, ateş kes çağrıları!..Peki neden bu ülkeler, İsrail’e karşı yaptırım
uygulayamıyor ve BM kararları kâğıt üzerinde kalıyor. Zira; birincisi; bu ülkelerin tarihlerinde
İsrail politikaları gibi kara sayfalar, katliamlar, soykırımlar çoktur.
İkincisi, bu gün itibariyle, halen, İsrail ile bu ülkeler dolaylı
veya dolaysız aynı suç örgütü içinde yer alıyorlar. Bu suç örgütüne ister
“Kapitalist kamp” deyin, isterseniz “emperyalist cephe” deyin. Ve bu gün “one
minute” diye şov yapan Erdoğan’nın politikası da çok farklı değil. AKP’den
önce de , Türkiyenin politikası çok
farklı değildi. Elbette bu gün devlet, AKP devleti olduğu için AKP’ye baskı
uygulamak durumundayız. 3 Gün önce yazmış; “Gazze’de
direnen Filistinli örgütler neden İsrail’e roket atıyor sorusu” baştan
yanlış ve ön yargılıdır demiştim. Eviniz işgal altındaysa, her an, her dakika
siz zaten saldırıya uğruyorsunuz demektir. Ve yaptığınız her karşı saldırı
meşrudur. Bu saldırılarda kazayla ölen İsraiili sivillerin de sorumlusu yine
aynı işgalci güç yani İsrail devletidir.
Diğer yandan “Hamas olmasaydı, Hamas roket atmasaydı”
gibi yaklaşımlar da bilimsel gerçeği yansıtmamaktadır. Hamas yokken de, İsrail
işgali sürdürüyor ve katliamlara devam ediyordu.
“Ne yapabiliriz”, sorusuna yanıt aramaya çalışayım.
“Filistin için, İsrail’e Boykot Girişimi”ni takip
edebiliriz. Destek olabiliriz. Bilim insanlarını, İsrail üniversiteleri ile
kurdukları akademik ilişkiyi kesmeye zorlayabiliriz. YÖK’ün ilişkisini teşhir
etmeliyiz. Devletin, İsrail ile olan
dolaylı ilişkilerini kesmesi için kamuoyu oluşturabiliriz. İsrail ile Ticari
ilişki kuran kapitalistleri teşhir etmeliyiz. Ve bu liste uzatılabilir…
Bu konuda, 2 yıl önce, Fikret
Başkaya, benzer açıklamalar yapmış ve sorunun kaynağına
dikkat çekmişti. Başkaya’nın “Gazze: Direnme hakkının terör sayıldığı
bir dünya!” başlıklı yazısından bir bölüm aktararak, İsrail devletini,
Siyonist politikasını, katiller sürüsünü öfkeyle – nefretle kınıyorum. Ve bu
vesileyle sularını içtiğim, tuz ve ekmeklerini yediğim Filistin halkının
yanında olduğumu bir kez daha beyan ediyorum.
“Siyonist İsrail belirli
aralıklarla [ 3-5 yıl] Filistin’e saldırıyor. Her yaştan savunmasız insanları
katlediyor, sınırlı alt-yapıyı tahrip ediyor, geliştirdiği yeni silahları
deniyor… Ardından sözde bir ateşkes ilân ediliyor. Güya herkes; “derin bir nefes alıyor”. Lâkin kimse
Filistin‘e ve Siyonist devlete dair gerçeği söylemeye yanaşmıyor… İşte “önce kim saldırdı”, “ Obama, İsrail’in kendini savunma hakkı
vardır, dedi”, “Ateşkeste kim etkili
oldu, vb.”
Orada söz konusu olan
kolonyalist bir işgal değil mi? Eğer kolonyalist bir işgal söz konusuysa,
İsrail’in kendini savunma hakkı diye bir şey olur mu? Şu dünyanın haline bir
bakın… Aslında dünyanın nasıl bir yalan, kinizm ve ikiyüzlülük üzerinde
durduğunu görmek için Filistin’e bakmak yeter… Artık işgalcinin kendini savunma
hakkından bile bahsedile bildiğine göre…”
Filistinlilerin her cenaze
töreninde attıkları sloganla bitiriyorum:
“SAVRA, HATTA NASIR” (Devrim,
Zafere kadar!)
18.07.2014.
----------
Not 1: Retoriğe zaman yok
dedim. ve bu yazıyı bir solukta öfkeyle yazdım, düzeltmeden paylaşıyorum.
Not 2: Slogan, “Zafere kadar devrim”. Veya “Kurtuluşa
kadar savaş” olarak tercüme edilebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder