Bülent TEKİN
Polisin gerilla mezarlarına yapılan tahribatı protesto eden
insanlara ateş etmesi sonucu önce Mehmet Reşit İşbilir ve Veysel İşbilir
öldüler. Sonra bu olayı protesto edenlere de ateş açıldı ve bu kez de Bemal
Tokçu öldürüldü. Polisin bu davranışını da haklı kılma adına medyaya-eğer çok
saf değilseniz?-bazı görüntüler verildi ve İçişleri Bakanının açıklamasıyla
da-yanılabilirim belki?-21 noktadan polise ateş edildiği söylendi. Mecburen
karşılık verilmiş. Ve bu nedenle de (ilk cinayetlerden bahsediyorum) iki esnaf
öldürülmüş(!?) Ya gelin de buna inanmaya çalışın? Tabii arkasından sabıkası
olan (ne kadar doğru bilmiyorum ya?) üçüncü genç beyni patlatılarak öldürülmüş.
O gencin de bir bebeğinin olduğu söyleniyor. O bebek büyüyecek ve babasının
nasıl öldürüldüğünü sormayacak tabii, değil mi?
Bunlar iyi fotoğraflar değil. Sözde “Barış Süreci”ne riayet
eden bir hükümetin uygulamaları böylesine ölümcül mü olacak(tı)? PKK’nin bile
dikkat ettiği, nerdeyse teslim bayrağı çekeceği bir aşamada böylesine polisiye
faaliyetlerinin demokrasi ve insan hakları ile ilgili bir yönü yoktur. Zaten
İçişleri Bakanı, Hrant Dink ciayetinden sonra idari ve cezai hiçbir işlem
görmemiş, önce milletvekili, sonra da Bakan yapılmış bir zattır. Böylesi bir
uygulamayı siz en küçük (düşük?) gördüğünüz bir ülkede dahi kolay kolay
yapamazsınız. Ama nedense bu topraklarda her şey oluyor. Seçim olmadığı halde
‘Seçim’, demokrasi olmadığı halde ‘Demokrasi’ oluyor.
Geçen gün internette bir fotoğraf gördüm. Çıplak ve siyahî
bir insan yere oturmuş az önündeki kanlar içinde olan çocuğunun koparılmış
uzuvlarına çaresizce ve insanlık dışı bir bakışla (çünkü böyle bir manzaraya
insani bir bakış asla bakamaz!) bakıyordu. Etrafta kauçuk ağaçları, arazi ve
yine onun gibi ama ona yakın durmayan köle (siyahî) insanlar üzgünce
bakıyorlardı.
Bu vahşet düzeyindeki insanlık dışı fotoğrafın hikâyesine
gidelim: Bu fotoğraf, 1900’lü yılların başında, Belçika Kralı II. Leopold’un
Afrika’daki sömürgelerinden biri olan Kongo’da, bir din adamı tarafından
gizlice çekilmiş. Fotoğraftaki adam, kendisi gibi köle olan ve yeterince kauçuk
toplayamadığı için cezalandırılan 5 yaşındaki kızının kesilen sol eli ve sağ
ayağına bakıyor.
Bu korkunç fotoğraf 1885 ve 1908 yılları arasında Kral
Leopold’un Afrika’daki hâkimiyeti süresince işlenen 5 milyon cinayet ve sayısız
işkenceden sadece birisinin tanığı ve Kral Leopold’un, Afrika’da sahip olduğu
topraklardan elini çekmesi ile sonuçlanan medya tepkisini başlatan belgelerden
birisi.
İnternet’te bu fotoğrafın altındaki tartışmalardan birisinde
Belçikalı olduğunu söyleyen biri şu yorumu yazıyor: “Belçikalıyım, dahası bir
tarihçiyim. Belçika’nın geçmişindeki bu utancın 4 yıl boyunca aldığım dersler
içinde bir kez olsun tartışılmamış olmasını son derece dehşet verici
buluyorum”. Dünya üzerinde benzer haksızlıkların hiç yaşanmamış olduğu bir
karış toprak dahi yok.
Bu zehrin yegâne antikoruysa insanın çirkinliğe yatkın
doğasını kabullenip uğursuz tarihini öğrenmesi. Nitekim ‘öğrenmek’, vakti
geldiğinde benzeri haksızlıkları tanıyıp dur diyebilmenin biricik yolu. İronik
olansa, bu iş için en uygun yer olması gereken eğitim sisteminin, otoritenin
nezaretinde beklenenin neredeyse tam tersi bir işlev üstlenmiş olduğu gerçeği.
Ve bizde de durum biraz böyle değimlidir? 1915 Ermeni
tehciri ve katliamları, yine aynı yılda Süryani katliamı. Alevi katliamları,
Kürt katliamları, (Y)ezidi katliamları. Maraş, Çorum, Sıvas? Bu topraklar
insanlığın öldüğü topraklardır…
-----------
Web site: Bulenttekin. Net
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder