7 Aralık 2013 Cumartesi

MUHTEREM İNSANLAR VE İKTİDAR...



Bülent Tekin

Dershaneler nedeniyle AKP ile Fethullah Gülen Cemaati arasındaki söz düellosu nerdeyse bir çatışma niteliğine büründü. Belgeler, bavullar havada uçuşuyor. Oysa önceleri dostça ve rahatlık içinde mutlu bir durum söz konusu idi. Aklıma bir anekdot geldi: 12 Eylül sonrasındaki günlerde bir gün bir arkadaşım beni o dönemlerde kurulan Refah Partisi’nin (RP) bir il başkanı ile tanıştırdı. İktidarda tek başına ANAP var. RP’li il başkanı kendi dünya görüşünde yaşayan idealist biriydi. O gün bize daha önce Milli Selamet Partisi’nde (MSP) birlikte politika yaptığı bazı arkadaşlarıyla ilgili bir şey anlattı. Eski MSP’li ama yeni ANAP il yönetiminde görev yapan bir arkadaşı onu ikna etmeye çalışmış: “Sen de bize katıl. Gel gör, bak göreceksin, ANAP’ta ne muhterem insanlar var!” demiş. RP’li il başkanın yanıtı çok net olmuş: “Biliyorum,” demiş, “iktidar nerdeyse muhteremler ordadır!” Hatırlıyorum, ideallerinden dolayı inandığı yolda yürüyen birçok insan olduğu gibi, menfaat, ihale, köşe dönmek amaçlarıyla çok sayıda sosyalist, komünist, sosyal demokrat, liberal, İslamcı, faşist ANAP’a katıldı. Hepsi ihya oldu!

Çok yakınlarda ajanslara düşen bir haber dikkatimi çekti. Habere ait fotoğrafta korku içinde etrafa bakan bir genç vardı. Etrafında bulunan onlarca asker gülüyorlardı: İran Askerleri bir PEJAK gerillasını esir almışlar ve üzerine kadın kıyafeti giydirerek, aşağılamak, küçük düşürmek amacıyla sokakta teşhir ediyorlardı. Gerilla, korkudan çok üzerindeki kıyafetin utancıyla boynunu bükmüş görünüyordu. İran askerleri ise aşağılık sırıtışlarla olayın keyfini çıkartıyorlardı âdeta. Üstelik zaten çirkin ve pis suratları vardı.

Bizim de içinde bulunduğumuz şark toplumlarında bir erkeğin kadın gibi davranması, kadınca giyinmesi, temsil gereği veya zorlamayla dahi olsa çok küçültücü bir davranış olarak algılanır. Oysa tersi bir anlayışla bir kadını aşağılamak için ona erkek kıyafeti giydirmek düşünülmez, ona böylesine bir ceza verilmez. Bu devletin geçmişinde işkencelerde bile böyle bir uygulama kadına yapılmamıştır. Daha çok yapılan soymak, taciz ve tecavüz olmuştur, neyse! Kadının erkek kıyafeti giydirilerek cezalandırılmama nedeni ise oluşturulmuş algının kadının aşağılanması biçiminde olmasındadır. Egemen erkek zihniyeti, devlet ve iktidar anlayışları savaşın acımasız ve lanetli kurallarını çalıştırır, kadını da kendi bedeni üzerinden aşağılar.

Kadın haklarının, kadın-erkek eşitliğinin çokça konuşulduğu bu günlerde fotoğraftaki seviyesiz İran askerlerinin esir aldığı Kürt gerillasını anlatmak isterken daha çok kadınların küçük görülme halini anlatmak zorunda kaldım. Oysa Mezopotamya ve Ortadoğu toplumlarında binlerce yıl öncesinde dahi kadın tanrıça niteliğindeydi. Kadın bu coğrafyada ilk ve en önce en üst makamda olduğu halde günümüzde batı toplumlarından çok daha fazla adaletsiz, eşitsiz durumlarda bulunmaktadır. İranlı askerlerin davranışında görüldüğü gibi kadın küçük görüyor.


Son zamanlarda ise eşbaşkan(lı)lık, kadın kotası, ana tanrıça, kadın hakları, cinsiyet eşitliği ve özgürlüğü gibi değerleri ağzından düşürmeyen bir avuç kurnaz adam (kurnaz kadın mı demeliyim?) kırmızı koltuklara oturmaktadırlar. Ve bu tatlı iktidarlarını sürdürme adına her zaman-ayrı bir mevki ve seçim zamanı-ayrı bir gerekçe ve maskeyle karşımıza çıkmaktadırlar. Dört çocuğunun cesetleri dağlarda kuşa kurda yem olmuş gerilla anası ise sadece söylemde (yalandan!) bir ana tanrıçadır. Bizler böyle kandırılır ve saf kaldıkça kurnaz kadınlar ve kurnaz erkekler her daim iktidarda ve kırmızı plakalarda olacaklardır. Yoksul, kimsesiz, avukatsız, bahsettiğim gerilla annesi her zaman birer oy deposu ve eğitim zayiatı olarak görüleceklerdir.


Hiç yorum yok: