Bülent TEKİN
bulenttekin47@gmail.com
Aralarında üç Bakan oğlunun da bulunduğu yolsuzluk operasyonunun
boşa çıkartılması için hükümet tuhaftır ki elinden geleni yapmaya başladı. Oysa
devletler ve toplumlar can, mal, ırz vb güvenlikleri için yaşadıkları
topraklarda hukuk güven(liğ)i içinde olmak isterler. Hırsızlığın ya da
cinayetlerin birilerine suç, başkalarına serbest olduğu bir düzende kaos,
anarşi ve diktatörlükler olur. Adaletsizlik ve hukuksuzluk bütün acı ve ezici
varlığıyla can ve ruh ezmeye başlar. Artık o yerler yaşanabilir yerler olmaktan
çıkmıştır. O yerler bir avuç azınlığın mutlu dünyası ve yoksul çoğunluğun
cehennemi olur. İşte bir metafor olarak ancak böylesine bir benzetim
yapabileceğimiz günlerden geçiyoruz.
Gözaltındakiler, altın kaçakçılığından ihaleye fesat
karıştırmaya, hayali ihracattan vergi kaçakçılığına, yasadışı para transferinden
kamu arazilerinin peşkeş çekilmesine, usulsüz imar değişikliklerinden rüşvete
kadar pek çok yolsuzlukla suçlanırken ajanslara aramalarda ele geçen kasalar,
balya balya paralar ve para sayma makineleri görüntüleri düştü. Milyon
dolarlardan, yüz milyar dolarlardan bahsediliyor.
Hırsızlığa karşı dindarlığından dolayı her fırsatta duyarlı
olduğu söyleyen Başbakana daha önce söylemiş olduğu şu sözlerini hatırlatmakta
yarar vardır: “Ben bugüne kadar evladından hırsızlık öğrenen baba görmedim,
duymadım. Hırsızlık babadan evlada geçer. Evlattan babaya değil. Yönetimlerde
hırsızlık yukarıdaki üst yöneticilerden altta ki yöneticilere, oradan da halka
yansır. (1994 Belediye Başkanlığı Kongresi)” Bu tespitinde eğer hâlâ aynı
görüşteyse ilkeleri gereği davranmak zorundadır.
Hükümet operasyonu sürdüren emniyet müdürlerini görevden
alarak yalnızca suçlananlarla arasındaki bağı itiraf etmiş olabilir, bunun
başka bir izahı olamaz. Öyle soruşturmayı yapan savcıların yanına başka
savcıları da memur işlerine bakacaklar açıklamasıyla görevlendirmek te
soruşturmanın tarafsızlığı ve bağımsızlığı açısından kuşkular yaratmıştır. Hele
hele suçun üzerine gidileceğine, bir suç varsa cezasını çeksin deneceğine,
operasyonu İsrail’e, ABD’ye dayandırmak oldukça acıklıdır.
Bir hükümet böylesine iddiaların olduğu ve bakan
çocuklarının içinde bulunduğu bir soruşturmayı karşı bir operasyonla, intikam
alırcasına polis tayinleri ve gelecekte belki hâkim-savcı tayinleri ile
karşılık vermesi hükümet ve devlet olma anlayışıyla oldukça çelişmektedir.
Üstelik suçluları bulmak ve yargılatmak yerine bir hükümetin kendini mağdur
sayması ve yolsuzluğu örtecek, soruşturmayı amacından saptıracak hamlelerde
bulunması kamu düzeni, demokratik teamüller ve yasalar açısından suç teşkil
etmektedir. Hükümetin tek yapacağı şey soruşturmanın güvenliğini ve
tarafsızlığına zarar vermemektir. Ve de soruşturmanın selameti açısından da
üstüne düşecek görevleri anında yapmak olmalıdır. Oysa tuhaftır ki bir devlet
ya da hükümet toplum olmaktan uzak, âdeta bir öfke, suçu örtmek ve suçları
bulmak isteyenleri cezalandırmak gibi tavırlar göstermesi yurttaşlar arsında
ayırım yapmak ve zengin insanlara yolsuzluğu serbest kılmak anlamına
gelebilecektir.
Kamuoyunda şarkıcıların mafyavari kocaları ile kankalık ve
ailevi görüşmelerin yapıldığı bir kanaat oluştu. Bir metrekare bile gelmeyen
bir tabloya eşi için milyon dolar veren insanlarla ilişkiler ortalıkta yazılıp
çiziliyor. Bu ülkede çöpten yemek toplayan insanlar var. Ayakkabısı olmayan
milyonlarca genç var bu topraklarda. Ve ajanslara düşen haberler, tv
konuşmalarından ayakkabı kutuları içinde dört buçuk milyon doları rüşveti
bulunduranlar var. Böylesine bir dindarlık, adalet, eşitlik, demokrasi ve
insanlık değerleri savunulamaz. Hükümet edenler dürüst ve adil olmak zorundalar.
Eğer bu böyle olmazsa bu topraklarda insanca ve mutlu yaşamanın asla yolları
bulunamayacaktır.
Yazımı yazdığım bu günde (19 Aralık 2013-Perşembe) serbest
kalacakları ya da tutuklanacakları bilmemekteyim. Ancak şunu söyleyebilirim
Cemaat ya da Hükümet, her kim suç işliyorsa hesabını vermelidir. Bu topraklarda
“İslam” dindarlık, çıkar ve yolsuzluk adına istismar edilmemelidir. Elma ve
armut karıştırılmamalıdır. Yolsuzluk ayrı, komplo, darbe filan ayrıdır.
Yolsuzluk yapanlar mutlaka yargılanmalıdır. Komplocular, darbeciler de mutlaka
yargılanmalıdırlar. Bir suç diğer suçun üstünü örtemez. Ve son bir söz: Belki
erkler kullanılarak bu soruşturma kadük edilebilir ya da amacından
çıkartılabilir. Ama ortaya dökülen parasal manzaralar insanların algılarından asla
çıkmayacaktır.
-----------
Bulenttekin.Net
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder